Naim PINAR
“BENCİL”
MİYİZ YOKSA “ÖZGECİL” Mİ?
Evren’in 15 milyar yıllık ömrünü ilk kez tek bir
yıla indirgeyerek bizlere Cosmos’taki yerimizi ve varlığımızı
anlamlandırmamızda yardımcı olan astronomi ve uzay bilimleri profesörü Carl
Sagan’dır. Sagan’ın ortaya attığı Kozmik Takvim’e göre evrenin 13,8 milyarlık
yaşını bir yıla indirgediğimizde dünyamızda ortaya çıkan ilk yaşam izleri ancak
21 Eylül gününe denk geliyor; yani var olan kanıtlar bizleri yaklaşık olarak
3,5 milyar yıl önceye götürmektedir. Bilim dünyası için yaşamın kaynağı henüz
çözülmemiş bir muamma olmasına rağmen çeşitli teoriler de halen
tartışılmaktadır. Fakat bilimin ışığından gittiğimiz zaman kutsal kitapların 7
günlük masalımsı anlatısı artık çağın dışına itilmiştir. Carl Sagan’ın
öğrencisi ve çağımızın kuşkusuz en çok konuşulan bilim insanlarından biri olan ve
2007 yılında Time dergisince "dünyayı etkileyen 100 kişi"den biri
olarak gösterilen Neil de Grasse Tyson, Carl Sagan’ın mükemmel kozmik
takviminden hareketle ilk yaşam izlerinin belki de galaksimiz olan Samanyolu
Galaksi’si dışından bile gelmiş olabileceğini söylemektedir. Dünya’daki ilk
canlı organizmaların mikroplar olduğunun da biliyoruz. Bilim insanlarının
yaygın görüşü, yaşamın oluşmasında önemli mineral ve molekülleri barındıran
ilksel yaşam çamuru adını verdikleri ortamda gelişen mikropçukların zamanla
“Doğal Seçilim” yoluyla üreyerek Taksonların (çeşitli biyolojik yapıların genel
adı) oluşumuna yol açtıkları yönündedir. Doğal olarak seksin ilk mimarı da
mikroplar oluyor. Biyoloji dünyasında bir devrim niteliğindeki buluş; 19.
Yüzyılın ortalarında Charles Darwin ve Alfred Russel Wallace’ın keşfi olan “Doğal
Seçilimle Evrim” teorisidir. Doğal Seçilimle Evrim, kazara çevrelerine daha iyi
uyum sağlamış organizmaların varlıklarını sürdürüp, çoğalarak, çağdaş yaşam
biçimlerinin ortaya çıkmasını açıklar. Carl Sagan’ın tanımıyla “biyoloji, fizikten çok tarihe benzer;
geçmişteki kaza, hata ve rastlantılar bugünü fazlasıyla etkiler.” Sagan’ın
Kozmik takvimine göre dünyamız çok yaşlı, insan evladı ise çok gençtir. Kozmik
Takvime göre bir ay yaklaşık olarak bir milyar yıla denk gelirken, bir gün ise
yaklaşık olarak 40 milyon yıla denk düşmektedir. İnsanlığın tarihi kozmik yılın
ancak son ayının son gününe rastlar. Sagan, kozmik yılın son günü olan 31
Aralık gününü var olan bilimsel verilere dayanarak aşağıdaki tablo ile açıklamaya
çalışmıştır.
SAGAN’IN
KOZMİK TAKVİMİNDEKİ 31 ARALIK GÜNÜ
|
|
OLAYLAR
|
SAAT
|
Maymun
ve insanın muhtemel ataları olan “Proconsul ve Ramapithecus”un ortaya çıkışı
|
13,30
|
İlk
İnsanlar
|
22,30
|
Taş
aletlerin kullanımının yaygınlaşması
|
23,00
|
Pekin
insanının ateşi evcilleştirmesi
|
23,46
|
Son
buzul devrinin başlaması
|
23,56
|
Denizcilerin
Avustralya’ya Yerleşmesi
|
23,58
|
Avrupa’daki
mağara resimleri
|
23,59
|
Tarımın
icadı
|
23,59,20sn
|
Neolitik
Uygarlık; ilk şehirler
|
23,59,35sn
|
Sümer,
Ebla ve Mısır’daki ilk hanedanlar; astronomide gelişme
|
23,59,50sn
|
Alfabenin
icadı; Akad İmparatorluğu
|
23,59,51sn
|
Babil’deki
Hammurabi Kanunları; Mısır’daki ortak krallık
|
23,59,52sn
|
Bronz
metalbilimi; Miken kültürü; Truva Savaşı; Olmec kültürü; pusulanın icadı
|
23,59,53sn
|
Demir
metalbilimi; :Birinci Asur İmparatorluğu; İsrail Krallığı; Fenikelilerin
Kartaca’yı kurması
|
23,59,54sn
|
Asoka
Hindistan’ı; Çin’deki Chin Hanedanı; Perikles, Atina; Buda’nın doğumu
|
23,59,55sn
|
Öklit
geometrisi; Arşimet fiziği; Batlamyus astronomisi; Roma İmparatorluğu;
İsa’nın doğumu,
|
23,59,56sn
|
Hint
aritmetiğinde sıfır ve ondalıkların icadı; Roma’nın çöküşü; Müslüman
fetihleri
|
23,59,57sn
|
Maya
uygarlığı; Çin’deki Sung Hanedanı; Bizans İmparatorluğu; Moğol İstilası;
Haçlı Seferleri
|
23,59,58sn
|
Avrupa’da
Rönesans; Avrupa ve Çin’deki Ming Hanedanı’nın keşif seferleri; bilimde
deneysel yöntemin ortaya çıkması
|
23,59,59sn
|
Bilim
ve teknolojinin büyük çapta gelişmesi; küresel bir kültürün ortaya çıkması;
insan türünün kendi kendini yok etmesine yarayan araçların yapılması;
gezegenlerin uzay aracıyla keşfinde ve dünya dışı zekânın araştırılmasında
ilk adımlar
|
Şimdi Yeni yılın ilk saniyesi…
|
Sagan, kozmik takvimle evreni anlamlandırmaya çalışmanın insanı doğal olarak alçak gönüllülüğe sevk edeceğini söyler. “Bu kozmik yılda, eylül başına kadar yıldızlararası maddenin yoğunlaşarak dünyayı henüz oluşturmamış olduğunu; dinozorların Noel arifesinde; çiçeklerin 28 Aralık’ta ve kadınlar ile erkeklerin yılbaşı gecesi saat:22,30’da ortaya çıkmış olduğunu görmek rahatsız edicidir. Kayıtlı tarihin tümü 31 Aralık’ın son on saniyesine karşılık gelir ve Ortaçağ’ın sonundan günümüze kadar olan süre ise bir saniyeden biraz daha fazladır.”1 Sagan, kendi düzenlemesinin birinci yılının son bulduğunu ve ikinci kozmik yılın başlangıcında dünya üzerinde ve yakınlarında olacakların, bilimsel bilgeliğe ve belirgin biçimde insanların duyarlılığına bağlı olacağını söyler. İnsanlığın duyarlılığının artmasını beklerken, canlı organizmaların birer hayatta kalma makineleri olduğunu söyleyen dünyaca ünlü evrim biyologu Profesör Richard Dawkins’in 1976 tarihinde kaleme aldığı “Bencil Gen” adlı kitabında ortaya koyduğu genlerimiz “bencil mi özgecil mi” tartışması ile biyoloji dünyasında yeni bir devinim yaratmıştır. Bakterilerden fillere kadar tüm canlıların bir DNA kodu vardır. Dawkins, “Değişik çeşitten hayatta kalma makineleri dış görünüm ve iç organlar açısından çok çeşitli görünürler. Ahtapotun fareye benzer tarafı yoktur ve her ikisi de meşe ağacından oldukça farklıdır. Ancak içlerindeki temel kimya açısından oldukça benzerdirler ve özellikle de içlerinde taşıdıkları eşleyiciler olan genler, hepimizde ( tüm canlılar) temel de aynı tür moleküldür. Hepimiz, (DNA ismi verilen moleküller olan) aynı tür eşleyiciler için birer hayatta kalma makineleriyiz fakat dünyada yaşamı sürdürebilmenin birçok farklı yöntemi bulunur ve eşleyiciler bu yöntemleri kullanmak için çok geniş bir çeşitlilikte makineler inşa etmişlerdir.”2 Canlıların hayatta kalmak için Doğal Seçilimle Evrim geçirerek varlıklarını sürdürdüğünü biliyoruz. Sanırım asıl soru şu olmalıdır: genlerimizin hayatta kalmak üzere DNA’larımıza kodladıkları bencil veriler mi yoksa özgecil veriler mi davranışlarımız da ağır basmaktadır. Bir varlık eğer başka bir varlığının refahını artıracak biçimde davranıyorsa, özgeci olduğu söylenir. Bencil davranış ise bunun tam tersi etkiye sahiptir. Hayvanlarla ilgili bencil davranışsal örneklerden biz insanlara doğru yol alacak olursak, bireysel hayvan davranışlarına baktığımızda, siyah başlı martıların büyük topluluklar halinde yuva yaptıklarını ve bu yuvaların birbirilerine bir metre kadar yakın olduğu görülür. Yavrular yumurtadan ilk çıktıklarında küçük ve savunmasızdırlar ve kolaylıkla yutulabilirler. Bu martılar için komşunun arkasını dönmesi veya balık avlamaya gitmesini bekleyip, sonra da komşunun yavrusunun üzerine atılıp bir lokmada yutmak sık görülen bir durumdur. Bu davranışla balık avlama zahmetine girmeksizin ya da kendi yuvasını savunmasız bırakmazsızın, besleyici, güzel bir ziyafet çekmektedir. Dawkins’in “Gen Bencildir” kitabında hayvanlarda bencil davranışa ait verdiği daha bilindik bir örnek ise, iri ve etobur peygamberdevelerinin dehşet veren yamyamlığıdır. Dişi peygamberdeveleri, çiftleştiklerinde, erkek ihtiyatlı bir şekilde dişinin üzerine tırmanır, tepesine çıkar ve onunla ilişkiye girer. Buraya kadar her şey üreme eylemi olarak görünmektedir. Fakat dişi fırsatını bulursa, ister erkek en başında çiftleşmek için yaklaşıyor olsun, ister üzerine tırmanıyor olsun, isterse de çiftleştikten sonra ayrılıyor olsun, erkeği yiyecektir ve buna erkeğin başını ısırarak başlar. Dişi için en mantıklısının, erkeği yemeye başlamak için çiftleşmenin bitmesini beklemek olduğu gibi görünebilir. Fakat kafanın kaybı, erkeğin bedeninin çiftleşme yürüyüşünü durduruyor gibi gözükmez. Dawkins, böcek kafalarının bazı kısıtlayıcı sinir merkezleri barındırdığından, dişinin erkeğin başını yiyerek onun cinsel performansını artırmakta olmasının olası olduğunu söyler. Fakat burada esas yarar dişinin iyi bir ziyafet çekmesidir. Diğer bir örnekteyse, güney kutbu penguenlerinin suya dalmakta korkak davrandığı gözlemlenmiştir. Eğer içlerinden biri suya dalsa suyun içinde ayıbalığı olup olmadığı anlaşılacaktır. Fakat hiçbiri deney faresi olmak istemez. Bu nedenle hep beraber uzunca bir süre suya yakın beklerler ve bazen de birbirilerini suya itmeye bile çalışırlar. Öte yandan hayvanlardaki özgecil davranışlara bakacak olursak, örneğin bal arıları kovanlarını korumak pahasına intiharı göze alarak sokma davranışında bulunurlar. İşçi arıları sokma işlemi sırasında iç organlarının dışarı çıkmasıyla ölürler. İşçi arıların bu kamikaze savaşçısı durumu sayesinde koloninin hayati gıda stokları korunur. Fakat intihar eden işçi arı bundan bir fayda sağlamak için artık orada olmayacaktır. Bireyin başkalarının refahını korumak için yaptığı bu davranış özgecildir. En yaygın olan hayvansal özgecil davranış daha çok ebeveynler tarafından, özellikle de anneler tarafından yavrularını korumak üzere sergilenir. Yere yakın yuva yapan kuş türlerinin çoğu yuvalarına tilki gibi bir düşman yaklaştığında dikkat dağıtma numarasını sergiler; sekerek bir kanadı kırıkmış süsü vererek kanadı yarım açık olarak yuvadan uzaklaşırlar. Daha sonra yavruların güvende olduğu bir mesafeye gelince tilkinin saldırmasından hemen önce uçarak kaçarlar. Risk alan anne hayatını ortaya koyarak özgecil bir davranış sergiler. Dawkins, özgecil davranışların yaygın olarak yapılan bir hata ile “grup seçilimi” teorisine bağlanmasının Darwin’in ortaya koyduğu “Doğal Seçilimle Evrim” teorisine ters düştüğünü söyler. Yaşayan varlıkların “türün hayrı için” veya “grubun hayrı için” bir şeyler yapmak üzere evrildiği görüşü yanlış yorumlamaya dayanan bir hatadır. Zira evrim geleceğe karşı kördür.
Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok. Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer. Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor.” Herkesten Carl Sagan olmasını beklemek büyük bir bencillik olurdu. Ama en azından herkesin kendini sorgulaması için takip edilecek ışığın kaynağına bakmasında fayda vardır.
DİPNOTLAR
1
Sagan, Carl, Cennetin Ejderleri, Say Yayınları, 2. Baskı, 2014, İstanbul,
S:24-25
2
Dawkins, Richard, Gen Bencildir, Kuzey yayınları, 30. Yıldönümü Basımı, Temmuz
2014, İstanbul, S:45
3
Dawkins, Richard, Gen Bencildir, Kuzey yayınları, 30. Yıldönümü Basımı, Temmuz
2014, İstanbul, S:30
4
Dawkins, Richard, Gen Bencildir, Kuzey yayınları, 30. Yıldönümü Basımı, Temmuz
2014, İstanbul, S:31
5
Dawkins, Richard, Gen Bencildir, Kuzey yayınları, 30. Yıldönümü Basımı, Temmuz
2014, İstanbul, S:33
6
Aunger, Robert, Memetik Evrim, Alfa yayınlar, Birinci Basım, Kasım 2011,
İstanbul, S:41
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder