26 Mart 2015 Perşembe

KAVGA BÜYÜK SEBEP KÜÇÜK II

Naim PINAR
naimpinar@gmail.com


KAVGA BÜYÜK SEBEP KÜÇÜK II
İngiliz Hükümetinin 1931 yılında başlayan sıkıyönetim kanunları yüzünden Kıbrıslılar baskı altında zor günler geçirmiştir. Bu dönemin sonlarına doğru ikinci dünya savaşının patlak vermesi, İngiliz Hükümeti’ni Ada Halklarına karşı yumuşamaya zorlamıştır. Kıbrıslılar, bir savaşın fayda sağladığı ender halklardandırlar. “İkinci Dünya Savaşı’nın Kıbrıs’a yalnızca ekonomik ve sosyal bakımdan değil siyasi bakımdan da yararı olmuştur. Çünkü savaş dolayısıyla çok sıkışık duruma düşen İngiltere Kıbrıs halkının (Halklarının NP) gönlünü almak, onu hoş tutmak ve böylece kendi saflarında kalmasını sağlamak amacıyla adada reform sayılacak girişimlerde bulunmuştu. Yüzyıllardan beri tefecilerle faizci, fırsatçı tüccarların elinde ezilen taşınır ve taşınmaz malları borçlarından dolayı hacizler ve mecburi satışlarla sudan ucuza elinden alınan köylü, borçtan olduğu gibi, geliştirilen kooperatifler sayesinde gelecekte tefeciye, tüccara bağımlılıktan da kurtarılıyordu. Ada’da yapılan askeri harcamalar ve Kıbrıslıların ücretli askerlikleri de ülke ekonomisine hatırı sayılır maddi bir katkı olmuştu. Siyasi yönden ise, 1931 ayaklanmasıyla konan çeşitli kısıtlamalar kaldırılmış, temel işçi hakları geri verilmiş, siyasi parti kurmak serbest bırakılmıştı.”1
1941 yılına gelindiğinde İngiliz Hükümeti, serbest seçimlerin yapılmasını olanaklı kılacak kanunu çıkartmıştı: Fakat ikinci dünya savaşının sürmesi ve Nazi tehdidinin devam etmesi seçimleri daha sonraki yıllara ötelemişti.  İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda İngilizlerin Kıbrıs için Muhtariyet (Özerklik, Sel-Government NP) vaadinde bulunması ve Kıbrıslı Rumların Enosis talepleri arasında sıkışıp kalan Kıbrıslı Türkler, dağınık, birlikten uzak bir cemaat görünümündeydi. İşte bu siyasal ortamda, 21 Mart 1943 yılında Belediye Seçimleri gerçekleşmişti. Bu serbest seçimler için, 12 yıllık sıkıyönetim kanunlarından sonra, Kıbrıslılar siyasete geri döndü diyebiliriz. Aynı zaman da bu, Kıbrıslı Türkler için de ilk siyasi rekabet anlamına da geliyordu, İngilizlerin hiç hazmedemediği Necati Özkan ve Genç Bozkurt Dr. Küçük ilk kez karşı karşıya geleceklerdi.
 “SÖZ” KÜÇÜK’ÜN “SU” NECATİ’NİN
 1943 Seçimlerinde Lefkoşa Belediyesi Azalığı için yarışacak olan Kıbrıslı Türkler, iki grup halinde seçimlere katılmıştı. Halk Partisi olarak seçimlere giren grupta; Dr. Fadıl Küçük, Şükrü Veysi, Necmi Avkıran ve Hasan Fahri Uzman vardı. Bu grubun Liderliğini Dr. Küçük üstlenmişti. Diğer grup ise; M. Necati Özkan, Av. Fadıl N. Korkut, Dr. Pertev ve M. Rüstem’den oluşmaktaydı. Bu grubun Lideriyse tabi ki Necati Bey’dir. Burada belirtmem gerekir ki, 1943 seçimlerinde Söz Gazetesi Halk Partisi adaylarını açıkça desteklemektedir. İngiliz Hükümetinin 12 yıllık baskı dönemi ardından Necati Bey’in popülaritesi azalmıştı. Ama halen İngiliz Hükümetinin kara listesinin başındaydı. Bunla beraber Dr. Küçük’ün siyaset sahnesinde yer alması, Türkçü söylemleriyle halka hitap etmesi ve İngiliz Hükümeti’nin bundan rahatsız olmaması da ilginç değil mi? Burada İngilizlerin Ada’dan ayrılmamak için, cemaat yerine yeni koşullarda etnik unsurlara dayalı “böl ve yönet” politikasını sürdürme gayesi yatmaktaydı. İngiliz Hükümeti’nin bu yöndeki politikalarına en iyi örnek; 1943 seçimleri öncesi Lefkoşa Belediye Reisi Dr. Themistoklis Dervis’in (Dr. Gigi NP) Kıbrıslı Türklerin yoğun olduğu yerlerdeki semt isimlerini ulusal öğelerle değiştirmesine ses çıkartmamasıdır. Tarihi Sarayönü’nün adı “Atatürk Meydanı” olurken,  Rumların en yoğun olduğu Hacı Sava Kapısı ise “Metaxas Meydanı” oluyordu.  Seçim propagandaları sırasında İngilizlerin bu gelişmelere ses çıkartmaması, ileriki projeleri için zemin yaratma gayelerinden başka bir şey değildi. Lefkoşa Belediye Başkanı ve yeniden aday olan Dr. Gigi’nin yapmış olduğu bu icraatı yani yeni ulusal meydan isimlerine Söz Gazetesi, 7 Mart 1943 tarihli sayısında şöyle yer vermekteydi: “… Memnuniyetle öğrendiğimize göre Lefkoşa Belediyesi Sarayönü Meydanı’na Atatürk Meydanı ismini vermiş ve meydanın muhtelif yerlerine “Atatürk Meydanı” yazılı levhalar asmıştır. Dr. Gigi’yi bu hareketinden dolayı takdir ederken Belediye Seçiminin pek yakın olduğu bugünlerde Türk halkının kendine karşı sempatisinin bir kat daha artmasına vesile olacağını tahmin ederiz.”
Burada hemen belirtmeliyim ki, İngilizlerin muradı; ulusallaşmaya kapıyı açtığı bu dönemle gelecekte uygulamaya koyacağı projesine zemin hazırlamaktı. İşte bu ortamda seçimler yaşanacaktı…
Dr. Küçük liderliğindeki Halk Partisi seçimlere girerken, “Sayın Türk Halkına” başlıklı ilk seçim bildirilerinde; “Gayemiz: Koltuk işgali, şeref payesi değil, ancak Türk cemaatine elimizden gelen hizmeti yapmak olacaktır.
Programımız;
1-Başkâtip Muavinliğine bir Türk getirilmesi,
2- Belediye Muamelelerin Türkçe ve Rumca olması,
3- Nüfus nispetinde Türk memur ve işçi istihdamı,
4- Bakımsız kalan Türk mahallelerinin imarı,
5- Türk halkı ve esnafının haklı şikâyetlerinin dinlenmesi ve Belediye meclisinde müdafaası.
Halk Partisi Namzetleri
Dr. Fadıl Küçük, Şükrü Veysi, Necmi Avkıran, Hasan Fahri Uzman2
Seçim propagandalarının kızıştığı bu dönemde, adaylar için o günlerde çıkan tek Türkçe gazete olan “Söz Gazetesi” önemli bir propaganda silahıydı. Bu silah, daha çok Dr. Küçük ve ekibine hizmet etmekteydi. Söz Gazetesi’nde Dr. Küçük’ün seçim arifesinde “Niçin Çıkıyoruz” başlıklı yazısında şu cümleler yer alıyordu: “Senelerden beri birbirinden uzak, birbirinin halinden anlamak istemeyen teşkilatsız bir Türk cemaati vardır ki; istikbali, hergün biraz daha karanlığa biraz daha tedenniye (gerileme) yaklaşmaktadır. Acaba bunun mesuliyetini kimlerde araya biliyor ve kimleri mahkûm edebiliyoruz? İtiraf edeceğimiz bir hakikat vardır ki mesul ne hükümet ne de diğer unsurlardır. Kabahatlı yalnız ve yalnız bütün memleket Türklüğüdür. Çünkü iptidadan (önceden) şimdiye kadar hükümetin bize verdiği haklardan istifade etmesini bilmedik. Çünkü birbirimizle uğraşmaktan birbirimizin boğazına sarılmaktan, mania (engel ) olmaktan başka hiçbir iş yapmaya vakit bulamadık. Yani başımızdaki unsurlar (toplumlar) her fırsattan istifade edebilmesini bilmiş, cemiyetler (dernekler) kurmuş, varlık göstermiş milli benliklerini tenmiye ettiği (tenkiye: İç temizliği) halde bizler önümüze hizmet maneviyesini (moralini) kırmak kahramanlığını gösterebilmişizdir. İşte bugün de karşımıza yeni bir fırsat çıkmış bulunuyor. Hiç olmazsa bundan olsun istifade etmesini bilmeliyiz. Bu da; cemiyetin varlık ve refahıyla alâkadar bir imtihan kapısı önünde bulunuyoruz. İyice bilmeliyiz ki kaybedilen her fırsat Türk cemaatine pek ağır ve pahalıya mal olacaktır. (…) Artık uyanmak zamanı gelmiştir. Bugün belediyeden isteyeceğimiz birçok haklı taleplerimiz vardır. Hergün acı şikâyetler kulaklarımıza kadar gelmektedir. Memurların Rum olmasından lisan bilmeyen Türkler müşkülata maruz kalıyorlar. İşte daha buna mümasil (benzer) birçok mesail (işler) vardır ki bunların hallini (çözümünü) ancak mefkureli (idealist) sabit fikirli vekiller temin edecektir. (…) İyice anlamalısınız ki hatır gönül veya birkaç para mukabilinde(karşılığında) vereceğiniz reyinizle hem size hem de cemaatinize en büyük fenalık ve hinayeti yapmış olacaksınız. Size uzatılacak birkaç kağıt parçası ile memleket ve şerefinizi satacak olursanız gelecek nesillerin ilelebet lanetleriyle yad edilecek (anılacak)  ve millet hainlerinin kara listesinde isminiz daima görülecektir. (…) 3
Yine Söz Gazetesinde seçimlere kısa bir süre kala Kıbrıslı Türk adaylarının yaptığı ilk miting konuşmalarını sayfalarında şöyle yansıtıyordu: “ Belediye Aza Namzetleri Pazar Günü Halka İlk Hitabede bulundular. Halk Partisi azaları Pazar sabahı havanın soğuk ve yağmurlu olmasına rağmen Girne Kapısı meydanlığına toplanan yüzlerce dinleyiciye ilk hitabelerini yapmışlardır. Türk bayrakları ile donanan hitabet kürsüsünde ilk söz alan Dr. Fadıl Küçük halkın coşkun tezahürleri ve yaşa! Sesleri arasında dinleyicilerine hitap etmeye başlamış ve heyecanlı sözleri birçok yerinde alkışlarla kesilmiştir. Halka büyük hizmeti geçen genç doktorumuz itimat verici bir sesle dinleyicilerine temiz mazisinden ve ümit dolu istikbalden bahsederek cemaati uğruna yorulmadan çalışacağını vaat etmiş ve kendileri için Gigi veya Kliridis4 partilerinin mevzu bahis olmayıp ancak Türk cemaatinin menfaatlerinin icap ettirdiği şekilde çalışacaklarına ve bunun için rey sahiplerinin kendi partisini seçmelerini istemiştir.
Daha sonra söz alan Necmi Avkıran Belediye işlerine temasla mevcut Türk azalarının cemaatin menfaatini hakkıyla müdafaa edemediklerinden ve orada hâsıl olan yolsuzluklardan bahsederek hükümetin halka vekillerini seçmek salahiyetini vermekle çok yerinde hareket etmiş olduğunu söylemiştir. (…) Alkışlar arasında çekilen Necmi Avkıran yerini tanınmış tüccarlarımızdan Hasan Fahri Uzman’a bırakmıştır. Gelecek için halka parlak ümitler vadeden Uzman, partisi ile birlikte kazandığı takdirde cemaatine daha faydalı işler yapmaya çalışacağını ve bugün Türkiye’de iş başında olan hükümet adamlarıyla mebusların gençlerden olduğuna işaretle burada da artık gençlerin iş başına geçme zamanının geldiği kanaatinde olduğunu bildirmiştir. (…)
Söz Gazetesi, “Halk Partisi” adaylarının konuşmalarını muntazam bir şekilde okuyucusuna aktarmış, fakat Necati Özkan ve arkadaşlarının kurmuş oldukları grubun miting konuşmalarına yorumlar katarak özetle bahsetmiştir. Ayrıca Necati Özkan’ın karizmatik liderlik vasıflarından “Halk Partisi”ni korumak maksadıyla bu gruba, Av. Fadıl Partisi adını vermiş ve böylelikle Necati Beyle uğraşmaktan ziyade ekibinin üzerinden propaganda yapılmıştır. Şimdi Söz Gazetesi’nin Avukat Fadıl Partisi dediği, Necati Özkan’ın bulunduğu grubun miting konuşmalarını nasıl aktardığına bakalım; “Aynı gün ö.s. (öğleden sonra) Asmaaltı meydanında toplanan Avukat Fadıl Partisi mensupları söz söylemişler ve halka programlarını izah ederek onlara yaptıklarından ve yapacaklarından uzun uzadıya bahseylemişlerdir. Orada söylenenleri zapt edemediğimiz (not edemediğimiz) için burada teferruatı (ayrıntıları) ile bahsedemeyeceğiz. Yalnız Bay Necati Özkan’ın gazetemizi alakadar eden mahiyette sarfeylediği birkaç cümle üzerinde de durmak istiyoruz.”5 Söz Gazetesi başyazarı, bu girişten sonra adeta savaşırcasına Necati Özkan’a sayfalarca cevap veriyordu. Tamamen taraf tutmaya başlayan Söz Gazetesi, Dr. Küçük liderliğindeki Halk Partisi’ni genç, dinamik ve halkçı ilan ederken, Necati Özkan’a karşı ise çok dikkatli bir saldırı yapmaya başlamış, Necati Bey’in grubuna önce “Av. Fadıl Partisi” daha sonraları “Muhalif Parti” diyerek küçültücü imalarla yayın yapmıştır. Bu minvalde Söz Gazetesi’nin 17 Mart 1943 tarihli sayısı önemlidir. Bakın, Söz Gazetesi’nde neler yazılmıştı: “(…) Vakit Ö.S. saat iki Partinin söz söyleyeceği eski iplik pazarına halk akın ediyordu. Aksi gibi yağmur da bu akın eden halkı hafiften ıslatıyor ve incecik damlaları ile yüzleri serinletiyordu. Muhtelif hacimde şerefli bayraklarımızla donanan balkonda az sonra muhalif fırka namzetleri görünmüştür. İlk sözü alan Bay Necati Özkan, 1932 tarihinde milletvekili iken başardığı işler hakkında izahat vermiş ve o büyük işleri başarırken şimdi Halk Partisi namı ile ortaya atılanların o zaman uykuda olduğunu ve şimdi akalliyetle (azınlıkta) bulunan Türk cemaatinin haklarının ancak kendi ve partisi tarafından müdafaa edilebileceğini ilave etmiştir. Hiç şüphe yok ki Bay Necati bunları söylerken Halk Partisi azalarının uykuda değil Dr. Fadıl’ın İsviçre’de, Şükrü Veysi’nin de lisede tahsilde ve Hasan Fahri Uzman’ın her zamanki gibi halk işleri ile uğraşmakta, Necmi Avkıran’ın da kendi ile beraber çalışmakta olduğunu unutmuşlardır. (…) Bay Necati’den sonra sözü Dr. Pertev almış ve kısa olan konuşmalarında Türk cemaatinin eski bir emektarı olduğunu, Türk hastalarına haftanın bir gününde değil her gününde baktığını, bu gibi fakir hastalara kliniğinin açık bulunduğunu (…) sözlerine ilâve etmiştir. Bunlardan sonra söz alan Avukat Bay Fadıl Korkut oradaki kalabalığın hayalinde on sene evvelki intihap (seçim) günlerini canlandırdığını söylemekle sözlerine başlamış ve kendi ile arkadaşlarının geçmişte yaptıkları faydalı işlerden bahisle partisinin tecrübeli insanlar olduğunu ve geçmiş tecrübelerine dayanarak halkın huzuruna çıkmış bulunduklarını, elde mevcut tecrübelerin kendilerine eskilerden miras kaldığını, eskilere de onlardan evvelki nesilden kalma olduğunu söyledikten sonra “Eskileri inkâr tarihimizi inkârdır” demiştir. (…) Avukat Fadıl’dan sonra partinin en yaşlı azası olan Bay Rüstem’in de söz söylemesini herkes beklemişse de bu zat nedense buna lüzum görmeyerek şapkasını başına giymiş ve arkadaşlarının arkasından o da balkondan çekilmiştir.6
 Seçimlerde karşılıklı eleştiriler yanı sıra kim daha çok ulusal konuşma yapar yarışı da yaşanmıştır. Özetle bu seçimlerde siyaseten yeni yeni palazlanan genç Bozkurt Dr. Küçük, puan toplamıştı. Fakat bugün çocuklarımıza öğretilen o muhterem halkçı kişiliği için bir örnek olarak haftada bir, her Çarşamba meccani (ücretsiz) hastalara bakması nedense o zamanlar Dr. Pertev’in de dikkatini çekmiş olacak ki, bunu propaganda konuşmalarında tenkit etmiştir. Zira o dönemde geriye kalan günlerde, yani haftanın 6 veya 5 günü Dr. Küçük paralı hizmet vermekteydi. Bugün, 21 yüzyılda halen Meclisimizde vekillerimizin çoğunun doktor olması işte bu siyasal deneyimlerin getirdiği bir gelenek olsa gerek. Toplumun fakirliğe mahkûm olduğu 1930’lu yılların ardında yurt dışında tahsil imkânı bulmuş olan “Liderlerimiz” halkımıza ücretsiz tedavi imkânı tanımış fakat bunu da her fırsatta o dönemin gazetelerinde afişe etmekten geri kalmamıştırlar. 1943 Belediye azalığı seçimleri sonucunda Halk Partisi ağırlıklı olarak seçimden zaferle çıkmıştır. 21 Mart günü sadece erkeklerin oy kullandığı bu seçimlerde Lefkoşa’da sonuç şöyleydi: “Dr. Fadıl Küçük 548, Necmi Avkıran 521, Şükrü Veysi 492 ve Necati Özkan ise 455 oy alarak seçilmişlerdi. Halkçı Parti’den Hasan Fahri Uzman sadece 5 oy farkla seçimi kaybetmişti”. 7
1943 Seçimleri, İngiliz Hükümeti’nin katkılarıyla, Kıbrıslı Türkler arasında bir birlikte hareket etme ruhu yaratmıştı. Fakat bu seçimler nedeniyle ilk kez karşı karşıya gelen Dr. Küçük ve Necati Özkan artık toplumsal liderlik yarışına da girmiş oluyorlardı.
EKSELANSLARI “K.A.T.A.K”I İŞARET ETTİ…
İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru 14 Ağustos 1941’de, ABD Başkanı Roosevelt ve İngiltere Başbakanı Churchill’in imzaladığı Atlantik Belgesi, Kıbrıs’taki halkların geleceği için çok önemliydi. Ayrıca bu belge ile İngilizlerin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki çıkarları Ada’da yeniden bir düzen kurmasını zorunlu hale getiriyordu. Belge, İngilizlerin uzun vadeli stratejik planlarının sağlıklı işlemesi için hayati önem taşımaktaydı. Bu belgede özetle şöyle denmekteydi; “Bütün halklar kendi yönetim şekillerini seçmede özgür olmalı. Egemenlikleri ve kendi kendilerini yönetme hakkı ellerinden zorla alınmış olanlara bu hakları geri verilmelidir”.
21 Mart 1943 Belediye seçimlerinin ardından Nisan ayı başlarında, İngilizlerin meşhur Lordlar Kamarası’nda Sömürgeler Bakanlığı Müsteşarı, Devonshire Dükü, şu minvalde konuşmuştu: “1882’de Gladstone tarafından Ada’ya verilen anayasal düzenin iyi çalışmadığını, şimdi ise Kıbrıs’ta demokratik kurumların daha sağlam temeller üzerinde yeniden yapılanması gerektiğini belirterek, Ada’nın kendi kendini yönetmesi yolunu hazırlamaktayız.”8
Daha sonra Lordlar Kamarasında konuşan İşçi Partisi vekili Lord Faringdon, kısa süre önce adayı ziyareti sırasında edindiği izlenimleri şöyle anlatmıştı: “Yunanistan gerçekten Kıbrıs’ın anavatanı değildir. Ada’nın İngiltere’den elde ettiği yararları Yunanistan sağlayamaz. Kıbrıs halkının, bir bütün olarak Yunan Kralına bağlılık duyması olanağı yoktur. Kıbrıs’taki halkın üçte birini oluşturan Türkler ilhaka karşıdır ve böyle bir şey olursa Türk toplumu pek küçük bir azınlık durumuna düşecektir”.9
İşte bu yeni koşullarda, Kıbrıslı Türklerin “resmi” tarihine ilk siyasi örgüt olarak geçecek olan K.A.T.A.K kurulacaktır. Tabi ki Ekselanslarının teşvikleriyle…
DEVAM EDECEK…

Dipnotlar
1 Gürkan, Haşmet Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa, 1996, S:122
2 Söz Gazetesi 9 Mart 1943’den naklen Gürkan, Haşmet Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa, 1996, S:123
3 Söz Gazetesi 10 Mart 1943’den naklen Gürkan, Haşmet Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa, 1996, S:124-125
4 1943 Seçimlerinde, Lefkoşa Rum Belediye Başkan adayları Dr. T. Dervis’in  (Dr. Gigi) grubu ve Yanni Kliridis’in grubu yarışmaktaydı.
5 Söz Gazetesi 16 Mart 1943’den naklen Gürkan, Haşmet Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa, 1996, S:125-127
6 Söz Gazetesi 17 Mart 1943’den naklen Gürkan, Haşmet Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa, 1996, S:126-127
7 Gürkan, Haşmet Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa, 1996, S:127
8 Söz Gazetesi, 10 Nisan 1943’den naklen Gazioğlu, Ahmet, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs II, Enosis Çemberinde Türkler, CYREP yayınları, Nisan, 1996, S:335
9 Söz Gazetesi, 9 ve 13 Nisan 1943’den naklen Gazioğlu, Ahmet, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs II, Enosis Çemberinde Türkler, CYREP yayınları, Nisan, 1996, S:335-336







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder