9 Kasım 2012 Cuma

BAŞKALARININ HAYATLARI VE “STASİ”


Naim PINAR
naimpinar@gmail.com

BAŞKALARININ HAYATLARI VE “STASİ”
Doğu Almanya Devlet Güvenlik Bakanlığı (Ministerium für Staatssicherheit NP) Halk arasında “STASİ” olarak bilinirdi. Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin (DDR NP) güvenlik ve istihbarat organizasyonu olan Stasi, Doğu Berlin'den yönetilmekteydi. Lichtenberg şehrinde geniş kapsamlı bir komplekse sahipti, bunun dışında şehrin muhtelif yerlerinde değişik komplekslere de sahipti. Stasi, Dünya çapında etkin istihbarat örgütlerinden biri olarak kabul ediliyordu. Daha önceki dönemlerde Stasi için kullanılan bir başka ifade de Devlet Güvenlik Servisi’dir.
Stasi, 8 Şubat 1950 tarihinde kurulurken Sovyet gizli servisi KGB model alınmıştır. KGB tarafından Varşova Paktı içerisinde en etkin ve sadık ortak olarak kabul edilmekteydi. Stasi, 1989 yılında Berlin Duvarı yıkılıncaya kadar birçok insanı dinlemiş, takip etmiş ve binlercesini hapse atmıştır. 1950 ile 1989 tarihleri arasında Doğu Almanya’da Stasi için çalışan çok sayıda muhbir ve ajan vardır. Bu ajanlardan biri de çok yakından takip ettiğimiz Türkiye Liginde, 1992-1993 sezonunda Galatasaray forması giyen Torsten Gütschow’dur. Galatasaray’da 19 resmi maçta forma giyip, 12 gol atan Gütschow için Hollanda´nın ünlü dergisi “Voetbal International” şu ilginç gerçeği ortaya koyuyordu. Doğu Alman futbolu hakkında geniş bir araştırma haberi yapan dergi, Gütschow’un ülkesinin gizli servisi “STASİ” için çalıştığını yazdı. Haberde, Berlin Duvarı yıkılana kadar, başka bir deyişle 1981-1989 yılları arasında Stasi adına casusluk faaliyetleri yürüten Gütschow ile ilgili şu ifadeler kullanıldı: “STASİ’nin en gözde casusuydu; “Doğu Alman futbolunun çok sıradanlık üzerine kurulduğunu düşünenler yanılıyor. Çünkü o dönemde futbol dünyasının içinde de bir sürü entrika yaşanıyordu. Sosyalizm adına birçok futbolcu ortadan kayboluyordu. Hükümet kendi politikası doğrultusunda şampiyon olacak takımı belirlerdi. Aynı zamanda her büyük takım içinde birisini casus olarak barındırırdı. Bu görevi yapanlardan biri de dönemin ünlü golcüsü Torsten Gütschow’du... Tecrübeli futbolcunun, Dynamo Dresden’de forma giyerken, takım arkadaşları ve teknik heyetle ilgili yüzlerce dosyayı STASİ’ye ilettiği biliniyor. STASİ’nin en gözde elemanlarından olan Gütschow’un yaşanan her türlü bilgiyi yetkililere aktardığı söyleniyor. Ancak iki Almanya’nın birleşmesinden sonra Gütschow’un ismi 1992’de deşifre edildi. Yıldız golcü bu iddiaları kesin bir dille yalanladı, ancak Stasi ile yakından alâkalı olduğu kaynaklar tarafından her zaman doğrulandı.“Voetbal International”  dergisinin Gütschow’u ön plana çıkararak yaptığı araştırmada, Doğu Alman kulüplerinde bazı oyuncular ve yöneticilerin casusluk görevini yüklendikleri ama birbirlerinden haberdar olmadıkları ifade edilmektedir. Hatta dönemin en popüler Doğu Alman takımı Dynamo Dresden’de casus sayısının ne kadar çok olduğunu vurgulamak amacıyla doktor ile malzemecilerin bile bu görev için STASİ tarafından zorlandıkları bildirildi.”1 
STASİ, İş çevrelerini, spor takımlarını, politikacılarını ve sade vatandaşları dahi takip ediyordu. Yönetime karşı muhalif hissettiği herkesi mercek altına alıyordu. Kendine has yöntemleriyle şüphelilerin evine, işyerlerine gizlice dinleme cihazları yerleştiriyor, takibe alıyordu. Takip ettikleri kişiler hakkında milyonlarca sayfalık bir arşiv oluşturuyordu. Takibe aldıkları kişilere almanca “Operativen Personenkontrolle” OPK (Takip Edilen Kişi NP) deniyordu. OPK’lere kod isimler verilerek dosyasına işleniyordu. Bu dosyaların ilk sayfasında OPK’nin başlangıç tarihi ve dosya arşiv numarası yazılırdı. Gelin bu konuyu Doğu Alman dostumuz Werner Olszewski’i için STASİ’nin tutmuş olduğu OPK: V 737 / 83 kayıtlı takip dosyasından aktaralım: Werner Olszewski, Doğu Berlin’de öğretmenlik yapmaktaydı. Berlin Duvarı’nın yıkılmasına giden süreçte Protestan Kiliselerinde örgütlü muhalif grupların rolü büyüktü. Bu kilise gruplarına katılan kişileri sisteme tehdit olarak gören Stasi, buralara giden vatandaşlarını takibe almıştı. Werner Olszewski’de bu gruplara katılmaktaydı. 1989 yılında iki Almanya’nın birleşmesinden sonra Devlet Güvenlik Bakanlığı Sicil Koruma Federal Komiserliği (BStU)'nun arşivlerinin Doğu Alman Halkına açılmasıyla birlikte kendisi hakkında Stasi’nin tutuğu kayıtları görme fırsatı bulan Werner diğer binlerce Doğu Alman gibi şok olmuştu. Bu dosyalarda çok detaylı kayıt tutulmuştu. STASİ, kamu görevi yaparcasına herkes için günlük tutmuştu, tek fark günlüğü tutulan kişilerin bundan haberdar olmamasıydı. Werner Olszewski’ye ait OPK’nin ikinci sayfasında Deckname (Kod Adı NP): “Grüner” olarak belirtilmekteydi. Muhbir olarak da Deutsch (Alman NP) yazılmaktaydı. Yani Werner’i ispiyonlayan Alman’dı. Werner’in dosyasının ikinci sayfasında, takip edilen kişi hakkında genel görüş (Übersichtbogen zur operativen Personenkontrolle) başlığı altında verilen bilgilerde; Takip edilme nedeni (Gründe für das Einleiten) olarak şunlar yazılmaktaydı: “Takip edilen şahıs, kilise gruplarıyla yakın temasta ve Protestan kiliselerindeki devletle bağlantısı olmayan pasif barış hareketinin bir savunucusudur. Bunun yanı sıra ikamet ettiği yer itibarıyla “doğa koruyucuları” grubuna üyedir.”
Yine ikinci sayfada takibin hedefi (Zielstellung der OPK) başlığı altında şunlar yazmaktaydı: “Kilise gruplarıyla olan bağlantısı incelendiğinde takipteki şahıs üzerinde, bu grupların çok etkili olduğu gözlemlendi. Takip edilen şahsın geleceği için bu yolun doğru olmadığı ve pasif kilise grupları içinde olmaması gerektiği şahsa net şekilde anlatılmalıdır.”
Takip için atanan Stasi görevlisinin adının yazılı olduğu bölüm ikinci sayfanın sol altında “Eingesetzle IM/GMS” başlığı altındadır. Werner’i takip eden INS “Siegfried Klein” isimli ajandı.  Dosya’nın üçüncü sayfasında, bölüm 5 olarak yer alan; “Nachweis der Überprüften İnformationsspeicher ” başlığı altında dinleme cihazı verileri yer almaktadır. 6. Bölüm de ise “Kontrolle” başlığı altında takibin hangi periyotlarla yapıldığı yazılmıştır.
Monatlich (aylık NP)                      
Vierteljâhrlich (dört ayda bir NP)
Halbjâhrlich (altı ayda bir NP)
 
Werner’in dosyasında aylık olarak takip edilmesi işaretlenmişti. 6. Bölümün altında “Kontrolle Durch” başlığı altında kontrollerin kimin aracılığıyla yapıldığı seçenekler halinde gösterilmektedir.
Leiter (şef NP)
Stellvertreter des Leiters (şefi görevlendiren komiserlik NP)
Referatsleiter / Arbeitsgruppenleiter (çalışma gruplarına refakat eden şef NP)
Auswerter (raporcu NP)
Werner, Referatsleiter / Arbeitsgruppenleiter (çalışma gruplarına refakat eden şef NP) aracılığıyla takip edilmekteydi. Bunun hemen yanında şefin imzası yer almaktadır. Ayrıca Grüner kod ismi verilen Werner Olszewski’nin takibinin sona erme nedeni olarak sayfa 3, bölüm 7’de “Gründe für den Abschluss / das Einstellen der OPK” başlığı altında şunlar yazılmaktadır: “Takip edilen şahsın kilise grupları ile olan durumu sözlü olarak tarafımızdan disipline edildi. Takip edilen şahsın kilisesindeki gayrı resmi olan pasifist tutumları, pozitif etkimizle kırılmıştır.” 3.sayfa, 8 bölüm’de ise “Massnahmen nach Abschluss / Einstellen der OPK” başlığı altında takibin sonlandırılması sonrası ihtiyaç duyulması halinde OPK’nin aktivitelerinin IMS “W. Baum” tarafından yapılacağı yazılmıştır. OPK dosyasının arşivlenmesi hakkında bilgi veren sayfa 3, bölüm 9’da ise “Archivierung der OPK-Akte” başlığı altında Werner Olszewski’ye ait takip dosyasının 1 band ve 121 sayfadan oluşmakta olduğu bilgisi verildikten sonra kilit altında saklanmadığı yazılmaktadır.2
Buna rağmen “Grüner” kod isimli dostumuz 1989 Berlin Duvarı yıkılıncaya kadar takip edilmiştir. Bizimle paylaştığı bu kişisel bilgilerle dolu dosyası gibi BStU’da arşivler açılınca kendisinin sonuna kadar takip edildiğini görmüştü.
Stasi, birçok insanı kontrol altında tutmaktaydı. Bunlara sade vatandaşlar da dâhildi. Stasi karargâhlarında günde 90 bin mektup sıcak buharla açılıp kontrol edilmekteydi. Sorgu sırasında akıl almaz yöntemler kullanılıyor, psikolojik işkencelerle şüpheliler ya muhbir yapılıyor ya da hapse atılıyordu. Stasi’nin başkalarının hayatlarına tecavüz ettiği bu dönemi en iyi işleyen film olarak gösterilen, orijinal adı “Das Leben der Anderen” Türkçe “Başkalarının Hayatları” olarak çevrilmiştir. Filmi herkesin izlemesini öneririm. Bugün dünyaya kapalı ülkemizde bile UPB kurultayı öncesi başkan adaylarından Ahmet Kaşif’in gazetemiz muhabirlerinden Selda İçer’e verdiği özel röportajda  “Başbakan telefonları mı dinliyor?” başlığı altında bunun olabileceğinin sinyallerini veriyordu. Temmuz 2011’de Sayıları 3700'ü bulan kişinin telefonlarını dinlettiği iddia edilen ve İngiliz Hükümetitarafından yayın hayatına son verilen News of the World gazetesi de dâhil olmak üzere dünyanın en büyük ikinci medya grubu News Corporation'ın başındaki Rupert Murdoch parlamento komisyonuna ifade vermişti. Ayrıca istifa eden İngiltere'nin en üst düzey emniyet yetkilisi Paul Stephenson da milletvekillerinin skandalla ilgili sorularını yanıtlamak zorunda kalmıştı. Ünlülerin, politikacıların ve diğer gazetecilerin telefonlarının dinlenmesi ve cinayete kurban giden bir kişinin telefon mesajlarının gizlice dinlenmesi iddiaları İngiltere kamuoyunda News Corporation’a karşı tepki uyandırmış ve soruşturma başlatılmıştı.
News Corporation’ın başındaki Rupert Murdoch Amerika’da Fox Tv ve Wall Street Journal, İngiltere’de ise Sun, Times ve Sky gibi yayın kuruluşlarının sahibi ya da en büyük hissedarı konumundaydı. İngiltere’de 2011temmuzunda patlak veren tele kulak olayı bugün birçok ülkede yapılmaktadır. Hatta halk arasında KKTC Cumhurbaşkanlığı Binasının da dinlendiği zaman zaman dillendirilmektedir. Umarım teknolojinin ilerlemesiyle çivisi çıkmış bir dünya yerine kişilerin yaşamlarına ait gizlilik gerektiren her konuya saygılı, ileri demokrasiyi benimsemiş yönetimlerle bu şüphelere meyil verilmeyen bir dünya görürüz.





1http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=8454246
2 MIS/BV Frankfurt XII/Archiv, OPK V/737-83, Archiv No:701/85, Sayfa:1-3




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder