Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
SİTTİN
SENE EVVEL…
İkinci Dünya Savaşının sona ermesiyle Kıbrıslı
Rumlar üzerinde mutlak hâkim olan Ortodoks Kilisesi adanın Yunanistan’a ilhakı
için mücadeleye başlar. Yunanistan’da yaşanan iç savaşta komünistlere karşı Anglo-Amerikan
desteğini yanına alan milliyetçilerin pozisyonunu iyi değerlendiren Başpiskopos
Enosis taleplerinin dozunu artırarak çeşitli eylem planlarını ortaya koyar.
1949 Yılının son ayında Kıbrıs Ortodoks Kilisesi önderliğinde adanın
Yunanistan’a ilhakı yani Enosis için 15 Ocak 1950’de bir Plebisit
düzenleneceğini açıklar. Başpiskopos, Enosis için tüm Kıbrıslı Rumları oy
vermeye çağırır. Kıbrıslı Türk ileri gelenleri ise, Rumların Enosis talepleri
karşısında protesto mitingleri düzenler. 1949-1950 yılları içinde Kıbrıslılar
hem milliyetçiliğin kıskacında hizipleşmeye ve karanlık günlere doğru
yönelmiş/yöneltilmiş hem de doğanın gazabına uğramıştır.
“Sittin Sene Evvel” yaşanmış çeşitli olumsuz
hadiseler içerisinde bile kendi içimizdeki siyasi kavgaların hiç bitmediğini
görüyoruz. Dr. Fazıl Küçük’ün kurduğu Kıbrıs Milli Türk Birliği Partisi ve
Necati Özkan’ın kurduğu İstiklal Partisi arasındaki çekişmeler devam
etmektedir. Siyasi Liderlik bağlamında yapılan tartışmalar, Kıbrıslı Türklerin
geleceğinin söz konusu olduğu zamanlarda dahi birlikte hareket edilmesinin
önünde ciddi bir set oluşturmaktadır. Kıbrıslı Türkler ise tüm olumsuzluklara
rağmen hayatlarına devam etmektedir. Dönemin gazeteleri siyasallaşmalarına
rağmen sosyal hayattın nabzını tutabilmektedir. Sanat, cinsellik ve ekonomi
konularında çeşitli haberler dikkat çekmektedir. Bu dönemlerde en büyük
eğlencelerden biri olan sinemalarda gösterilen filmler ve çeşitli fantezi
kitapları gazetelerin reklam haberlerinde sık rastlanan ilanlar arasındadır. Örneğin,
11 Aralık 1949 tarihinde yayınlanan, Lefkoşa’daki Ergenekon Kitabevi’in
İstiklal Gazetesine verdiği ilanında: “Seksoloji-Cinsi Terbiyede Salahiyetli
Bir Rehber- 7 ve 8’inci sayıları gelmiştir.” Denmekteydi. Ayrıca birçok
sinemanın gösterimleri sosyal aktivite olarak okurlara ulaştırılmaktaydı. “Sittin
Sene Evvel”e geri dönüp baktığımızda siyasal kavga
ve gelecek mücadelesi
içerisinde “Kadın Figürü”nün de hoyratça kullanıldığı ve Kadın’ın adeta
şeytanlaştırıldığını görmekteyiz. Bir yandan Rum Ortodoks Kilisesinin
körüklediği Plebisit, bir yandan da aynı uğursuz zamanlara denk gelen büyük sel
felaketi, Kıbrıslı Türkleri zor günlerin eşiğine doğru sürükleyecekti.
11 Aralık 1949 günü İstiklal Gazetesi, Kıbrıslı
Türkleri “Plebisit”e karşı organize edilen mitinge şu cümlelerle çağırmaktaydı:
“Bugün Lefkoşa’da Ayasofya’nın (Selimiye NP) geniş meydanında tertip edilecek
büyük miting, Sen Sinod meclisi başkanı Başdespotun gelecek ayın 15’inde
yaptıracağı plebisite bir karşılık teşkil edecektir. Halkımızın da gördüğü
vechile, gazetemiz durmadan plebisit aleyhinde neşriyat yapmakta ve varlığımıza
karşı büyük bir tecavüzlük teşkil edecek olan plebisiti baltalayarak
şikâyetlerimizi hükümete sunmakta devam ediyoruz. Şikâyetlerimize ilaveten
halkımız namına en yüksek makamlara en uygun bir zaman da olmak üzere müteaddit
telgraflar gönderilmiş ve haklarımız müdafaa edilmiştir. Yazı sahasında
plebisit aleyhine yapılan şiddetli şikâyetlere ilaveten bugün yapılacak miting
halkın iştirak ve isteğiyle meydana gelmiş olacaktır. Çok yerinde olan böyle
bir toplantıya teşebbüs, buradaki Türk varlığını sezdirebilecek en doğru siyasi
bir harekettir. Böyle siyasi bir mitinge müsaade etmekle hükümet Türk haklarına
ve kelam hürriyetine önem verdiğini göstermiş olmaktadır. Buna karşılık olarak
hükümete karşı içten gelen saygı duyguları beslediğimizi bu vesile ile izhar
eylemekle gazetecilik vazifemizi yapmış olduğumuza inanıyoruz. Biz. Hükümete bu
sütunlarda samimi sempatilerimizi izhar eylerken bugünkü mitingin Türk ilhak
aleyhtarlığının en canlı bir şekilde olmak en olgun ve dolgun bir tezahürü
olduğunu belirtmek isteriz. Biz, Türkler, sulhsever insanlar olduğumuz için
taşkınlıktan daima sakınıyoruz. Meşru yollardan yürüyerek haklarımızı aramanın
yollarını seçebilecek kabiliyetteyiz. İcap ettiğinde bu olgunluğumuzu da
göstermekten geri kalmayacağız. Hadiseler lehimizedir. Bu adanın tarihi sahibi
bizleriz. Bu noktayı belirtecek olan hatipleri bugün mitinge giderek dinlemek
hepimizin de borcumuzdur.” 1
1949 yılının son günlerinde cereyan eden olayları ve Plebisite karşı Kıbrıslı
Türklerin duruşunu yansıtan dönemin bir diğer gazetesi ise bu büyük protesto
mitingini manşetten resimlerle vermekteydi. 13 Aralık 1949 tarihli Hür Söz
Gazetesinde, Kıbrıslı Türklerin bir tehlike anında yek pare hareket edeceğini tüm
cihana duyurduğunu yazılmaktaydı. Ayrıca bu mitingde alınan kararları da “Karar
Sureti” başlığı altında gazete ön sayfadan veriyordu: “ 11 Aralık 1949
tarihinde Lefkoşa’da miting tertip etmiş olan 15.000 Kıbrıs Türkü 85.000 Kıbrıs
Türküne tercüman olarak aşağıdaki kararı vermiştir: 1-Adamızın Yunanistan’a
ilhak edilmesi hakkındaki arzuları her zaman olduğu gibi gene şiddetle protesto
ederiz. 2- Böyle bir ilhakın, tahakkuk ettiği takdirde, Kıbrıs’a iktisadi
buhran, ırki ve içtimai iğtişaş ve dâhili harp getireceğine ve bu suretle
adanın ve belki de sair Orta Şark memleketlerinin sulh ve sükûnunu ihlal
eyleyeceğine kaviyyen kaniiz. 3- Adanın selameti, ekalliyetlerin himayesi ve
Akdeniz’in muvazene ve müdafaasının Kıbrıs’ta istatükonun devamını istilzam
eylediğine ve binaenaleyh Kıbrıs’ta Plebisit yapılmasına bir lüzum ve fayda
melhuz bulunmadığına kaniiz. 4- Şayet İngiltere Hükümeti kendiliğinden bu
adadan çekilecek olursa; o zaman adanın eski sahibi ve en yakın komşusu olan ve
adayı en iyi bir şekilde muhafaza ve müdafaa edecek yegâne Yakın Şark Devleti
olan Türkiye’ye iade edilmesini talep eyleriz. 5- İşte bu kararı Milletler Meclisine, İngiltere
Hariciye Nezaretine, İngiltere Müstemlekât Nezaretine, İngiltere Amale ve
Muhafazakâr Partilerine, Kıbrıs Valisine, Türkiye Dışişleri bakanlığına,
Türkiye Halk ve Demokrat partilerine, Ankara’daki Kıbrıs Türk Kültür Derneğine,
İstanbul Üniversitesi Talebe Birliğine ve Royter ve Anadolu Ajanslarına, Londra
Halkevine, Amerika’daki Türk yardım cemiyetine ve yine Amerika’da Birleşmiş
Milletlerdeki daimi Türk Delegesine bildirmek üzere Kıbrıs Milli Türk Birliği
sekreteri Dr. Fazıl Küçük’e salahiyet ita eyleriz. Bundan maada icabında
Türkiye ve İngiltere’ye veyahut her ikisine de davamızı takip için bir heyet
gönderilmesi icap ettiği takdirde mevcut Kıbrıs Türk Federasyonu’na bu heyeti
seçmek salahiyetini vermiş bulunuyoruz.”2
Yazının altında imza yerinde “ Lefkoşa’da Ayasofya Meydanında toplanmış bulunan
15 binden fazla Türk halkı” yazmaktaydı. Esasında Plebisite karşı toplumsal bir
konsensüs oluşmuştu. Fakat siyasi liderlik kavgaları içerisinde toplumsal
birliktelik bir türlü sağlanamamaktadır. Plebisit hadisesine karşı protestolar
ve kendi içimizdeki kavgalar devam ederken bir de doğanın gazabıyla karşı
karşıya kalınacaktı. 17 Aralık 1949’da Ada genelinde başlayan şiddetli yağmur
yağışı bir hafta aralıksız yağmış ve adeta Kıbrıs’ta bir yıkım yaratmıştı.
Yaşanan sel felaketinden zarar gören yerleri ve can kayıplarını dönemin
gazetelerinden takip ettiğimizde çok ciddi bir doğa olayı ile karşı karşıya
gelindiğini görmekteyiz. Hür Söz gazetesinde “Şiddetli Yağmurlar Hala Devam
Etmektedir” manşeti altında bu büyük felaket hakkında şu bilgiler
verilmekteydi: “Su baskınları ve yolların harap olması önemli can kaybına
sebebiyet vermiştir. Altı günden beri yağmakta olan sürekli yağmurlardan yollar
harap olmuş, köprüler yıkılmış ve birçok köyler su baskınına maruz kalmıştır.
Altı günden beri fasılsız devam etmekte olan şiddetli yağmurlardan birçok yollar
ve köprüler harap bir vaziyete gelmiştir. Devamlı bir surette yağan yağmurlarla
yollar yumuşamış ve bu sebepten birçok nakil vasıtaları bilmiyerek sulara ve
çamurlara gömülmüşlerdir. Evvelki akşam Lefkoşa’dan Paşaköyü’ne gitmekte olan
büyük bir yolcu otomobili Afanya yakınında bir yerde 20 kişilik yolcularıyla
birlikte azgın yağmur suları tarafından aşırılmıştır. Otomobil yolcularından
yalnız bir kişi kurtulmuştur. Son alınan bir haberde yolculardan 6 kişi
kurtarıldığı belirtilmektedir. Bundan başka, aynı gece, aynı yol üzerinde
Mağusa’dan gelmekte olan bir R.A.F otomobili de taşan dere sularına batmıştır.
Otomobilde bulunan üç kişinin boğulduğu tahmin edilmektedir. Dünkü
araştırmalarda bu üç kişinin cesedi de bulunamamıştır. Bu otomobil hakkında
bilinen tek şey, otomobilin kazaya uğradığı sırada yolcuların imdat ! imdat!
Diye çağırmalarıdır. O civarda kazaya uğrayan birçok otomobiller su ve çamurdan
traktörler vasıtasıyla çekilmek suretiyle kurtarılmışlardır. Ada’nın her
tarafından buna benzer kazalara dair haberler gelmektedir. Evvelki gün
sabahleyin 7.30’da Mağusa Limanından Lefkoşa istikametinde iki şiddetli kasırga
çıkmıştır. Kasırgaların biri gayet şiddetli olup, Kıbrıs’ta 30 seneden beri
böyle kasırga olmamıştır. Mağusa- Lefkoşa yolu üzerinde 3’üncü milde köylerine
gitmekte olan iki büyük yolcu otomobili kuvvetli sellerden kurtulmaya muvaffak
olamayarak devrilmişlerdir. L. Savon Co. Ltd.’in Kıbrıs’taki müdürü Mr. Charles
Clemenson’un sürdüğü 4491 nolu taksi Mağusa-Lefkoşa yolu üzerinde 5’inci milde
kuvvetli seller tarafından devrilmiştir. Şimdiye kadar ne taksi ve ne de Mr.
Clemenson hakkında bir malumat alınamamıştır. Clemensonla birlikte seyahat eden
başka birisi, Clemenson’un kazaya uğraması üzerine yardıma koşmuşsa da
kazazedeyi kurtarmaya muvaffak olamamış ve tekrar otomobiliyle Mağusa’ya dönmek
mecburiyetinde kalmıştır.(…) Enkomi, Palliryotissa, K. Kaymaklı, Chriysoupolis,
Ay. Yanni, Ay. Luka, İncirli kısmen su altında bulunmaktadır. Polis evleri
temizlemek hususunda halka yardımda bulunmaktadır. Lefkoşa ve diğer
kasabalardaki yüzlerce eski ev ağır surette çökmüştür. Gönyeli ve Orta Köy’de
ve dolaylarında birçok yerlerde yağmur suları yarım yardan yüksek
bulunmaktadır. Evvelki gün Girne’den Lefkoşa’ya gelmekte olan sekiz otomobil yağmur
sularının iki ayak yükseldiği, bu kesimde durmak mecburiyetinde kalmıştır.
Sellere batan otomobillere yardım maksadıyla trafik müfettişi Ali Raci Efendi
bu bölgeye gitmiştir…
3 Gazete haberin devamında Ada’nın her bölgesinden
can kayıpları ve sel felaketinin neden olduğu su baskınları hakkında geniş bilgi
vermektedir. Bilanço oldukça ağırdır. Plebisit tartışmalarının genel gündemi
oluşturduğu bu dönemde yaşanan sel felaketi bile bizleri birleştirememiştir.
Kısa süre sonra siyasi kavgalar kaldığı yerden devam etmiştir. Siyasi liderlik
kavgasının zirve yaptığı bu dönemde gazeteler aracılığıyla atışmalar devam
etmiştir. İşte bu atışmalarda karikatürlere yansıyan siyasi münakaşadan kadın
da nasibini alacaktır. Gazetelerde karikatürler üzerinden yayınlanan
tartışmalara bakıldığında siyasetin “Sittin Sene Evvel” kadını aşağılayan bir
yaklaşım da olduğunu görmekteyiz. Onca olumsuzluk içerisinde toplumsal
birliktelik sağlanamazken siyasette kadın figürü şeytanlaştırılmakta ve cinsel
tema ile siyasete kurban edilmektedir.
Son haftalarda sosyal medya üzerinde yaşanan “Karı”
söylemine konuyu sıkıştırmak yerine sanırım tarihsel olarak geçmişten günümüze
siyasette ve sosyal yaşamda ataerkil yapıları yıkacak mantalitenin nasıl hayat
bulacağı tartışılmalıdır. Kadının erkeksi mücadelesi kadının ancak ve ancak
ataerkil mantalite içerisinde savrulmasını getirecektir. Sonuç alınacak
mücadele zemini; toplumsal birliktelikteki paylaşımdan doğan kadının, erkeğin
ve tüm eşcinsellerin cinsiyet üstü bir duyarlılıkla üredikleri değerlerle şekillenmelidir.
Yoksa siyasette ve sosyal hayatta kısır bir döngü yaşanmaya devam edecek gibi
görünmektedir. Bugünü değerlendirirken, Kıbrıs Sorununda ciddi bir ivme yaşandığı,
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konusunda tartışmaların arttığı, iç siyasette
değişimin kaçınılmaz olduğu açıkça ortada durmaktadır. Fakat bizim hallerimize
baktığımızda halen ortada toplumsal bir birliktelik mevcut değildir. Bu
bağlamda bakıldığında sanırım Kıbrıslı Türklerin “Sittin Sene Evvel”de halleri
pek farklı değil gibi görünmektedir. David Hume’ün dediği gibi; “İnsan türü tüm
zamanlarda ve mekânlarda öylesine aynıdır ki, bu özellik nedeniyle tarih bize
yeni ya da yabancı hiçbir şey hakkında bilgi vermez. Onun başlıca yararı ise
bize insan doğasını birçok koşul ve durumda göstererek ve böylece
gözlemlerimizi oluşturacağımız materyali sağlayarak ve bizi insan davranışının
düzenli işleyişine aşina hale getirerek insan doğasının daimi ve evrensel
ilkelerini keşfetmemize imkân tanımasıdır.” Umut edelim de insan doğasının
evrensel değerlerini keşfetme ve beklide yeniden belirlemede tarih bize ışık
tutsun.
DİPNOTLAR
1
İstiklal
Gazetesi, “Hadiseler- Büyük Miting”,
11 Aralık 1949, Sayfa: 3, Girne Milli Arşivi, Kıbrıs.
2
Hür Söz Sesi Gazetesi, “Karar Sureti”, 13 Aralık 1949, Sayfa:1, Girne Milli Arşivi,
Kıbrıs.
3
Hür Söz Sesi Gazetesi, “Şiddetli Yağmurlar Hala Devam Etmektedir”, 23 Aralık 1949, Sayfa:1-4,
Girne Milli Arşivi, Kıbrıs.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder