Naim PINAR
SİYASETTE
YERÇEKİMİ KURAMI
Prematüre doğan cılız bir çocuğun hikâyesiyle
başlar, Yerçekimi Kuramı. Çelimsiz bedeni büyüyüp Cambridge Üniversitesini
bitirdiği 1665 yılında İngiltere’yi kırıp geçiren salgın hastalık nedeniyle
ülkedeki bütün okullar kapatılır. Okulların tatil edilmesi, çelimsiz dahi için
fırsat olur. Doğumundan önce kaybettiği babasının çiftliğine yerleşir. Burada
doğayla baş başa geçirdiği iki yıl İnsanlık tarihinin yüzyıllarca yararlanacağı
buluş olan “Yerçekimi Kuramı”nın (Gravitasyon) temellerini atmasını sağlar.
Issac Newton’un zihninde şekillendirdiği buluşu yazıya dökmesi ancak yirmi yıl
sonra, Halley kuyruklu yıldızını bulan astronom dostu Edmund Halley’in teşvik
ve yardımlarıyla gerçekleşir. Bilim dünyasının en büyük yapıtı olarak kabul
gören ve genellikle Newton’un “Principia”sı olarak bilinen “Doğa Felsefesinin
Matematiksel İlkeleri”ni dostunun maddi katkılarıyla 1687 tarihinde yayınlar.
“Newton’un “Gravitasyon”
dediği kuvvet gezegenlerin eliptik yörüngeleriyle yerküredeki serbest düşmeyi
açıklayan evrensel bir güçtür. Buna göre, evrende var olan herhangi iki nesne
birbirini kütlelerinin çarpımıyla doğru, aralarındaki mesafenin karesiyle ters
orantılı olarak çeker.”1
İlişkinin matematiksel ifadesi
ise şöyledir: F = G ( M1 M2 ) / r2
Buradaki
denklemde;
F iki kütle arasındaki çekim kuvvetinin
büyüklüğü,
G Evrensel çekim sabiti 6.68x10-11 N
m2 kg-2,
M1 birinci kütlenin
büyüklüğü,
M2 ikinci kütlenin
büyüklüğü,
Siyasette Yerçekimi Kuramı söz konusu olur mu? Söz
konusu siyaset, Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılıyorsa bal gibi olur.
Dünya’dan izole yaşamaya alışmış/alıştırılmış
toplumumuz, Sarayönü’nü mesken tutan siyaset çığırtkanları ve tabi bir de bu
işi bilimsel zeminde yaptığını sanan “Bilimsel Sarayönü Politikacıları
arasındaki ilişkiyi açıklamak için birçok sosyolog ve araştırmacı kuzey
Kıbrıs’ın siyasi yapısı üzerine çeşitli tespitlerde bulunmuşlardır. Bunların
arasında en ciddi tespit olan Dr. Salih Egemen’in “Patronaj Sistemi” büyük
ölçüde bizlerin siyasi geleneğinin nasıl oluştuğunu özetlemektedir. Bu tespite
tamamen katılıyorum. Bu tespitin yanı sıra kuzey Kıbrıs’taki zehirli siyasetin
ancak mevcut atmosferin dışına çıkılırsa son bulacağının altını çizmek
istiyorum. Bizim siyasetin “devlette” kurumsallaşamadan, siyasette
kuramsallaşmış olduğunu düşünüyorum.
Siyasette
Yerçekimi Kuramı derken; bu çarpık yapının kütlelerini (Kitlelerini) oluşturan
seçmen ve siyasetçi ile aralarındaki mesafeyi oluşturan rant ilişkisinin
boyutlarından bahsediyorum. Newton’un kuramındaki evrensel çekim sabiti ise
bizim siyasetteki yerçekimi kuramına göre; patronaj sisteminin argümanları
tarafından şekillenmektedir. Bu değişken olmayan argümanlar, birinin adamı
olmak, mikro bölgecilik, kendi partin içerisinde bile liste yaparken bu konuyu
kamuoyu önünde diğer partilerden örnekler vererek kınayacak yüzsüzlüğe sahip
olmak, doktor olmak, siyasetten anlamamak fakat geniş bir aileye sahip olmak,
feodal ilişkilerde kendini yetiştirmiş olmak, doksan yaşına kadar yaşayacağının
hissini seçmene aktaracak enerjiye sahip olmak, kahvehanelerde her türlü kâğıt
oyununa hâkim olmak, meclisten çok halk arasında gezip bazen kendi partine dahi
küfredecek kadar kişiliksiz olmak, her seçim parayla satın alınacak kilit
kitleleri keşfetme zekâsına sahip olmak, her seçim -eğer varsa- partinin ortaya
koyduğu politikalar yerine kendi adına bazen af dileyerek bazen söz vererek
seçmeni kandıracak yeteneğe sahip olmak, bu sabitlerin değişmediği atmosferde
“Siyasetteki Yerçekimi Kuramı” aşağıdaki gibi özetlenebilir:
İlişkinin
matematiksel ifadesi şöyledir: F= P ( S1 S2 ) /
r2
Buradaki denklemde;
F (Fiyasko) İki kitle arasındaki çekim
kuvveti arasındaki büyüklük
P (Patronaj Sisteminin Argümanlarının
toplamı) Siyasi çekim sabiti
S (Seçmen Kitlesi)
S (Siyasetçi Kitlesi)
r (Rant) iki kitle arasındaki mesafedir.
Siyasetçilerimizin
devamlı suretle “ayakları yere basan projeler” ürettiklerini ve bunu da
bizlerin de katkı koyduğu “Siyasette Yerçekimi Kuramı”na bağlı kalarak
yaptıklarını söylemek zorundayız. Bizim kuramın siyasi çekim sabiti olan “Patronaj Sisteminin Argümanları”nın
değişmesi mümkün mü? Doğrusu bu siyasal atmosferde biraz zor görünüyor. Fakat
atmosferi değiştirme şansını elinde bulunduran da yine bizler yani
seçmenlerdir. Tek yapmamız gereken bu denklemden çıkarak, yeni bir Siyasi kuram
geliştirmektir. Siyasetteki Yerçekimi Kuramı, bizlerin geleceğini karanlığa
çekmekte ve maalesef ülkemizin tamamında bile söz sahibi olmaktan mahrum
bırakmaktadır. Burada seçmenler olarak gereken hassasiyet gösterilirse, Siyasi
çekim sabiti olarak adlandırdığım Patronaj Sisteminin Argümanları ortadan
kaldırılabilir. Eğer ki, seçmen kitlesi bunu yapamazsa tek umut siyasetçinin
beslendiği siyasi çekim sabitinin yine siyasetçi tarafından yapılan
düzenlemelerle ortadan kaldırılmasını umutla beklemektir. Bu da çok uzun yıllar
demektir. Fakat bizlerin o kadar zamanı var mıdır? Bilemiyorum!
Ülkedeki
sorunları bir bütün olarak gören, analiz eden proje ve programlar üreterek
yeniden birleşik bir Kıbrıs hedefiyle mücadele etmek, bizim siyasal
atmosferimizin de değişmesine katkı koyacaktır. Kuzey Kıbrıs siyasi
partilerinin tamamı iktidar planlarını yukarıda anlattığım Siyasette Yerçekimi
Kuramı’nda yer alan siyasi çekim sabitindeki –Patronaj Sisteminin
Argümanlarının varlığına dayandırmaktadırlar.
Bu uğurda çalışan siyasetçilerimizin başarılı veya başarısız olması
hiçbir şey değiştirmeyecektir. Zira bizim denklemin r harfiyle sembolize edilen
rant seçmen kitlesiyle siyasetçi kitlesi arasındaki mesafenin ne kadar açık
olursa olsun sonuca tesir etmeyecektir. Olacak olan, iki kitle arasındaki çekim
kuvvetinin yani F=Fiyasko’nun daha da büyümesi olacaktır. Bugünlerde siyasi
partilerde hareketlilik dikkat çekiyor, belki bir umut diyor herkes, sonra
bakıyorsunuz ki, Siyasette Yerçekimi Kuramı kendini belli ediyor, Siyasi çekim
sabitiyle (Patronaj Sisteminin Argümanları)
dimdik duruyor karşımızda…
Albert
Einstein, “Bilim insanı umduğu başarıya otuz yaşından önce ulaşamamışsa, daha
sonra bir şey beklemesin!” demişti. Siyasetin bir bilim olduğunu söyleyen
dostlarımıza hatırlatmak isterim, eğer 30 yaşınızdan önce bu halkın geleceği
için kaygı duymamışsanız, bundan sonra da duymazsınız. Eğer 30 yaşınızdan önce
hiç emek vermeden yaşamışsanız emekçiyi de anlamazsınız. Eğer halen öyle
yaşamayı seçiyorsanız, sosyalizmi de anlamamışsınız demektir. Gelecek kuşaklara
yerçekimsiz bir siyaset kuramı bırakmak için hep birlikte bu denklemi
etkisizleştirelim…
DİPNOTLAR
1
Yıldırım,
Cemal, Bilimin Öncüleri, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları 9, 22. Basım, Mart
2005, S: 119
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder