Naim PINAR
KENNEDY
SUİKASTI / APOLLO 11 VE KIBRISLI TÜRKLER
Peki ama Dünya üzerinde bir nokta
büyüklüğünde olan Kıbrıs adasında Ay Macerası nasıl takip edilmişti? Kıbrıslı
Türkler ne yapıyordu? Acaba o günlerde dünyadan kopuk bir yaşam mı sürdürülüyordu? Kıbrıslı Türkler, 1963’de patlak
veren çatışmalardan sonra kendi sorunlarına bağlı olarak yaşıyordu. Bir yandan
çatışmaların verdiği acı, bir yandan kendi ülkesi içerisinde göçmen duruma
düşmüş, evini, köyünü bırakmış yurttaşlar. Öte yandan ülke içerisine nifak
sokmuş milliyetçilik illetinin etkisinde hareket eden liderlikler. Dünya ile
ilgilenmektense kendi dünyalarının sorunlarına düşmüş bir toplum olmalıydı. Fakat
Kıbrıslı Türkler öyle bir dönemde bile dünya ile bağlantısını kesmemiş, dünyadaki
gelişmeleri yakinen takip etmiştir. Kıbrıslı Türk demokrat aydınlarının yayın
organı olan Savaş Gazetesi’nde, 1969 yılının başından itibaren NASA’nın Apollo
Projesiyle ilgili birçok yayın yapıldığını görüyoruz. Kıbrıs’ta 7 Temmuz 1969
pazartesi günü Savaş Gazetesi okuyan bir kimse gazetenin dördüncü sayfasındaki “Dünyaya Açılan Pencere” bölümünde “Ay’a insan yollama denemesinin facia ile
bitmesi mümkün” başlığı altında şu haberi okuyordu: “Washington:- Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresinin (NASA) Müdürü Dr.
Thomas Paine, Ay’a ilk insanı gönderme denemesinin (Apollo-11uçuşunun) facia
ile sonuçlanmasının “Gayet mümkün” olduğunu söylemiştir. Paine, Amerikalıların
aşırı bir güven havası içine girdiklerini belirterek “Apollo-11 uçuşunun, son
derece tehlikeli bir uçuş olduğunu ve astronotlardan çok şeyler beklediğimizi
unutmamalıyız” demiştir. Paine, insanoğlunun, şimdiye kadar hiçbir insanın ayak
basmamış olduğu başka bir bölgeye gideceğini, bu uçuş için her şeyin çok
dikkatli bir şekilde planlandığını, tehlikeleri azaltmak için elden gelen bütün
gayretin sarfedildiğini belirtmiş fakat bu tehlikelerin bertaraf
edilemeyeceğini, zira gerçek olduğunu anlatmıştır. “NASA” müdürü, bu uçuş
sırasında, bazı aletlerin ilk defa kullanılacağını kaydetmiş, en tehlikeli anın
Neil Armstrong ile Edwin Aldrin’in dört ayaklı ay kapsülünü Ay yüzeyine
indirecekleri dakika olduğunu belirtmiştir. Paine, Ay kabininin dengesini
kaybetmesi veya yeniden havalanamayacak bir şekilde hasara uğraması halinde
Ay’da kalan iki astronotu kurtarmanın mümkün olmayacağını açıklamıştır.”1 Haberden anlaşılacağı üzere Kıbrıslı Türklerin bu olaya
ilgisi en az diğer çağdaşları kadar olmuştur. Dikkatle tarihin arka bahçesinde
kalan gazete sayfalarını çevirdiğimiz zaman görüyoruz ki Kıbrıslı Türkler kendilerini
dünya sorunlarından uzak tutmuyor, dünyadaki gelişmeleri an be an takip
ediyordu. Bu Kennedy suikastinde de böyleydi. Üstelik toplumun en uç milliyetçi
kanadını temsil eden TMT’nin yayın organı “Nacak”, 29 Kasım 1963’de ABD Başkanı
Kennedy’nin suikasta kurban gitmesinin ardından “Kennedy’siz Bir Dünya”
manşetiyle yayınladığı sayıda bakın konuyu nasıl işlemişti: “… İnsan aklının almak istemediği,
kabullenmediği, inanamadığı, isyan ettiği ve insanlığından utandığı bir statü
bu.. Kendisini yüreklerimize o kadar yerleştirmesini bilmiş, kendisini o kadar
sevdirmiş, o kadar saydırmış, milyonlarca gönülde o kadar yer etmişti
Kennedy. Pırıl pırıl ifadeli yüz
hatları, hür dünyamızın güvenliğini saklayan bakışları, su katılmamış centilmen
havası ve büyük devlet adamlığı vasıflarıyla eksiksiz şekilde bağdaştırdığı
delikanlı davranışlarıyla sanki televizyon akranına yapışmış hala bizi
seyrediyor. Öylesine ısınmıştık Kennedy’ye, öylesine peşine takmıştık
umutlarımızı Kennedy’nin… İnanmıyoruz, inanamıyoruz öldüğüne, aramızdan
gittiğine. Topuyla, tüfeğiyle, arpası ve buğdayı ile, Kore’den Utanç Duvarına
kadar cephedeki delikanlısıyla, petrolü ve madeniyle, uçağı ve gemisiyle
kısacası her şeyiyle kanatlarını yaralı ve dertli Batı dünyasının semalarına
bir emniyet unsuru olarak germiş bulunan Amerika Birleşik Devletleri 2. Dünya
harbinin sonundan beri bir cesur ve kararlı, gözünü budaktan sakınmayan lider
arıyordu. (…) … Bu seksen yaşındaki devlet adamlarına taş çıkartacak kadar
politika ustası, ama gerektiğinde hür dünyamızın yaralarına cesaretle bıçak
vuracak kadar cesur ve ne yaptığını bilen, masum yüzlü, delikanlı görünüşlü bir
adamdı: J.F.Kennedy.. Haberin
devamında Kennedy’nin Komünizmle savaşı, ırkçılığa karşı takındığı politik
tutum ve liderlik vasıfları göklere çıkartılıyordu. Dahası yazının son
bölümünde nerdeyse bir Amerikan vatandaşı kadar acı bir hissiyatla şöyle
deniyordu:… Büyük Amerikan milletine,
bütün hürriyetsever halklara ve kendimize başsağlığı dileyelim. O’nun kaybı
yalnız Amerikalılar için değil, bütün dünya için telafi edilmesi güç bir
kayıptır. Türk milleti herhalde Atatürk’ün ölümünden beri bu kadar büyük bir
acı ile Kennedy’den ayrılmış olmak kadar büyük bir acı ile karşı karşıya
gelmemiştir. Kıbrıs Türk’ü de cesur başkanı kaybetmenin verdiği büyük bir acı
ve elem içinde bulunmaktadır. En az Amerikan milleti kadar üzüntü ve acı
duymakta, dost Amerikan milletinin acısını paylaşmakta ve kendilerine başsağlığı
dilemekteyiz. Kennedy, büyük insan, rahat uyu…”2
“Merhaba
Ay
Merhaba Ay
Ben İnsanoğluyum
Ayağım basacak ya toprağına
Göreceksin Ay
Neler edeceğim sana
Bitti rahat ve huzur
O uzaktan bakıp dünyamıza
Şairlere ilham verdiğin günler bitti
Ben geldim Ay
Ben insanoğluyum
Parselleyip satacağım toprağını
Kayalarını parçalayacağım
Söküp çıkaracağım madenlerini
Dünyamıza benzeteceğim seni
Hapı yuttun Ay.”3
Dipnotlar
1 Girne Milli
Arşivi, Savaş Gazetesi, “Dünyaya Açılan
Pencere”, 7 Temmuz 1969, Sayfa:4.
2 Girne Milli
Arşivi, Nacak Gazetesi, “Kennedy’siz Bir
Dünya”, 29 Kasım 1963, Sayfa 1-4
3 Girne Milli
Arşivi, Savaş Gazetesi, “Demeden Edemediklerim”,
14 Temmuz 1969, Sayfa:3.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder