Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
ŞEMSİYENİN
ALTINDAKİLER VE AÇIKTA KALANLAR
5 Temmuz 1970 tarihi, Kıbrıslı Türklerin siyasal
hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. 1963 sonrası, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs
Cumhuriyeti’ndeki yönetim organları; Cemaat Meclisi ve Temsilciler Meclisi
için, 5 Temmuz 1970’de seçime gitme kararı alır. Kıbrıslı Türk Liderliğinin 15
Şubat 1969’da oluşturduğu “Geçici Türk Yönetimi”, Türkiye’nin de telkiniyle, 5
Temmuz 1970 tarihinde genel seçimlerin yapılacağını açıklar. Geçici Türk Yönetimi,
13 Mayıs 1970 tarihli toplantısında kendisini feshederek, Kıbrıslı Rumlarla
aynı tarihte seçime gitme kararı alır. 5 Temmuz Seçimleri öncesi “Yönetim
Meclisi”nin aldığı bir başka kararla da; Cemaat Meclisi’nin 30 olan üye sayısı
15’e düşürülür. Bu nedenle, yeni yapılacak seçimlerde Temsilciler Meclisi
üyeleri ile birlikte 45 olan sayı 30’a indirilmiş olur. “Yönetim” bu kararları
alırken toplumdan muhalif sesler yükselir. Zira uzun süreden beri toplum
sıkıntılarla baş başa bırakılmıştır. Bu sıkıntıların başında göçmenlerin
sorunları gelmekteydi. Eokacıların saldırıları sonucu köylerini terk etmek
zorunda kalan göçmenler perişan durumdaydı. Göçmenler zaman zaman evlerine
dönmek istemekteydi.
Yönetim ise hamasi nutuklar sallamaktan öte bir gayret
içerisinde değildi. Seçimsiz mebuslar olarak koltukları işgal edenler ile halk
arasında muazzam bir ekonomik fark gözlemlenmekteydi. Halk sefalet çekmekte,
atanmışlar ise sefahat sürmekteydi. Kıbrıslı Türklerin diğer sorunlarına
gelince; Köylüler kuraklık nedeniyle sıkıntı yaşamakta, memurlar maaşlarını geç
almakta, bazen de alamamakta, öğretmenler ise çeşitli baskılarla boğuşmaktaydı.
Buna rağmen Kıbrıslı Türkler yaşamlarını sürdürmek için umutla beklemekteydi.
Kıbrıslı Türk Liderliği, toplumdan yükselen bu hezeyana kulak tıkamaktadır.
“Liderlik”, kendilerini eleştiren her kesime karşı vatan hainliği yaftasını
yapıştırmakta, bağımsız basına ateş püskürmekte, basında yazan öğretmenleri ise
tehdit etmektedir. Ayrıca Liderlik, Türkiye’de okuyan ve her fırsatta
cephelerde nöbete koşan Yüksek Öğrenim gençliğine tabiri caizse kin
gütmektedir. O zamanlar Türkiye’de okuyan Yüksek Öğrenim gençliği Kıbrıslı
Türklerin yaşadığı sıkıntıları görmekte ve Liderliğe ciddi eleştiriler
yöneltmekteydi. Türkiye’nin girişimleriyle, seçimlerin 5 Temmuz’da Kıbrıslı
Rumlarla birlikte aynı tarihte yapılacağının kesinleşmesiyle, Liderlik,
diktatörlüğünü sürdürmek ve kurdukları “yağma düzenin” bozulmaması için önce
ayak sürümekte daha sonra ise seçimlerin
“Milli Formasyonla” tek liste adı altında yapılmasını öngörmektedir. Bu
uğurda “Liderimiz” Dr. Küçük, Milli bir programın oluşturulması ve halka
duyurulması görevini ikili görüşmeleri yürüten Rauf R. Denktaş’a verir. Toplumdan
yükselen muhalefet yağmuruna karşı Liderliğin aldığı tedbir, seçimlerin “Milli
Formasyon” altında yapılmasıdır. Bu da seçimlerin “Şemsiye Seçimleri” adını
almasını sağlar. Burada amaç; partileşme ve gruplaşma olmadan, her adayın kabul
ettiği “Milli Program” adı altında aday olunmasını sağlamaktır. Bu sayede, eski
defterler açılmayacak, mebuslar ve Liderlik eleştiri oklarından kurtulacak ve
seçimlerde hareket alanları kolaylaşacaktı. Kısaca, toplumun ana sorunları
hasıraltı edilecekti. Sanırım Liderlik bundan dolayı, toplumdan gelen her türlü
eleştiri yağmurundan korunmak üzere en uygun nesne olarak “Şemsiye”yi uygun
görmüştü. Siyasi deneyimlerimize bakılınca, bugün seçim dendi mi halen akla,
“Listeciler”, “Gombinacılar” gelmektedir. Bunun üstatları ise başarılı
politikacı olarak adlandırılmaktadır. Bugün Lefkoşa Türk Belediyesi için seçime
gidiyoruz. Halkımız, gerek yerel seçimler gerek genel seçimler olsun yarım
asırdır aynı politik yalanları duymakta, aynı sorunları yaşamaktadır. Kırk üç
yıl önce yapılan “Şemsiyeli” seçimlerden ders çıkarılır mı bilmem ama 5 Temmuz
1970 seçimlerinde yaşananları ve adayların söylemlerini siz değerli
okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. 5 Temmuz seçimleri öncesinde, Lefkoşa
Türk Belediyesi için de söylenenler, yazılanlar vardır. Doğrusu seçimler,
Cemaat Meclisi ve Temsilciler Meclisi üyeliği için yapılıyordu, fakat
toplumdaki demokrat aydınlar, atama yoluyla Belediye reisliği yapanları ve
yönetimi (İktidar, Liderlik NP) bu konu üzerinden de eleştiri yağmuruna
tutmuştu. 5 Temmuz 1970 seçimlerine girmeden önce Savaş yıllarında Lefkoşa Türk
Belediyesi bünyesinde yaşanan sıkıntılarla, bugün yaşadığımız sıkıntılar
arasındaki benzerlik bizlere hâkim siyasetin mentalitesinde bir değişimin olmadığını
göstermektedir. Bu konuyla ilgili, 1969 yılında yazılan bir şiirden birkaç
satır sizlerle paylaşmak istiyorum:
Belediye
Reisi Olmak İçin
Belediye Reisi olmak için bu şehirde
İlkin taş gibi bir yürek
Burnun koku duymayacak
İyi işitmeyecek kulakların…
Belediye Reisi olmak için bu şehirde
Görmeyeceksin etrafını
Çöp vergisi alacak
Fakat kaldırmayacaksın çöpleri
Yollar delik deşik olacak
Aldırmayacaksın
Ay yüzeyinde yürüyen
Astronotlara benzeteceksin halkı
Yalnız önemli kişilerin sokaklarını
Asfaltlayacaksın gösteriş olsun diye
Ve şehrin insanları
Yüzecekler pislik denizinde
Boş arsalara dökülen çöpleri
Karıştıracak sokak köpekleri
Hasıraltı edeceksin yapılan şikâyetleri…1
5
Temmuz 1970 Seçimlerine giderken, 1968 yılından itibaren
“Yönetime” muhalif olan bir grup aydın yeni bir siyasi parti (CTP NP) kurmak
üzere çalışmalara başlar. Halktan yükselen seslere kulak veren bu aydınların
başını Ahmet Mithat Berberoğlu çekmekteydi. Bu yeni partinin kurulmasında kafa
yoranların başında Savaş Gazetesi’nin sahibi ve başyazarı şair Özker Yaşın’da
vardı. Özker Yaşın, 28 Ekim 1968 tarihinde yayın hayatına başlayan Savaş
Gazetesi’nde devamlı suretle “Yönetimi” ve atama yoluyla mebus olanları
eleştirmekte, halkın sorunlarını ustalıkla kaleme almaktadır. Yaşın, yazdığı
yazılarda başta “ Muhterem Liderimiz” Dr. Küçük’ü eleştirmekte ve topluma
hiçbir hayrı dokunmayan mebusları yerden yere vurmaktadır. “Şemsiyeli Seçimler”
yaklaşırken, Savaş Gazetesi’nin 22 Mayıs 1970 Cuma günkü yayınında ilk sayfadan
“5 Temmuzdaki Seçimler -ŞEMSİYELİ YAPILACAK- Halk Sandık Başına Gidecek”
manşetiyle yayınlanan haber şöyleydi: “
Yıllardır erteleye erteleye görev sürelerini bugüne kadar uzatabilen yasama
organı üyeleri, sonunda aldıkları meclisi fesh kararı ile toplumumuzda da
seçimlerin 5 Temmuz Pazar günü yapılmasını sağlamıştır. Aslında bu karar,
seçimlerimizi Rum toplumunun seçim davranışlarına bağlayan toplumumuz için
kaçınılmazdı. Bilindiği gibi Rum yönetimi ilgilileri seçimle ilgili kararlarını
daha önceden almışlardı.” Yazının
altında devamla “Seçimle İlgili
Dalgalanmalar” alt başlığı altında: “Toplumumuzda
seçimlerin bir an önce yapılmasını isteyenler çoğunluktaydı. Toplumun bu
eğilimi seçimle ilgili bazı gruplaşmaların oluşmasına da sebep olmuştu. Bu
gruplaşmalar özellikle Yürütme kurulunun bazı kararlarına karşı olanlarca köye
kadar inmesini sağlayabilmiştir. Karşı olanların yanında Yürütme Kurulu üyeleri
arasında da gruplaşmalar olmuş; bir kısım üyeler, seçim tarihini tam
kestiremediklerinden, bir seçim gezisine de çıkmışlardır. Bu gezileri, kaza
merkezlerinde köy muhtarları ile yenen yemeklerin izlediği hatırlardadır.
Yürütme kurulunun üyelerinin bir kısmı, karşı olan grupların birleşmesini
önlemek için bazı kişilere “mavi boncuk”lar dağıtma yoluna gitmişlerdir. Bu
“mavi boncuk”ların alımına kapılan bazı seçim düşkünleri ise grupları
parçalamak çabasına girmişler; yakınlarına “Biz, yasama organlarına girmemizi
garantiye alalım; seçim ne ki?” demeye başlamışlardır. Yazının devamında
“ŞU CUMHURİYETÇİ PARTİ” başlığı altında; “Karşı
grupların, günlük basında adı “Cumhuriyetçi Parti” olarak anılan bir örgüt
etrafında toplanmaları 1968 yılından beri süregelen çalışmalara dayanıyordu. Gerçek
adı “Cumhuriyetçi Parti” olmasa da disiplinli bir örgüt altında seçim
mücadelesine girmeyi ilke edinen gruplar; bu örgütün programını ve tüzüğünü
hazırlayıp, partinin ilânı için ilgililere sundular (TC yetkililerine NP). (…)
Seçimle ve Parti kuruluşuyla ilgili çalışmaların yoğunlaştığı bir devrede 15
Mayıs Cuma günü Anavatan Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs ve Yunanistan Masası Müdürü
Sayın Adnan Bulak, Muavini ve bir memuru Kıbrıs’a geldiler. Günlük basında
(özellikle Halkın Sesi kastediliyor NP) bu ziyaret, “Rutin bir ziyaret” olarak
nitelendirildiyse de seçimlerle ilgili olduğu; hiç değilse Sayın Adnan Bulak’ın
bu konu ile yakından ilgileneceği açıktı. Nitekim de öyle oldu. Sn. Adnan
Bulak’ın temaslarından anlaşıldığına göre Anavatanın seçimle ilgili bazı
endişeleri ve tavsiyeleri vardı. Anavatan demokratik düzenin gereği olan
partilerin kurulmasına karşı değildi. Ancak bunun seçimden sonraki ortam içinde
düşünülmesi daha uygun görülüyordu. Seçimler yapılmalı, fakat topluma yeni
kırgınlıklar getirmemeliydi. Bunun için seçimlere tek programla ve tek listeyle
gitmek en iyiydi. Buna “bir şemsiye altında seçim” deniyordu. Programın
hazırlanması ve ilanı konusu uzun tartışmalara yol açtı. Sonunda programın
ilgili kuruluşlar adına Sn. Rauf Denktaş tarafından açıklanması kabullenildi.
Adaylar bu açıklanacak şemsiye altında ve tek listede toplanacaktır. Toplum bu
şemsiyenin altında toplanacakların bir kısmını oylarıyla açığa
çıkarabilecekti.” Savaş Gazetesinin bu haberinin sonunda sonuç diyerek
yapmış olduğu değerlendirmede ise bu varılan mutabakatla seçimlerin “Şemsiyeli”
olacağını okuyucularına duyurmaktaydı. Fakat gazetenin değerlendirmesinde ince
bir detay dikkat çekiciydi: “Şimdilik
“Şemsiyeli Seçim”de anlaşmaya varıldığı görülmekteyse de Sn. Adnan Bulak’ın
görüşmelerinde varılan kararların ihlali halinde yeni bir takım gelişmeler
beklenebilir. Sn. Adnan Bulak’la Kıbrıs’a gelen Kıbrıs ve Yunanistan Masası
Müdür yardımcısı ve arkadaşının burada kalması bu nedenle olduğu kuvvetle
muhtemeldir.”2
“İŞİMİZ
BORU”
Bugün Türkiye Hükümetinin asrın projesi olarak
tanıtımlarını yaptığı, Anadolu’dan Kıbrıs’a boruyla su getirilmesi, nerdeyse
tamamlanmak üzeredir. Fakat 1970 seçimlerinde “Şemsiyesi”nin altında nutuk
çekenlerden bazıları en kısa sürede Türkiye’den Kıbrıs’a su getirileceğinin
müjdesini veriyordu köylüye. Buna ister vizyon, ister uzun vadeli politik yalan
dersiniz, ama ne derseniz deyin o günün koşullarında buna bile umutla bakıp,
hayal kuran ve kandırılmaya açık bir toplum olduğumuz gerçeğini
değiştiremezsiniz. Bakın o günlerde bu gibi yalan politik söylemleri
gazetesinde hicivle eleştiren Özker Yaşın, Terzioğlu kod adıyla
Gülme ey köylü dayı bu sözleri hayra yor
Bazıları son günler çok palavra sıkıyor.
Ekinler kuruduysa üzülmene hacet yok
Türkiye’den boruyla billûr sular
geliyor…3
Şemsiyeli Seçimlerde, memurlar ve öğretmenler
ağırlıklı olarak Yürütme Kurulu üyelerine karşı tepkiliydi. Dahası toplum
içerisinde en büyük sorunu oluşturan göçmenler de tepkiliydi. Göçmenlerin
evlerinden, köylerinden, yaşamlarından ve üretimden koparılmaları toplumsal
sorunların en büyüğüydü. Bugün bazı kesimlerin besleme dediği Kıbrıslı
Türklerin daha savaş yıllarında üretimden koparılması ve Türkiye’ye bağımlı
kılınması o dönemin “vizyonsuz”, hamasetçi Liderliğinin en büyük hatası
olmuştur. 5 Temmuz 1970 seçimleri sırasında geleceğe yönelik gerçekçi fikirler
ortaya koyan Yönetim karşıtı, demokrat aydınlar bu konuyu gündeme
getirmişlerdi. O günlerde Kıbrıslı Türklerin geleceğine ipotek koyanlar ve bu
halka devamlı suretle tarih yoksunu bilgileriyle besleme diyenlerin tekrardan
değerlendirme yapmaları için “Şemsiye”nin altında kalanlara bakmaları
yeterlidir.
ŞEMSİYEDEN
BESLENENLER VE BESLEMELER…
“Şemsiyeli” seçimlerin gündemini oluşturan Göçmenler
Sorunu, toplumsal devinim ve siyasal yozlaşma aşamalarımızda oldukça önemli yer
tutmaktadır.1963 sonrası yaşanan çatışmalarla köylerinden koparılan Kıbrıslı
Türk göçmenler, 1970 tarihine gelindiğinde çeşitli sıkıntılarla boğuşmaktadır. “Yöneticilerimizin” Şemsiyeyle gezdiği seçimlerde, yönetmek için
can attığı toplumumuza layık gördüğü sosyo-ekonomik şartlar oldukça kötüdür.
Yönetim maalesef halkımızı güdülecek koyun olarak görmektedir. Dönemin demokrat
aydınlarının eleştirilerinden, o günlerden bugünlere nasıl gelindiğini net bir
şekilde anlamaktayız. O günlerin tek muhalif yayın organı olan Savaş
Gazetesinde “Göçmen Konusu” başlığıyla çıkan yazıda bakın nelerin tespiti
yapılmaktadır: “Göçmenlerin
problemlerine (her sınıf vatandaşın dertlerine eğildiği gibi!) yöneticiler eğilmişler.
Bir kısmını halletmişler, bir kısmını da haletme çabasındaymışlar. Ben de
göçmen olduğum için diğer göçmenler gibi bu beyanatı okuyunca Yönetimin göçmen
problemlerinden habersiz olduğuna bir kere daha kanaat getirdim. Göçmenlerin
bir kısmına oturacak ev vermek, maaş bağlamak iyi bir iştir. Fakat unutulmaması
gereken bir gerçek daha vardır. Bu paralar Anavatandan gelmektedir ve Yönetim
sadece dağıtımını yapmaktadır. Göçmen, “devamlı iş bulamama” korkusundan
aylığından vazgeçmemektedir. Yoksa çalışarak insanca bir hayat seviyesine
ulaşmaya can atmaktadır. Göçmen, göçmen olmakla üretici durumdan tüketici
durumuna geçmiştir. Bu haliyle toplum ekonomisine hiçbir katkısı yoktur. Maaşı
kesilmesin diye hiçbir işte çalışamamakta, iş gücü atıl vaziyette kalmaktadır.
Diğer taraftan Türklerin terk ettikleri yerlerdeki Rumlar, Türklerin tarla ve
sularından karşılıksız istifade ederek aşırı bir gelir seviyesine ulaşmıştır. Gün
geçtikçe aradaki uçurum genişlemektedir. Göçmenler yakın bir gelecekte
yerlerine dönemeyeceklerse, üretken duruma getirilmelerinin çareleri aranıp
bulunmalıdır. Bunun yapılmaması halinde hem göçmen daha fazla perişan olacak
hem de toplum gerilemeye devam edecektir.”4
Kıbrıslı Türklerin 1960 sonrası oluşan yeni
koşullarda yaptığı seçimlerin ilkidir “Şemsiyeli Seçimler”. Şemsiyeli
Seçimlerde Cemaat Meclisi’ne Lefkoşa’dan aday olup kazanan Özker Yaşın,
seçimlere birkaç hafta kala şöyle özetliyordu durumu:
Tanrıya şükür artık bitecek kötülükler
Hesap verme gününde yok olacak hödükler,
Sesiniz kesilecek ey yağcılar, düdükler,
Sanmayın ki halkımız her zaman ezilecek,
5 Temmuz günü gelsin bu tekerlek
dönecek…
***
Robot gibi oturup robot gibi kalkanlar,
Dün bizi tanımazken şimdi hatır
soranlar,
On yıldır mebus olduk diye çalım
satanlar
Sanmayın ki bu oyun yine devam edecek,
5 Temmuz günü gelsin bu tekerlek
dönecek…
***
Çarpışma günlerinde hangi delikteydiler,
Cav cuv faslı geçince mantar gibi
bittiler,
Şehitlerin başında bol bol nutuk
çektiler,
Kurdukları saltanat pek yakında bitecek,
5 Temmuz günü gelsin bu tekerlek
dönecek…
***
Biz nöbet tuttuk onlar uyudu horul horul
Çarşıda ot yok iken sofralarında marul,
Evlerine viskiler taşındı bavul bavul
Alem hep aynı gitmez sonunda değişecek
5 Temmuz günü gelsin bu tekerlek dönecek…5
Bugün Lefkoşa Türk Belediyesi için seçime gidiyoruz.
Ne yazık ki, yarım asırlık hastalıklı mentaliteye “Yeter” diyemiyoruz. Kırk üç
yıl önce toplumu hor görüp unutanlara karşı demokrat aydınlarımızın ürettiği
yazı, fikir ve sanat bugün maalesef yok, toplum için yazan çizenlerin para ile
kalem oynattığı ülkemizde bizler için o günlerde bu mentalitenin kurucularına
karşı çıkanlar, belli ki hedeflerine ulaşamamışlardır. Fakat bizler için iyi
bir hareket ve ruh oluşturmayı başarmışlardır. Özker Yaşın’ın şu dörtlükleri
rehber olsun günümüz seçmenine:
Yolda Kasılan Beyler,
Halka ettiğiniz yeter!
Yandı yıkıldı evler
Sizden çektiğimiz yeter!
***
İspenç horozu gibi,
Hergün öttüğünüz yeter!
Yıllar var ki milleti,
Böyle Güttüğünüz yeter!6
Dipnotlar
1 Girne Milli
Arşiv, 22 Eylül 1969, Savaş Gazetesi, “Demeden Edemediklerim -Belediye Reisi
Olmak İçin-”, Sayı:47, Sayfa: 3
2 Girne Milli
Arşiv, Savaş Gazetesi, 22 Mayıs 1970, Yıl: 2, Sayı:59, Sayfa: 1-4
3 Girne Milli
Arşiv, Savaş Gazetesi, 22 Mayıs 1970, Yıl: 2, Sayı:59, Sayfa: 3
4 Girne Milli
Arşiv, Savaş Gazetesi, 24 Mayıs 1970, Yıl: 2, Sayı:61, Sayfa: 2
5 Girne Milli
Arşiv, 26 Haziran 1970, Savaş Gazetesi, “Demeden Edemediklerim –Bu Tekerlek
Dönecek-”, Sayı:67, Sayfa: 3
6 Girne Milli
Arşiv, 19 Haziran 1970, Savaş Gazetesi, “Demeden Edemediklerim -Yeter-”,
Sayı:66, Sayfa: 5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder