Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
BİR
KIBRIS MASALI…
Bir varmış bir yokmuş çok eski zamanlarda yeşil mi
yeşil bir ülke varmış. Bu ülke adını halkı tarafından çok sevilen gizemli
Kraliçe Alashia ile aynı adı taşıyan eski bir tanrıçadan almaktaymış. Bir gün
kraliçe Alashia ülkesinin en güzel dağlarından biri olan Beş Parmak Dağları’nda
gezmeye çıkmış. Beş Parmak Dağları’nın en ucunda Gufi Ormanı diye bilinen yere
geldiğinde, dinlenmek için bir Harup ağacının gölgesine oturmuş. Havanın kararmak
üzere olduğunu gören kraliçe, vakit kaybetmeden Barış Kalesi’ne dönmesi
gerektiğini anlamış. Fakat çok yorulan kraliçe biraz daha dinlenmek istemiş.
Gufi Ormanının karanlık bir özelliği varmış; güneş battıktan sonra ormanda
ülkenin en zehirli yılanları ortaya çıkıyormuş. Harup ağacının altında
yorgunluktan uyuya kalan kraliçe, uyandığında bir bakmış ki hiç alışık olmadığı
karanlık bir ormanda yapayalnız kalmış. Ayağa kalkıp yardım için “imdat! Kimse
yok mu” diye bağırmaya başlamış. Kraliçe çok korkmuştu. Karanlık ormandan
korkunç sesler ve uğultular yükseliyordu. Kraliçe Alashia’nın aklına hemen
dostu Gonnoro Kraliçesinin verdiği “Sırlar Kitabı” geldi.
Gonnoro Kraliçesi, ülkenin en tecrübeli ve bilge
kraliçesiydi ve tam 561 yaşındaydı. Sırlar Kitabı, Kraliçe Alashia’ya yedinci
doğum gününde bir armağan olarak verilmişti. Gonnoro Kraliçesi, Sırlar
Kitabı”ndaki bilgilerin çok önemli olduğunu söylemişti. Kitaptan öğrenilen her
bilginin korkuları yenmede kendisine yol göstereceğini söylemişti. Fakat Kraliçe
Alashia “Sırlar Kitabı”nı hiç okumamıştı. Şimdi bu karanlık ve korkunç ormanda
aklına, Gonnoro Kraliçesi’nin sözleri geliyordu.
Barış Kalesi’nde herkes toplanış, kraliçelerinin
nerede olduğu konusunda tartışıyorlardı. Barış Kalesi’nin kralı hemen haberci
kargaları ülkenin dört bir yanına araştırma yapmaları için gönderdi. Fakat
ertesi gün tüm haberci kargalar üzgün ve bitkin şekilde geri döndüler. Kraliçe Alashia’dan
hiçbir iz yoktu. Bunun üzerine Barış Kalesi kralı Gonnoro Kraliçesi’nden yardım
ister. Gonnoro Kraliçesi vakit kaybetmeden hızlıca Barış Kalesi’ne gelir.
Gonnoro Kraliçesi, genç kraliçenin bulunması için “Sırlar Kitabı”na başvurmak
gerektiğini söyler. Sırlar Kitabı’nı koruyan ve saklı olduğu yeri bilen Şinya
Muhafızları, sadece ve sadece Kraliçe Alashia’nın sözünü dinlemekteydi. Bu
nedenle ülkenin en cesur, en akıllı ve en güvenilir askerleri olarak bilinen Şinya
Muhafızlarını ikna etmek gerekmekteydi. Şinya Muhafızları bir hafta boyunca
kraliçelerini gece gündüz demeden aramışlardı. Fakat kraliçelerini
bulamamışlardı. Beş Parmak Dağı’nın her karışını arayan muhafızlar, son çare
olarak Sırlar Kitabı’nın açılması gerektiğine inanmışlardı. Barış Kalesi’nde
herkesin hazır olduğu bir toplantıda, Şinya Muhafızları Sırlar Kitabı’nı
getirip Gonnoro Kraliçesi ile birlikte açmışlar ve gözlerine inanamamışlardı:
Sırlar Kitabı’nda yazı veya bir harita yerine sadece bir lale resmi vardı. Bilge
Gonnoro Kraliçesi, Şinya Muhafızlarına bunun bir işaret olduğunu söyleyerek
dünyanın dört bir yanında bu eşsiz çiçeği arayıp bulmaları için yola çıkmaları
gerektiğini anlatır.
Şinya Muhafızları, ülkenin en güçlü gemisi olan
“Yedidalga Canavarı” ile bu gizemli laleyi aramaya koyulurlar. Günler ayları,
aylar yılları kovalar fakat Şinya Muhafızları elleri boş bir şekilde geri
dönerler. Tüm ülkeyi büyük bir hüzün kaplamıştı. Artık çok sevdikleri
kraliçeleri yoktu. Kraliçe Alashia, karanlık ve ıssız Gufi Ormanı’nda korku
içerisinde bekliyordu. Ülkesinde tam on yıl geçmişti. Fakat Gufi Ormanında gece
aydınlığa dönüşüp bir türlü gündüz olmuyordu. Kraliçe Alashia ne kadar yürürse
yürüsün hep aynı ağacın altına geri dönüyordu. Gecenin karanlığında etrafta
gezen binlerce zehirli yılan kraliçeye dokunmadan yanından geçiyordu. Kraliçe
Alashia, tüm bu olanlara anlam veremiyordu. Bu korkunç ormanda uğursuz
uğultular ve zehirli yılanlar vardı. Fakat kraliçeye çok yaklaştıkları halde
ona zarar veremiyorlardı. Barış Kalesi’nin kralı ülke halkına kraliçelerinin
yok olduğunu, on yıl geçmiş olmasına rağmen bulunamadığını bu nedenle de artık
kraliçelerini unutmaları gerektiğini duyurur. Kralın bu duyurusundan sonra
ülkenin dört bir yanında yas ilan edilir. Fakat ülkenin en doğusunda Morpheus
adında genç bir balıkçının, rüyasında Hayalet Aslan üzerinde kraliçe Alashia’yı
gördüğünü ve onunla konuştuğu söylemesiyle ülkenin kaderi değişir. Barış
Kalesi’nin kralı genç Morpheus’u hemen kaleye getirtir. Morpheus, rüyasında
Hayalet Aslan üzerine binmiş olan kraliçe Alashia ile ne konuştuğunu sadece Beş
Parmak Dağları’nda yaşayan bir ailenin en küçük kız çocuğuna anlatması için
kraliçesine söz verdiğini söyler. Genç Morpheus rüyasını başka kimseye
anlatmayacağını söyler. Kral ve Şinya Muhafızları çok kızmalarına rağmen
kraliçeleri için bu şartı kabul eder.
Morpheus, çocuğun ailesine götürülür. Çocuğun ailesi
küçük kızları Elpis’i çağırırlar. Fakat Elpis, sağır ve dilsizdir. Kral ve
Şinya Muhafızları bunu görünce iyice umutsuzluğa kapılırlar. Kral, Morpheus’a
rüyasını bu kıza nasıl anlatacağını sorar. Morpheus hiç şaşırmamıştır.
Morpheus, kral ve Şinya Muhafızlarına dönerek küçük Elpis ile yalnız kalması
gerektiğini söyler. Kral çaresizce herkesin dışarı çıkmasını ve evde sadece
küçük kızla Morpheus’un kalmasını söyler. Morpheus, küçük Elpis’i kucağına
alarak ona sarılır ve saçlarını okşayarak şöyle der: “Hiç kimse yalnız değildir. Herkes seni çok düşünüyor ve seviyor. Biz
seni duyuyoruz. Korkularını biliyoruz. Sen her insan gibi eşsizsin. Her çocuk
gibi oyun oynamalısın. Sen bizim için ülkemizin en güzel çiçeği Medoş Lalesi
gibisin. Yıldızları da sevmelisin, güneşi de.” Daha sonra Elpis,
Morpheus’un kucağından mutlu bir şekilde inerek karanlık odasındaki
resimleriyle dolu defterini getirir. Morpheus, küçük kıza yanında getirdiği
boya kalemlerini verir. Elpis, güneşli bir günde, Gufi Ormanı’nı ve kraliçe
Alashia ile kendisini Medoş Lalelerinin etrafında el ele dolaşırken çizer. Daha
sonra resmi Morpheus’a verir ve ortadan kaybolur. Morpheus, küçük kızın çizdiği
bu resimle dışarı çıkar ve kral ile Şinya Muhafızlarına kraliçemiz buradadır,
der. Resmin gösterdiği bölgeye doğru yürümeye başlayan Şinya Muhafızları ve
Kral, Gufi Ormanı’na geldiklerinde kraliçe Alashia ve Elpis’i kol kola Medoş
Lalelerinin etrafında gülüşüp oynarken bulurlar. Kral, kraliçe Alashia’ya bu
kadar yıl nerede olduğunu ve nasıl hiç yaşlanmadığını sorar. Kraliçe Alashia;
yaşlanmadım. Çünkü Elpis beni asla unutmadı. Biz, Elpis ve diğer çocukları
unuttuğumuz için tek başıma yürüyüşe çıktım. Ve onları ne kadar karanlıkta ve
korku içinde yalnız bıraktığımızı anladım. Onların sesini duyuramadığı zaman ne
hissettiklerini bana Gufi Ormanı gösterdi. “Artık Elpis’i asla yalnız bırakmam
ve asla bu yolları onsuz yürümem” der…
Üç yıl önce,
7 Nisan’da Haspolat’taki evinden ayrıldığı ve geri
dönmediği söylendi. Küçük Mustafa korku ve acılar içerisinde karanlığa karıştı.
Karanlık bir ormanda yalnız, korkunç işkencelere maruz kaldı. 13 Nisan’da
Taşkent’te cansız bedeni bulundu. Fakat küçük Mustafa, karanlık ormanda
korkularıyla kaybolmaya devam etti. Morpheus onu kurtaramadı. Fakat düşlerimizden
de çıkartmadı. Elpis’i bizlerle tanıştıran da odur.
Mustafa Diker’in anısına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder