Naim PINAR
HÜKÜMET
OYUNLARI ( IV )
24 Nisan 2004 Referandumu sonrası CTP-BG – DP
koalisyonunu ilk firesini verir. DP’den milletvekili seçilen Ahmet Kaşif ve
Ünal Üstel ile birlikte toplam 10 kişilik bir grup, parti içi kavgalar ve
çeşitli pazarlıklara adlarının karışması sonucu disiplin kuruluna verilirler.
Fakat 26 Nisan 2004 tarihinde disiplin kurulunun kararı açıklamasından önce
istifa ederek “Özgür Düşünce Hareketi” adı altında toplanırlar. Bu istifalar
neticesinde Talat Hükümeti, 24 milletvekili ile azınlığa düşer. CTP’nin
Birleşik Güçler konseptinden milletvekili seçilen dönemin Göçmenler Derneği
Başkanı Nuri Çevikel’in CTP’ni BG’lileri benimsememekle suçlayarak, 17 Mayıs
2004 tarihinde istifa etmesiyle Talat Hükümeti, mecliste 23 sayısına düşürülerek
erken seçime gitmek zorunda bırakılır. Siyasettin bu yönde hareketlenmesi yeni
Hükümet Oyunlarının yaşanmasına zemin hazırlamıştır. 2003 Seçimlerinde Barış ve
Demokrasi Hareketi altında aday olan TKP’li Hüseyin Angolemli ve Birleşik
Kıbrıs Partili İzzet İzcan seçimlerden sonra eski partilerine geri dönerek
ittifaktan ayrılmış, DP’den istifa ederek bağımsız kalan Ahmet Kaşif ve Ünal
Üstel ile birlikte hareket etme kararı alarak “Toplumcu Kurtuluş
Partisi-Birleşik Özgürlük İttifakı” (TKP-BÖİ) adı altında mecliste birlikte
hareket etme eğilimine girerek “Hükümet Oyunlarına” dâhil olmak istemişlerdir.
Bu dönemde özellikle Denktaş’sız bir hükümet oluşumu için hem muhalefet hem de
iktidar partileriyle çeşitli pazarlıklar yapmışlardır.
Talat Hükümeti’nin azınlığa düşmesiyle erken seçim
gündeme gelmiş, ilginç olan ise erken seçime gidilmesi için CTP-BG’nin 14
Temmuz 2004 tarihindeki “erken genel seçim yasa tasarısı” önerisine karşı
muhalefetin, 19 Temmuz 2004 tarihli meclis genel kurulunda bu tasarıyı 22’ye 24
oy ile red etmiş olmasıdır. Bu kaotik hükümet krizi sonunda, 20 Şubat 2005
seçimleriyle CTP-BG 25 milletvekili çıkararak Hükümeti kontrol altına almayı
başarmış, 2004 Mali bütçesinin mecliste onaylanmamasıyla başlayan hükümet
krizi, CTP-BG’nin seçimlerden daha da güçlü çıkmasını sağlamıştır. Daha sonra, Mehmet
Ali Talat’ın Cumhurbaşkanı olması ve Ferdi Sabit Soyer’in önce CTP Genel
Başkanı görevine seçilmesi ardından da I. Soyer Hükümeti’ni DP ile koalisyon
kurarak oluşturması takip etmiştir. Soyer Hükümeti, 26 Nisan 2005 tarihinden 25
Eylül 2006’ya kadar devam etmiştir. AKP’nin de KKTC siyasetine şekil verme
arzusunun arttığı bu dönemde, UBP’den ayrılarak ÖRP’yi kuran Turgay Avcı ve
arkadaşlarıyla CTP-BG hükümet kurarak siyasi arenada yıpranacağı bir hata
yapmış, kısa sürede sivil toplum ve çeşitli kesimlerden tepki toplamıştı. 4
Mayıs 2009’tarihiyle çeşitli yönlerden yıpranan Soyer Hükümeti, küresel
ekonomik krizin baskısı, AKP’nin ekonomik protokoldeki olumsuz dayatmaları sonucunda
istifa ederek erken genel seçime gitme kararı almıştır. Akabinde yaşanan 19
Nisan 2009 seçimleri sonucunda UBP 26 milletvekili çıkararak yeniden tek başına
iktidar olmuş, ardında da Derviş Eroğlu Cumhurbaşkanı makamına oturmuştu. Her
şey sağın istediği yönde ilerlemiş, UBP’nin başına da İrsen Küçük getirilmişti.
Böylelikle 17 Mayıs 2010 tarihiyle Küçük Hükümeti kurulmuş oluyordu. Başbakan
Küçük ile kısa sürede arası açılan UBP’nin ruhani Lideri Derviş Eroğlu önce UBP
kurultayında İrsen Bey’i devirmek istemiş bunda muvaffak olamayınca çeşitli
çirkinliklerle kavga daha da büyümüştü. Kıbrıslı Türklerin siyasal tarihindeki
en onur kırıcı Hükümet olarak tarihe geçen İrsen Küçük Hükümeti,
Cumhurbaşkanlığından yürütülen operasyonla azınlığa düşürülmüş ve 28 Temmuz
2013 tarihinde erken genel seçime gitmek zorunda bırakılmıştı. Burada hemen
belirtmekte yarar vardır: Küçük Hükümetleri boyunca Kıbrıslı Türkler gerek AKP
yetkilileri tarafından gerekse de UBP’li bakanlar tarafından sürekli
aşağılanmıştır. 28 Temmuz 2013 seçimleriyle, CTP 21, DP-UG 12, UBP 14 ve TDP
ise 3 milletvekili çıkartmış, bu durum KKTC meclisinde çözümü kolay ama
anlaşılması zor bir “Hükümet” arayışının başlamasına yol açmıştır. 14 Ağustos
2013 tarihiyle Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, hükümet kurma görevini seçimlerden
birinci parti olarak çıkan CTP-BG’e verir. Hükümet Kurma görevini alan CTP-BG
genel başkanı Özkan Yorgancıoğlu, sırayla tüm partileri ziyaret etmiş, fakat
derinlemesine toplantılarla Hükümet Kurma çalışmalarını DP-UG ile sürdürmüştür.
HÜKÜMET
OYUNLARI SON PERDE…
CTP-BG ve DP arasında gerçekleşen toplantılar çok
olumlu giderken 20 Ağustos tarihinde tarafların yapmış olduğu açıklamalar
“belli hassasiyetlerde” anlaşamadık. Olmadı, şeklindeydi. Bu süreci, CTP-BG
Parti Meclisi toplantıları ve basın açıklamaları takip etti. CTP-BG ilçe meclislerini
toplayıp gelinen aşamada UBP ile de görüşme dâhil her opsiyonun masada olacağı
bir müzakere sürecinin onayını almış, artık CTP-BG, UBP ve DP-UG ile eş zamanlı
görüşme sürecine başlamıştı. DP-UG’lerin Maliye ve içişleri bakanlıklarında ısrar
ettiği kamuoyuna duyurulmuş, DP-UG ise bunu yalanlamamıştı. DP-UG birçok konuda
yakınlaşma olduğu halde gelinen aşamada sonuç elde edilemediğini bu nedenle
Parti meclisinin UBP ve TDP ile görüşmelere başlama kararını aldığını, bu yönde
Genel Başkan Serdar Denktaş’ın yetkilendirildiğini açıklıyordu. CTP-BG ise
parti meclisini mesaiye alarak her karar için toplantılar düzenleyerek pazarlık
aşamaları hakkında yol haritasını çiziyordu.
Sonuç olarak, 28 Temmuz seçimleri öncesi toplumun
hem onurunu hem de ekonomik olarak cebini yıpratan UBP ile görüşmelere başlayan
CTP-BG, ciddi şekilde eleştirileceği bir yola girmiş bulunuyordu. Bu arada
DP-UG’den gelen yeni sinyaller UBP ile de görüşmelere başlayan CTP-BG’nin
kararından sonra diğer partilerle görüşmelere başlanacağı yönündeydi. Öte
yandan CTP-BG’nin her iki partiyle de (UBP ve DP-UG) eş zamanlı yapmış olduğu
pazarlıklar toplumun dikkatinden kaçmamıştır. Toplumda çeşitli dedikodular
sürüp gidiyor, bir kısım insanımız; “CTP-BG blöf yapıyor, UBP ile koalisyon
olmaz” diyor. Bazıları ise; “artık tabular yıkılmalı en hayırlısı UBP-CTP-BG
koalisyonudur” diyordu. Siyasal etik, CTP-BG’nin halkın hilafına UBP ile
koalisyon görüşmesi yapmasını kabul etmiyordu. Fakat kuzey Kıbrıs’ın siyasi
yetisi ve çapı belliydi. Toplum bu görüşme sürecinden şu mesajı da almış
oluyordu: “Herşey koltuk ve menfaat için”dir. Gelen de aynı giden de aynıdır.
Neyse ki CTP-BG son anda DP-UG ile koalisyon kararı aldı ve yeni koalisyonun
adı, CTP-BG-DP-UG olarak belirlendi. CTP-BG basın bürosu, 28 Ağustos tarihli
bülteninde DP-UG ile anlaşıldığını ve pazarlıkların sonucunu şöyle duyuruyordu:
“28 Temmuz Erken Genel Seçimleri’nde
CTP-BG, Kıbrıs Türk Halkı tarafından ülkede yaşanan sorunlara çözüm üretmek
için hükümet kurma görevi ile yetkilendirilmiştir. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu
tarafından iki hafta önce verilen hükümeti kurma görevini yerine getirmek için
başlattığımız çalışmaları, seçim döneminde halkımıza verdiğimiz sözleri yerine
getirebilecek bir hükümet programı temelinde koalisyon hükümeti oluşturmak
amacı ile sürdürdük. CTP-BG Parti Meclisi’nin verdiği yetki ile MYK’ımız DP-UG
ve UBP ile koalisyon görüşmeleri sürdürmüş ve sürecin sonunda DP-UG ile
halkımızın 28 Temmuz Erken Genel Seçimi’nde sandığa yansıttığı iradeyi temsil
edeceğine inandığımız bir zemine yaklaşılmıştır. Bu akşam CTP Parti Meclisi’nin
bilgi ve onayına sunulduktan sonra sonuç resmiyet kazanacaktır. DP-UG ile
oluşturulacak olan koalisyon hükümetinin Kıbrıs’ta iki toplumlu, iki kesimli,
siyasi eşitliğe dayalı federal bir çözüme ulaşılması için pozitif ve girişimci
bir yaklaşımla katkıda bulunan, Anayasayı değiştirilebilmesini kolaylaştıracak
maddelerin değişikliğini sağlayarak Haziran 2014’de yerel seçimler ile
eşzamanlı referanduma götürmek, Seçim ve Halkoylaması Yasası ve Siyasi Partiler
Yasası’nın değiştirilmesi, uzun ve stratejik planlama ile ekonominin
yönetilmesi gibi partimizin ve halkımızın hassasiyetlerine cevap veren bir
uzlaşı temelinde olduğunu belirtmek isterim. PM’nin onayından sonra resmiyet
kazanması beklenen CTP-BG, DP-UG koalisyon hükümetinin belirttiğimiz
hassasiyetleri hayata geçirebilecek bir icraat hükümeti olacağını ve hükümet
içindeki bakanlıkları bu kapsamda yeniden düzenleyerek aşağıda olduğu gibi
oluşturulduğunu kamuoyunun bilgisine getiririm. Başbakanlık (CTP-BG), Başbakan
Yardımcılığı, Turizm ve Ekonomi Bakanlığı (DP-UG),İçişleri Bakanlığı(CTP-BG), Dışişleri
Bakanlığı (CTP-BG), Maliye Bakanlığı (CTP-BG), Bayındırlık ve Ulaştırma
Bakanlığı(DP-UG), Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı(DP-UG), Gıda, Tarım ve
Enerji Bakanlığı(CTP-BG), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı(CTP-BG).”
Gelinen son aşama, toplumun sindirebileceği bir
hükümetin oluşmasıyla noktalanmış oldu. Hükümet Oyunları’nın sonuncu bölümünü yazarken
henüz yeni kabinedeki isimler belirlenmediğinden burada kimlerin bakan olduğunu
sizlerle paylaşamıyoruz. Zaten kimin
bakan olacağı konusu bizler için çok da önemli olmamalıdır. Önemli olan
toplumun ne beklediği, hükümet programının ne dediği ve yeni hükümetin ne
yapacağıdır. Yeni hükümet, toplumun başında asılı olan çağdışı kalmış
Anayasa’nın ve seçim sisteminin yenilenmesi, özel sektör emekçilerinin
korunması, kamunun verimli çalışması, eğitim ve sağlığın geliştirilmesi gibi
hayati konulara dokunmak zorundadır. Toplum nezdinde siyasetin nasıl
algılandığı konusu apaçık ortadadır: Toplum siyasete ve siyasetçiye güvenmiyor!
Siyaset kurumunun bunu bir realite olarak alması ve siyasetin temizlenip
yeniden halka sunulması değişimin hareket noktası olmalıdır. Neden Hükümet
Oyunları? Son 7-8 yıldır siyasette
yaşanan kirlenme ve hükümet pazarlıkları göstermiştir ki, her şey sadece ve
sadece iktidarda kalmak uğruna yapılmaktadır. Kıbrıs Sorunu, ekonomik refah
veya toplumsal sorunlar ikinci hatta üçüncü planda kalmaktadır. Siyasetin ve
siyasetçinin toplumda uyandırdığı algı “Hükümet Oyunları” olarak özetlenebilir.
Umarım “Yeni Hükümet”, beş yıl sorunsuz,
entrikasız ve uyum içinde vatandaşın yaşam standardını yükseltecek icraatlara
imza atar. O zaman, Hükümet Oyunları yerine siyaset konuşulur, projeler
tartışılır ve toplumsal dönüşümün önü açılmış olur. Şimdilik perde kapandı, perde
yeniden açıldığında sahneye çıkacak olan kabinenin göstereceği performans çok
önemlidir. Zira son genel seçimler göstermiştir ki, Kıbrıslı Türkler, her perde
açıldığında ödediği biletin hakkını arayacaktır. Sergilenen performans eski,
yapay halinde kalırsa -ki bu kötü bir klasik olarak zihinlerimize yer etmiştir-,
vatandaşın tekrardan bilet alarak ayni oyunu izlemesi beklenmesin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder