8 Nisan 2013 Pazartesi

ŞEMSİYENİN ALTINDAKİLER VE AÇIKTA KALANLAR


Naim PINAR
naimpinar@gmail.com

ŞEMSİYENİN ALTINDAKİLER VE AÇIKTA KALANLAR
5 Temmuz 1970 tarihi, Kıbrıslı Türklerin siyasal hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. 1963 sonrası, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki yönetim organları; Cemaat Meclisi ve Temsilciler Meclisi için, 5 Temmuz 1970’de seçime gitme kararı alır. Kıbrıslı Türk Liderliğinin 15 Şubat 1969’da oluşturduğu “Geçici Türk Yönetimi”, Türkiye’nin de telkiniyle, 5 Temmuz 1970 tarihinde genel seçimlerin yapılacağını açıklar. Geçici Türk Yönetimi, 13 Mayıs 1970 tarihli toplantısında kendisini feshederek, Kıbrıslı Rumlarla aynı tarihte seçime gitme kararı alır. 5 Temmuz Seçimleri öncesi “Yönetim Meclisi”nin aldığı bir başka kararla da; Cemaat Meclisi’nin 30 olan üye sayısı 15’e düşürülür. Bu nedenle, yeni yapılacak seçimlerde Temsilciler Meclisi üyeleri ile birlikte 45 olan sayı 30’a indirilmiş olur. “Yönetim” bu kararları alırken toplumdan muhalif sesler yükselir. Zira uzun süreden beri toplum sıkıntılarla baş başa bırakılmıştır. Bu sıkıntıların başında göçmenlerin sorunları gelmekteydi. Eokacıların saldırıları sonucu köylerini terk etmek zorunda kalan göçmenler perişan durumdaydı. Göçmenler zaman zaman evlerine dönmek istemekteydi. 

Yönetim ise hamasi nutuklar sallamaktan öte bir gayret içerisinde değildi. Seçimsiz mebuslar olarak koltukları işgal edenler ile halk arasında muazzam bir ekonomik fark gözlemlenmekteydi. Halk sefalet çekmekte, atanmışlar ise sefahat sürmekteydi. Kıbrıslı Türklerin diğer sorunlarına gelince; Köylüler kuraklık nedeniyle sıkıntı yaşamakta, memurlar maaşlarını geç almakta, bazen de alamamakta, öğretmenler ise çeşitli baskılarla boğuşmaktaydı. Buna rağmen Kıbrıslı Türkler yaşamlarını sürdürmek için umutla beklemekteydi. Kıbrıslı Türk Liderliği, toplumdan yükselen bu hezeyana kulak tıkamaktadır. “Liderlik”, kendilerini eleştiren her kesime karşı vatan hainliği yaftasını yapıştırmakta, bağımsız basına ateş püskürmekte, basında yazan öğretmenleri ise tehdit etmektedir. Ayrıca Liderlik, Türkiye’de okuyan ve her fırsatta cephelerde nöbete koşan Yüksek Öğrenim gençliğine tabiri caizse kin gütmektedir. O zamanlar Türkiye’de okuyan Yüksek Öğrenim gençliği Kıbrıslı Türklerin yaşadığı sıkıntıları görmekte ve Liderliğe ciddi eleştiriler yöneltmekteydi. Türkiye’nin girişimleriyle, seçimlerin 5 Temmuz’da Kıbrıslı Rumlarla birlikte aynı tarihte yapılacağının kesinleşmesiyle, Liderlik, diktatörlüğünü sürdürmek ve kurdukları “yağma düzenin” bozulmaması için önce ayak sürümekte daha sonra ise seçimlerin  “Milli Formasyonla” tek liste adı altında yapılmasını öngörmektedir. Bu uğurda “Liderimiz” Dr. Küçük, Milli bir programın oluşturulması ve halka duyurulması görevini ikili görüşmeleri yürüten Rauf R. Denktaş’a verir. Toplumdan yükselen muhalefet yağmuruna karşı Liderliğin aldığı tedbir, seçimlerin “Milli Formasyon” altında yapılmasıdır. Bu da seçimlerin “Şemsiye Seçimleri” adını almasını sağlar. Burada amaç; partileşme ve gruplaşma olmadan, her adayın kabul ettiği “Milli Program” adı altında aday olunmasını sağlamaktır. Bu sayede, eski defterler açılmayacak, mebuslar ve Liderlik eleştiri oklarından kurtulacak ve seçimlerde hareket alanları kolaylaşacaktı. Kısaca, toplumun ana sorunları hasıraltı edilecekti. Sanırım Liderlik bundan dolayı, toplumdan gelen her türlü eleştiri yağmurundan korunmak üzere en uygun nesne olarak “Şemsiye”yi uygun görmüştü. Siyasi deneyimlerimize bakılınca, bugün seçim dendi mi halen akla, “Listeciler”, “Gombinacılar” gelmektedir. Bunun üstatları ise başarılı politikacı olarak adlandırılmaktadır. Bugün Lefkoşa Türk Belediyesi için seçime gidiyoruz. Halkımız, gerek yerel seçimler gerek genel seçimler olsun yarım asırdır aynı politik yalanları duymakta, aynı sorunları yaşamaktadır. Kırk üç yıl önce yapılan “Şemsiyeli” seçimlerden ders çıkarılır mı bilmem ama 5 Temmuz 1970 seçimlerinde yaşananları ve adayların söylemlerini siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. 5 Temmuz seçimleri öncesinde, Lefkoşa Türk Belediyesi için de söylenenler, yazılanlar vardır. Doğrusu seçimler, Cemaat Meclisi ve Temsilciler Meclisi üyeliği için yapılıyordu, fakat toplumdaki demokrat aydınlar, atama yoluyla Belediye reisliği yapanları ve yönetimi (İktidar, Liderlik NP) bu konu üzerinden de eleştiri yağmuruna tutmuştu. 5 Temmuz 1970 seçimlerine girmeden önce Savaş yıllarında Lefkoşa Türk Belediyesi bünyesinde yaşanan sıkıntılarla, bugün yaşadığımız sıkıntılar arasındaki benzerlik bizlere hâkim siyasetin mentalitesinde bir değişimin olmadığını göstermektedir. Bu konuyla ilgili, 1969 yılında yazılan bir şiirden birkaç satır sizlerle paylaşmak istiyorum:
Belediye Reisi Olmak İçin
Belediye Reisi olmak için bu şehirde
İlkin taş gibi bir yürek
On derece miyop gözlere sahip olacaksın
Burnun koku duymayacak
İyi işitmeyecek kulakların…

Belediye Reisi olmak için bu şehirde
Görmeyeceksin etrafını
Çöp vergisi alacak
Fakat kaldırmayacaksın çöpleri
Yollar delik deşik olacak
Aldırmayacaksın
Ay yüzeyinde yürüyen
Astronotlara benzeteceksin halkı
Yalnız önemli kişilerin sokaklarını
Asfaltlayacaksın gösteriş olsun diye
Ve şehrin insanları
Yüzecekler pislik denizinde
Boş arsalara dökülen çöpleri
Karıştıracak sokak köpekleri
Hasıraltı edeceksin yapılan şikâyetleri1

5 Temmuz 1970 Seçimlerine giderken, 1968 yılından itibaren “Yönetime” muhalif olan bir grup aydın yeni bir siyasi parti (CTP NP) kurmak üzere çalışmalara başlar. Halktan yükselen seslere kulak veren bu aydınların başını Ahmet Mithat Berberoğlu çekmekteydi. Bu yeni partinin kurulmasında kafa yoranların başında Savaş Gazetesi’nin sahibi ve başyazarı şair Özker Yaşın’da vardı. Özker Yaşın, 28 Ekim 1968 tarihinde yayın hayatına başlayan Savaş Gazetesi’nde devamlı suretle “Yönetimi” ve atama yoluyla mebus olanları eleştirmekte, halkın sorunlarını ustalıkla kaleme almaktadır. Yaşın, yazdığı yazılarda başta “ Muhterem Liderimiz” Dr. Küçük’ü eleştirmekte ve topluma hiçbir hayrı dokunmayan mebusları yerden yere vurmaktadır. “Şemsiyeli Seçimler” yaklaşırken, Savaş Gazetesi’nin 22 Mayıs 1970 Cuma günkü yayınında ilk sayfadan “5 Temmuzdaki Seçimler -ŞEMSİYELİ YAPILACAK- Halk Sandık Başına Gidecek” manşetiyle yayınlanan haber şöyleydi: “ Yıllardır erteleye erteleye görev sürelerini bugüne kadar uzatabilen yasama organı üyeleri, sonunda aldıkları meclisi fesh kararı ile toplumumuzda da seçimlerin 5 Temmuz Pazar günü yapılmasını sağlamıştır. Aslında bu karar, seçimlerimizi Rum toplumunun seçim davranışlarına bağlayan toplumumuz için kaçınılmazdı. Bilindiği gibi Rum yönetimi ilgilileri seçimle ilgili kararlarını daha önceden almışlardı.”  Yazının altında devamla “Seçimle İlgili Dalgalanmalar” alt başlığı altında: “Toplumumuzda seçimlerin bir an önce yapılmasını isteyenler çoğunluktaydı. Toplumun bu eğilimi seçimle ilgili bazı gruplaşmaların oluşmasına da sebep olmuştu. Bu gruplaşmalar özellikle Yürütme kurulunun bazı kararlarına karşı olanlarca köye kadar inmesini sağlayabilmiştir. Karşı olanların yanında Yürütme Kurulu üyeleri arasında da gruplaşmalar olmuş; bir kısım üyeler, seçim tarihini tam kestiremediklerinden, bir seçim gezisine de çıkmışlardır. Bu gezileri, kaza merkezlerinde köy muhtarları ile yenen yemeklerin izlediği hatırlardadır. Yürütme kurulunun üyelerinin bir kısmı, karşı olan grupların birleşmesini önlemek için bazı kişilere “mavi boncuk”lar dağıtma yoluna gitmişlerdir. Bu “mavi boncuk”ların alımına kapılan bazı seçim düşkünleri ise grupları parçalamak çabasına girmişler; yakınlarına “Biz, yasama organlarına girmemizi garantiye alalım; seçim ne ki?” demeye başlamışlardır. Yazının devamında “ŞU CUMHURİYETÇİ PARTİ” başlığı altında; “Karşı grupların, günlük basında adı “Cumhuriyetçi Parti” olarak anılan bir örgüt etrafında toplanmaları 1968 yılından beri süregelen çalışmalara dayanıyordu. Gerçek adı “Cumhuriyetçi Parti” olmasa da disiplinli bir örgüt altında seçim mücadelesine girmeyi ilke edinen gruplar; bu örgütün programını ve tüzüğünü hazırlayıp, partinin ilânı için ilgililere sundular (TC yetkililerine NP). (…) Seçimle ve Parti kuruluşuyla ilgili çalışmaların yoğunlaştığı bir devrede 15 Mayıs Cuma günü Anavatan Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs ve Yunanistan Masası Müdürü Sayın Adnan Bulak, Muavini ve bir memuru Kıbrıs’a geldiler. Günlük basında (özellikle Halkın Sesi kastediliyor NP) bu ziyaret, “Rutin bir ziyaret” olarak nitelendirildiyse de seçimlerle ilgili olduğu; hiç değilse Sayın Adnan Bulak’ın bu konu ile yakından ilgileneceği açıktı. Nitekim de öyle oldu. Sn. Adnan Bulak’ın temaslarından anlaşıldığına göre Anavatanın seçimle ilgili bazı endişeleri ve tavsiyeleri vardı. Anavatan demokratik düzenin gereği olan partilerin kurulmasına karşı değildi. Ancak bunun seçimden sonraki ortam içinde düşünülmesi daha uygun görülüyordu. Seçimler yapılmalı, fakat topluma yeni kırgınlıklar getirmemeliydi. Bunun için seçimlere tek programla ve tek listeyle gitmek en iyiydi. Buna “bir şemsiye altında seçim” deniyordu. Programın hazırlanması ve ilanı konusu uzun tartışmalara yol açtı. Sonunda programın ilgili kuruluşlar adına Sn. Rauf Denktaş tarafından açıklanması kabullenildi. Adaylar bu açıklanacak şemsiye altında ve tek listede toplanacaktır. Toplum bu şemsiyenin altında toplanacakların bir kısmını oylarıyla açığa çıkarabilecekti.” Savaş Gazetesinin bu haberinin sonunda sonuç diyerek yapmış olduğu değerlendirmede ise bu varılan mutabakatla seçimlerin “Şemsiyeli” olacağını okuyucularına duyurmaktaydı. Fakat gazetenin değerlendirmesinde ince bir detay dikkat çekiciydi: “Şimdilik “Şemsiyeli Seçim”de anlaşmaya varıldığı görülmekteyse de Sn. Adnan Bulak’ın görüşmelerinde varılan kararların ihlali halinde yeni bir takım gelişmeler beklenebilir. Sn. Adnan Bulak’la Kıbrıs’a gelen Kıbrıs ve Yunanistan Masası Müdür yardımcısı ve arkadaşının burada kalması bu nedenle olduğu kuvvetle muhtemeldir.”2
“İŞİMİZ BORU”
Bugün Türkiye Hükümetinin asrın projesi olarak tanıtımlarını yaptığı, Anadolu’dan Kıbrıs’a boruyla su getirilmesi, nerdeyse tamamlanmak üzeredir. Fakat 1970 seçimlerinde “Şemsiyesi”nin altında nutuk çekenlerden bazıları en kısa sürede Türkiye’den Kıbrıs’a su getirileceğinin müjdesini veriyordu köylüye. Buna ister vizyon, ister uzun vadeli politik yalan dersiniz, ama ne derseniz deyin o günün koşullarında buna bile umutla bakıp, hayal kuran ve kandırılmaya açık bir toplum olduğumuz gerçeğini değiştiremezsiniz. Bakın o günlerde bu gibi yalan politik söylemleri gazetesinde hicivle eleştiren Özker Yaşın, Terzioğlu kod adıyla

yazdığı ve “İşimiz Boru” başlığını verdiği dörtlükte ne diyor:
Gülme ey köylü dayı bu sözleri hayra yor
Bazıları son günler çok palavra sıkıyor.
Ekinler kuruduysa üzülmene hacet yok
Türkiye’den boruyla billûr sular geliyor…3

Şemsiyeli Seçimlerde, memurlar ve öğretmenler ağırlıklı olarak Yürütme Kurulu üyelerine karşı tepkiliydi. Dahası toplum içerisinde en büyük sorunu oluşturan göçmenler de tepkiliydi. Göçmenlerin evlerinden, köylerinden, yaşamlarından ve üretimden koparılmaları toplumsal sorunların en büyüğüydü. Bugün bazı kesimlerin besleme dediği Kıbrıslı Türklerin daha savaş yıllarında üretimden koparılması ve Türkiye’ye bağımlı kılınması o dönemin “vizyonsuz”, hamasetçi Liderliğinin en büyük hatası olmuştur. 5 Temmuz 1970 seçimleri sırasında geleceğe yönelik gerçekçi fikirler ortaya koyan Yönetim karşıtı, demokrat aydınlar bu konuyu gündeme getirmişlerdi. O günlerde Kıbrıslı Türklerin geleceğine ipotek koyanlar ve bu halka devamlı suretle tarih yoksunu bilgileriyle besleme diyenlerin tekrardan değerlendirme yapmaları için “Şemsiye”nin altında kalanlara bakmaları yeterlidir.
ŞEMSİYEDEN BESLENENLER VE BESLEMELER…
“Şemsiyeli” seçimlerin gündemini oluşturan Göçmenler Sorunu, toplumsal devinim ve siyasal yozlaşma aşamalarımızda oldukça önemli yer tutmaktadır.1963 sonrası yaşanan çatışmalarla köylerinden koparılan Kıbrıslı Türk göçmenler, 1970 tarihine gelindiğinde çeşitli sıkıntılarla boğuşmaktadır. “Yöneticilerimizin”  Şemsiyeyle gezdiği seçimlerde, yönetmek için can attığı toplumumuza layık gördüğü sosyo-ekonomik şartlar oldukça kötüdür. Yönetim maalesef halkımızı güdülecek koyun olarak görmektedir. Dönemin demokrat aydınlarının eleştirilerinden, o günlerden bugünlere nasıl gelindiğini net bir şekilde anlamaktayız. O günlerin tek muhalif yayın organı olan Savaş Gazetesinde “Göçmen Konusu” başlığıyla çıkan yazıda bakın nelerin tespiti yapılmaktadır: “Göçmenlerin problemlerine (her sınıf vatandaşın dertlerine eğildiği gibi!) yöneticiler eğilmişler. Bir kısmını halletmişler, bir kısmını da haletme çabasındaymışlar. Ben de göçmen olduğum için diğer göçmenler gibi bu beyanatı okuyunca Yönetimin göçmen problemlerinden habersiz olduğuna bir kere daha kanaat getirdim. Göçmenlerin bir kısmına oturacak ev vermek, maaş bağlamak iyi bir iştir. Fakat unutulmaması gereken bir gerçek daha vardır. Bu paralar Anavatandan gelmektedir ve Yönetim sadece dağıtımını yapmaktadır. Göçmen, “devamlı iş bulamama” korkusundan aylığından vazgeçmemektedir. Yoksa çalışarak insanca bir hayat seviyesine ulaşmaya can atmaktadır. Göçmen, göçmen olmakla üretici durumdan tüketici durumuna geçmiştir. Bu haliyle toplum ekonomisine hiçbir katkısı yoktur. Maaşı kesilmesin diye hiçbir işte çalışamamakta, iş gücü atıl vaziyette kalmaktadır. Diğer taraftan Türklerin terk ettikleri yerlerdeki Rumlar, Türklerin tarla ve sularından karşılıksız istifade ederek aşırı bir gelir seviyesine ulaşmıştır. Gün geçtikçe aradaki uçurum genişlemektedir. Göçmenler yakın bir gelecekte yerlerine dönemeyeceklerse, üretken duruma getirilmelerinin çareleri aranıp bulunmalıdır. Bunun yapılmaması halinde hem göçmen daha fazla perişan olacak hem de toplum gerilemeye devam edecektir.”4 Kıbrıslı Türklerin 1960 sonrası oluşan yeni koşullarda yaptığı seçimlerin ilkidir “Şemsiyeli Seçimler”. Şemsiyeli Seçimlerde Cemaat Meclisi’ne Lefkoşa’dan aday olup kazanan Özker Yaşın, seçimlere birkaç hafta kala şöyle özetliyordu durumu:
Tanrıya şükür artık bitecek kötülükler
Hesap verme gününde yok olacak hödükler,
Sesiniz kesilecek ey yağcılar, düdükler,
Sanmayın ki halkımız her zaman ezilecek,
5 Temmuz günü gelsin bu tekerlek dönecek…
***
Robot gibi oturup robot gibi kalkanlar,
Dün bizi tanımazken şimdi hatır soranlar,
On yıldır mebus olduk diye çalım satanlar
Sanmayın ki bu oyun yine devam edecek,
5 Temmuz günü gelsin bu tekerlek dönecek…
***
Çarpışma günlerinde hangi delikteydiler,
Cav cuv faslı geçince mantar gibi bittiler,
Şehitlerin başında bol bol nutuk çektiler,
Kurdukları saltanat pek yakında bitecek,
5 Temmuz günü gelsin bu tekerlek dönecek…
***
Biz nöbet tuttuk onlar uyudu horul horul
Çarşıda ot yok iken sofralarında marul,
Evlerine viskiler taşındı bavul bavul
Alem hep aynı gitmez sonunda değişecek
5 Temmuz günü gelsin bu tekerlek dönecek5

Bugün Lefkoşa Türk Belediyesi için seçime gidiyoruz. Ne yazık ki, yarım asırlık hastalıklı mentaliteye “Yeter” diyemiyoruz. Kırk üç yıl önce toplumu hor görüp unutanlara karşı demokrat aydınlarımızın ürettiği yazı, fikir ve sanat bugün maalesef yok, toplum için yazan çizenlerin para ile kalem oynattığı ülkemizde bizler için o günlerde bu mentalitenin kurucularına karşı çıkanlar, belli ki hedeflerine ulaşamamışlardır. Fakat bizler için iyi bir hareket ve ruh oluşturmayı başarmışlardır. Özker Yaşın’ın şu dörtlükleri rehber olsun günümüz seçmenine:
Yolda Kasılan Beyler,
Halka ettiğiniz yeter!
Yandı yıkıldı evler
Sizden çektiğimiz yeter!

***
İspenç horozu gibi,
Hergün öttüğünüz yeter!
Yıllar var ki milleti,
Böyle Güttüğünüz yeter!6

Dipnotlar
1 Girne Milli Arşiv, 22 Eylül 1969, Savaş Gazetesi, “Demeden Edemediklerim -Belediye Reisi Olmak İçin-”, Sayı:47, Sayfa: 3
2 Girne Milli Arşiv, Savaş Gazetesi, 22 Mayıs 1970, Yıl: 2, Sayı:59, Sayfa: 1-4
3 Girne Milli Arşiv, Savaş Gazetesi, 22 Mayıs 1970, Yıl: 2, Sayı:59, Sayfa: 3
4 Girne Milli Arşiv, Savaş Gazetesi, 24 Mayıs 1970, Yıl: 2, Sayı:61, Sayfa: 2
5 Girne Milli Arşiv, 26 Haziran 1970, Savaş Gazetesi, “Demeden Edemediklerim –Bu Tekerlek Dönecek-”, Sayı:67, Sayfa: 3
6 Girne Milli Arşiv, 19 Haziran 1970, Savaş Gazetesi, “Demeden Edemediklerim -Yeter-”, Sayı:66, Sayfa: 5