10 Kasım 2012 Cumartesi

ESKİ GİRNE VE KARA KADININ EVİ


Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
ESKİ GİRNE VE KARA KADININ EVİ
Girne, her dönem denizi ve dağ manzarasıyla tüm yabancıların dikkatini çekmeyi başarmış, Kıbrıs’ın en güzel yerleşim yerlerinden biridir.  İngiliz idaresindeki Kıbrıs’ta Girne Kaza Komiseri olarak (Andrew Scott-Stevenson, ilk Ordu subayı sonra da Kaza Komiser yardımcısı ve Zaptiye Komutanı olmuş daha sonra Kaza Komiseri olmuştur. NP) 1880-1883 yıllarında görev yapan, Yüzbaşı Andrew Scott-Stevenson ve eşi Esme Scott-Stevenson ile Girne’de 5 yıl kalmışlardır. Esme Scott-Stevenson’un bu süre zarfında tam bir Girne aşığı olduğunu söyleyebiliriz. 1879 yılının bahar aylarında Esme Scott-Stevenson’un kaleme aldığı “Our Home In Cyprus” (Kıbrıs’taki Yuvamız) adlı eserinde sıklıkla;  Girne ilçesinden, halkının konukseverliğinden, havasından ve kaldıkları evlerinden bahseder durur. Stevenson ailesi, Girne’de “Kara Kadı” diye bilinen bir şahsın evinde oturmuşlardır. 

Bu İngiliz kadın yazar eserinin bazı bölümlerinde 132 yıl önceki Girne’yi şöyle anlatıyor:
“ Girne Kapısı’nı geride bıraktıktan sonra yumuşak topraklı bir ovada 5 mil kadar dörtnala gittik, sonra çıplak, volkanik görünümlü kimi sırtlara vardık. Bu sırtlar dağ boyunca uzanır gider. Sadece birkaç inç genişliğinde olan patika bu sırtların bulunduğu yörede zig-zatlar çizip bu şekilde 3 mil kıvrılıp uzar.  Sonraları bu çıplak, kayalık sırtlardan ne kadar nefret edecektik! Buraları Kıbrıs’ın en çıplak yöresidir. Killi bir topraktan, kayalardan yer yer sızan tuzlardan ve dağınık kurşuni taşlardan başka bir şey yoktur çevrede. Buralarda yılanlar kaynaşır. Yağmur mevsiminde bile bu sırtlar asla yeşermez veya yazın yolu o kadar dayanılmaz yapan o beyaz, pişmiş görünümünü kaybetmez.
Tekrar kısa bir süre dörtnala gidiş bizi sonraları o kadar çok seveceğim sevgili dağların eteklerine getirdi. Küçük ve sevimli bir çam korusunun kenarından geçtik. Korunun o bir ucunda Ağırda köyü vardı. Bu noktadan itibaren yol Ağırda Geçidi diye bilinir. Daha sonra, sert ve taşlı yoldan, her iki tarafından yüksek dağlar bulunan dar bir boğaza tırmanırken her adımda manzara giderek daha da güzelleşti.
Görüntü pek de öyle muazzam veya şahane değildi ne var ki, Kıbrıs’ın başlıca güzelliği olan renkler kendini göstermeye burada başladı. Mersin, şinya, badem ve ağıların, zeytinler, parlak yeşil çamlar ve derli toplu harupların, çalıların arasında kendini gösterdiği bir yöreydi. Burada durmak ve kucak kucak çiçekler toplamayı çok istedim. Evvelce sadece limonluklarda görüp bahçenin gazabından korktuğum için dokunmaya cesaret edemediğim çiçeklerdi bunlar. Kıbrıs’ta geçici olarak bulunduğum sürede çiçekler benim en büyük zevkim olmuştu. Bu andan başlayan bir zevk…
(…) Güneş gittikçe gücünü gösteriyordu ve kendimi yorgun hissetmeye başlamıştım. Bu esnada bir grup genç selvinin arasından geçtim ve kendimi dağın o bir yüzünü gören bir noktada buldum: Önümde ne de hoş bir ülke uzanıyordu. O korkunç Mesarya Ovasından sonra ne hayret verici bir değişiklikti bu! İlkin diklemesine inen yamaçlar, çok güzel ve çeşitli çalılar ve otlarla kaplıydı ve giderek ekili, bakımlı sırtlara dönüşüyor ve iki mil uzunluğunda, sık ağaçlı bir düzlük halinde deniz kıyısına dek uzanıyordu.
(…) Önümde büyük ve sakin bir gölü andıran deniz uzanıyordu ve bunun ötesinde de Küçük Asya (Anadolu)’nun dağları m avi kunt kıyıları yükseliyordu. Bu dağlar tahayyül edilemeyecek kadar güzel bir fon oluşturuyorlardı. İki kıyı arasında uzaklık 40 mildir, ama daha azmış gibi görünür. (…)
Esme Scott-Stevenson, Kıbrıs’ın ikliminden de çok hoşnuttu. Özellikle Girne’nin iklimini çok beğenmişti. Bakın bu konudan kitabında nasıl bahsediyor: “ Kıbrıs’ın kış iklimine gelince, onun için sadece mükemmeldir derim. Akdeniz’in en iyi iklimidir o. Tabii çeşitli yerleri vardır Kıbrıs’ın ve kişi bu konuda dikkatli bir seçim yapmalıdır. Şimdi Girne’yi konuşacağım yalnızca. Kristmas haftası dışında ki soğuk geçtiğini itiraf edeyim, bütün kışı kapı ve pencerelerimizi açık geçirdik. Gökyüzü sessiz bir mavilikteydi, hava o denli sakindi ki yanık bir mum gün boyunca açık havada sönmeden yanabilirdi. Karşı yakanın karlarla kaplı dağları beyaz bir örtü gibiydi ve onları yalayarak geçen hava atmosfere bir keskinlik veriyordu ki bu havayı çok tatlı yapıyordu. Bu sırada güneş mayıstaymışız gibi parlıyor ve kuşlar hiç durmadan ötüşüyorlardı. ” 2
Esme hanım ayrıca Girne’nin bu güzel havasının ne kadar sağlıklı olduğunu da vurguluyor; 
“ Bana öyle geliyor ki bu havada kişiye bir tonik gibi gelen bir şey vardır.” Dedikten sonra Esme Hanım, kışı geçirmek için Girne’nin ideal olduğunu söyler. Esme hanım, buranın herhangi lüks bir yanı olmadığını, doğru dürüst evleri bile olmadığı halde Girne’nin havasının her şeye değdiğini yazıp 1879 yılında İngiliz istihkâm birliklerinin Lefkoşa ve Girne arasında bir yol yapmaya başladıklarını ve çok geçmeden ziyaretçiler ve hastalar için kentte birçok yerler açılacağını kaydeder. Esme hanımın yazdıklarından kaldıkları evlerinden çok etkilendiğini anlıyoruz. 1881 nüfus sayımından o günkü Girne’nin nüfusu, 566 Müslüman, 556 Ortodoks ve Çeşitli: 30 Gayrı Müslim olmak üzer toplam 2204 olarak bulunmuştur. O zamanların sakin yerleşim yeri Girne’de “Kara Kadı” olarak ün salmış bir şahsın evinde kalacaktır Scott-Stevenson ailesi.

KARA KADI’NIN EVİ
Rum tarihçi Georgios İ. Georgiou, 1972 yılında yayınlanan “İ Kerinia Ebi Turkokratias Ke Kata Ta Prota Eti Tis Anglikis Katohis” (Türk İdaresinden İngiliz İşgalinin İlk Yıllarına Dek Girne) adlı yapıtında, Scott-Stevensonların 1879 yılında yaşamlarını geçirdikleri evin eski sahibi olan ve “Kara Kadı” olarak bilinen şahsiyet için şöyle der; “Ünlü bir büyücüydü.  İstanbul’da kuvvetli bir din ve mistizm eğitimi görmüştü. Kendisi Laptalı, karısı da Girneliydi. İri siyah gözleri ve kuvvetli bir kişiliği vardı. Büyü gücü ve de karşısındakini etkileyen bakışıyla birçok akıl hastasını iyi etmişti.”
Yine Scott-Stevensonların kaldığı evin eski sahibi hakkında Rina Castelli şöyle diyor; “Asıl adı Mustafa olan ve doğaüstü güçler atfedilen Kara Kadı, eskilerin deyimiyle “Keramet Sahibi” bir zatmış. Yaşlı bir Girneliden duyduğum onunla ilgili bir öykü kısaca şöyle: Kadı efendi, şimdi (1974 NP) yerinde banka ve supermarket olan “Servis” binası bulunan Girne çarşısındaki kahvehanede otururken limana Alanya’dan direğine bir akıl hastası bağlı bir gemi gelmiş. Kaptan gelip durumu Kadı efendiye anlatmış. Bunun üzerine “Çözün o adamı!” demiş Kara Kadı ve serbest bırakılan akıl hastası uslu uslu gemiden çıkmış, bugün (1974 NP) de mevcut olan Türk döneminden kalma taş merdivenleri çıkarak kahvehaneye gelmiş ve daha önceden hiç görmediği Kadı efendi ona okuyup üfürmüş ve o anda iyi olmuş akıl hastası...” 4
Girne’de oturmaya başlayan ilk İngiliz kadın olan Esme Scott-Stevenson kaldıkları evlerini eserinin  “Kıbrıs Tarzı Evimiz” başlıklı bölümünde şöyle anlatıyor:
 “ Girne’deki evimiz tahayyül edilebilecek en küçük tuhaf konuttur. Tek katlı ve bir dörtgen şeklinde inşa edilmişti. Ortasında içi portakal, limon, ayva ve dut ağaçları dolu bir avlusu vardı. Damı düzdü ve çamurla kaplıydı ve ilkbaharda mükemmel bir bahçeye dönüşürdü, çünkü kuşların ve rüzgârın getirdiği tohumlardan büyüyen çeşitli çiçekler açardı üzerinde. Girne’deki tüm damlar ilkbaharda yemyeşildir. Bu damların birinden baktığınızda Girne havada uçan bir bahçeymiş gibi görünür. (…) Evimizin arkası denize bakardı ve oturma odamız denize çakılmış direklerin üzerine yapılmıştı. Öyle ki pencerelerden baktığımda aşağıda kayaların arasında balıkların yüzdüğünü görebilirdim. (…) Küçük at nalı şeklindeki liman çevremizdeydi. Limanın her iki yanında da iki eski, yıkık kule vardı. Küçük Asya’dan gelen kayıkların geliş ve gidişlerini seyretmekten büyük zevk almaya başlamıştım zamanla. Bu gemiler İngiltere’de hiç bilinmeyen türden yükler taşırdı: İçleri sadeyağı dolu deri tulumlar, yığın yığın kilimler, halılar, kereste, harup, teneke teneke lâmbasuyu, zeytin ve incir dolu variller ve gemi dolusu eşekler! (sadece erkek eşeklerin ihracına izin vardır.)
(…) Oturma odamız gerçek anlamda Türk usulü süslenmişti. Her renkte yıldızlar ve hilâller çepeçevre duvar başlarını kaplıyordu. Onların altında da Kuran’dan ayetler çeşitli darbı meseller yer alıyordu. Bunların Bazıları bana şöyle tercüme edilmişti:
“Tanrı bizi dost yüzlü görünüp de düşman kalpli olan kişilerin şerrinden uzak tutsun.”
“Şarap ve kadın, aklı başında bir adamı zalime dönüştürür.”
“Dilini tutmasını bilen başını kurtarır.”
“İstanbul’da yangın eşyalarınızı yok eder, veba canınızı alır, kadınlar da aklınızı çeler.”
“Güzel bir kadın gördüğünüzde Tanrıya şükretmelisiniz.”
“Dinleyin, ama inanmayın.”
“Tanrı kulunu hekimden, hâkimden korusun.”
“Akıllı adamın ağzı kalbinde, aptalın ise kalbi ağzındadır.”
(…) oturma odasının tavanı başka bir âlemdi: Alçı kabartmalar ve bunlar arasında badem şeklinde çukurlar vardı ki gittikçe koyulaşan renklere boyanmıştı. Kanarya sarısı, amber, altın, portakal kahverengi ve ayni zamanda mavi, kırmızı ve yeşil renkler… Söylemesi garip ama hiç de korkunç değildi bu süsleme ve bir yerde odanın tümüyle uyum halindeydi. Döşeme serin Türk hasırlarıyla kaplıydı. Arada birkaç parça İngiliz mobilyası bu küçük daireye pek âlâ rahat bir görünüm veriyordu. (…) Sokak kapımızın önünde cami bulunurdu.  Zarif minaresiyle dört köşe bir yapı. Müezzin günde dört kez (5 kez NP) minareye çıkıp şerefesinde üç defa dönerek müminleri ibadete çağırırdı…” 5

 Esme Scott-Stevenson’un bu güzel yapıtında bahsettiği Girne’nin 1879 yılından itibaren birçok İngiliz’in dikkatini çektiğini gözlemliyoruz. Meraklı okuyucularımızın,  Kara Kadı’nın Evinin yerini bulmakta zorlanmayacağını düşünüyorum.








1(Mrs. Esme Scott-Stevenson, “Our Home in Cyprus”, 1880, S.27-36. ‘dan naklen, Haşmet Muzaffer Gürkan ” Bir Zamanlar Kıbrıs’ta” Galeri Kültür Yayınları, 1996, Lefkoşa, S.26-27.)
2(Mrs. Esme Scott-Stevenson, “Our Home in Cyprus”, 1880, S.27-36. ‘dan naklen, Haşmet Muzaffer Gürkan ” Bir Zamanlar Kıbrıs’ta” Galeri Kültür Yayınları, 1996, Lefkoşa, S.26-27.)
3(Haşmet Muzaffer Gürkan ” Bir Zamanlar Kıbrıs’ta” Galeri Kültür Yayınları, 1996, Lefkoşa, S.34.)
4Rina Castelli, “Kyrenia” 1974, S. 79
5(Mrs. Esme Scott-Stevenson, “Our Home in Cyprus”, 1880, S.27-36. ‘dan naklen, Haşmet Muzaffer Gürkan ” Bir Zamanlar Kıbrıs’ta” Galeri Kültür Yayınları, 1996, Lefkoşa, S.28-29.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder