Naim PINAR
CTP-BG
NE YAPMALI?
Saray Otel, 27 Aralık 1970 tarihinde bir grup
demokrat aydına ev sahipliği yapar. Bu demokrat aydınlar, iki yıldır devam eden
çabalarının sonucunda, halkın yararına çalışacak bir siyasal partinin kuruluş
bildirgesini buradan duyurur, halkına… Yeni partinin ismi bile kesin değildir.
Fakat partinin halkı ezenlere ve hamasetle uyutup soyanlara karşı kesin bir
muhalif tavrı vardır. Gençlere önem veren, Kıbrıs Sorunu’nun bir an önce
bitmesini isteyen, üreten bir toplum düşleyen aydınlar, cesaretle baştaki Kıbrıs
Türk Yönetimi Yürütme Kuruluna (Liderliğe) karşı oldukça sert eleştirilerde
bulunurlar. 25 Aralık 1970 tarihli “Savaş Gazetesi”nde, hazırlık çalışmalarını
yürüten ekip, parti adı olarak “Cumhuriyetçi
Türk Partisi”, “Demokrat Türk Partisi” ve daha başka isimler üzerindeki
kesin kararlarını 27 Aralık 1970 pazar günü yapılacak kuruluş toplantısında
açıklayacaklarını bildiriyorlardı. Açıklamada, aynı gün yapılacak kurucular
toplantısında parti tüzüğü ile parti programı tespit edilip, genel kurula kadar
partiyi idare edecek Parti Meclisi seçilecek ve toplantı sonunda bir bildiri
yayınlanarak halka açıklamalarda bulunacak denmekteydi.
1
CTP’nin kuruluş bildirgesi yukarıdaki 13 maddelik
metinden ibarettir. Bildiride, hemen dikkat çeken “Anavatan” ve “Milliyetçilik”
gibi kavramların kullanılmış olmasıdır. Fakat hemen belirtmek gerek ki, bildiri
“Devrimcilik”, “Demokrasi”, “Sosyal Adalet”, “Tarafsızlık”, “Liyakat ve
ehliyetli kişilerin memur alınması”, “Sendikalaşma”, “Sanayileşme”, “Üreten
toplum” ve “Gençliğe” büyük önem vermektedir. Kısaca yeni kurulan parti,
Kıbrıslı Türklere değişimin kaçınılmaz olduğunu bildirmekteydi. Aradan yıllar geçmiş ve CTP’nin demokrat
aydın kurucularının önem verdiği gençlik partide etkin rol oynamaya
başlamıştır. O günlerin yüksek öğrenim gençliği, partinin değişimden yana
felsefesinden yararlanarak partiyi dönüştürmüş ve CTP artık 1980’lere
gelindiğinde “Sosyalist” çizgiye daha yakın bir konuma gelmişti. Yıllar geçmiş
2000’li yıllara gelinmiş, o günün yeni partisi bugünlerin köklü partisi olmuş
ve dahası artık “Sosyalist Enternasyonal”e üye olmuştur. Yani partinin
sosyalist değerlerin dışında hareket etmesi, artık hem emek çevrelerini hem de
“Sosyalist Enternasyonal”e üye partileri de ilgilendirmektedir.
Geçmişten günümüze solcu ve sağcı kavramı çok farklı
anlamlar kazanmıştır. Değişmeyen tek şey solun felsefesi olmuştur. ilk kez
siyasal literatüre sol ve sağ ayrımı, 1789 Fransız Devrimi öncesi girmiştir:
Burada devrim öncesi kurulan Fransız Konvansiyon Meclisi’nde başkana göre sağda
oturan temsilciler ki bunları kral seçmekteydi, sağcı, halkın seçtiği ve
başkana göre solda oturanlar ise solcu, yani burjuvazi solu temsil etmekteydi.
Zira o zamanlar sağda oturanlar; ruhban sınıfı ve aristokratlar statüko
yanlısı, gerici kesimdi. Burjuvazi ise çağının ilerici, devrimci kesimini
temsil ediyordu. Sol ve sağ kavramının ilk ortaya çıkışı böyleydi. Fakat solu
temsil eden burjuvazinin kralı devirerek (1789) yönetimi ele geçirmesinden 60
yıl sonra halkın haklarını, ilerlemeden, değişimden yana devinimini savunanın
burjuvazi olmadığı görüldü. 1848’de Karl Marks’ın ortaya attığı değerler
manzumesine göre artık burjuvazi, sağın temsilcisiydi. İlerici rolü son bulmuş,
gerici konuma düşmüştü. CTP’nin 22. Olağan Kurultayından önce araştırmacı, yazar
Dr. Nazım Beratlı, “CTP De Değişmeli Ama Ne?” adıyla parti içine yönelik yazmış
olduğu kitabında bakın sol-sağ kavramları üzerine ne diyor: “…Sol herhangi bir politik hareketin
üzerine alıp, sonsuza kadar taşıyacağı bir niteleme değildir. Tarihin herhangi
bir döneminde, ilerlemeye, halkın genel çıkarlarına, daha genel bir deyimle,
refah ve özgürlüğün eşit dağılımına yönelik politikaları savunan ve uygulayan
politik güçlere sol: mevcut durumun korunması için mücadele eden, statükodan
çıkarı olan güçlere de sağ denilmektedir. Ve görüldüğü gibi bu da göreceli bir
kavramdır. Dün solcu; bugün sağcı olmak mümkündür. Ayraç, ilerlemeden,
değişimden yana olmak veya olmamaktır.” 4
Solcu olmak veya sağda kalmak işte Beratlı’nın
“Ayraç, ilerlemeden, değişimden yana olmak veya olmamak” diye özetlediği sol
felsefe CTP’nin kuruluşunda mevcuttu. Fakat yıllar içerisinde yaşanan iktidar
dönemleri ve parti içerisindeki çeşitli eksikliklerden toplum nezdinde CTP,
ciddi yara almıştır. Bugün sömürünün niteliği ve Marks’ın Proletarya tanımı
boyut değiştirmiştir. Değişmeyen tek şey değişimin kaçınılmaz olduğu
gerçeğidir. CTP’nin kuruluş bildirgesinde ilerlemeden yana, değişimden yana
ruhu hissedersiniz. O günlerde yüksek öğrenim gençliğine kucak açan parti,
değişimden yana felsefesini hiç kaybetmemiştir. Fakat sosyal adalet, sömürüye
karşı mücadele gibi sosyalist ideolojinin var olma mücadelesinde zaman zaman
eleştirilere hedef olmuştur. CTP, bugün 43 yıllık tecrübeyle bir kez daha
iktidar olmaya hazırlanıyor. Bu kez, iktidar olmadan birçok çevrenin
eleştirilerini üzerinde topluyor: Akademisyenler, sendikalar ve sivil toplum
örgütleri, değişimden, ilerlemeden ve sosyalist politikalardan bahsetmeyen bir
CTP, ayracın sağında kalacak diyorlar.

Değişimden yana, halkın yararına iktidara aday
olunacaksa, bunun somut, sosyalist politikalar şeklinde ortaya konması
gerekmektedir. Yoksa UBP’nin yapmış olduğu, anti demokratik uygulamaları
düzeltmek, halkın refahını ve özgürleşmesini sağlamaya yetmez. Asgari ücretle
geçinmeye mahkûm olan özel sektör emekçilerinin yaşamlarını sürdürmek için çektikleri,
gerek psikolojik gerekse de ekonomik sıkıntılara nasıl çareler üretilecek. Örneğin
EL-SEN ile görüşülüp, iktidar döneminde birlikte ortaya konacak bir proje
açıklanamaz mı? Ücretsiz sağlık, ücretsiz eğitim için ne yapılacağı anlatılamaz
mı? Sosyalist değerler ve CTP’nin kuruluşundaki değişimden, ilerlemeden yana
ruh bunları yapmaya yeter de artar.
Sarhoş oldum da
Seni hatırladım
yine;
Sol elim,
Acemi elim,
Zavallı elim!
Orhan
Veli Kanık
Dipnotlar
1 Girne Milli
Arşivi, Savaş Gazetesi, 25 Aralık 1970, Sayı:93, Sayfa: 1
2 AGE, Sayı:3,
Sayfa: 1
3 Girne Milli
Arşivi, Savaş Gazetesi, 1 Ocak 1971, Sayı:94, Sayfa: 1-4
4 Beratlı, Nazım,
CTP De Değişmeli Ama Ne?, Işık Kitabevi, Birinci Baskı, Haziran 2009, Lefkoşa,
Sayfa: 5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder