Naim PINAR
100
BİN KİŞİDEN BAHŞİŞ ALDIM!
Kıbrıs’ın en köklü,
tarihiyle büyüleyici Dome Hotel’in 28 yıllık emekçisi, iki çocuk, bir torun
sahibi olan, çalışkan, zeki ve alın
teriyle geleceğe hep umutla bakan Erol
Höyük. O’nun için pul, eski para koleksiyonu yapmak ve Kıbrıs’ın eski tarihini
öğrenmek vazgeçilmez tutkular arasında... Bugün, 46 yaşında, halen yaptığı işi
severek ve büyük bir saygıyla yaptığını söylüyor. Ayrıca esprili bir dille bir de
itirafta bulunarak “meslek hayatımda ortalama
100 bin kişiden para aldım” diyor…
v Erol Höyük:
8 Temmuz 1967 Evdim (Düzkaya) doğumluyum. Ailenin ilk çocuğuyum. Çocukluğum neşe içinde
çok mutlu geçmiştir;1974-75 yıllarındaki kamp hayatı (Episkopi Göçmen Kampı NP)
bile bizim mutluluğumuzu zerre etkilememişti. Savaştan sonra kuzeye göç edip Çatalköye
yerleştik. Bu tarafa geldiğimizde 8 yaşındaydım. Buradaki yeni hayata ve
çevreye uyum sağlamak çok kolay olmadı. Tam üç kez ev değiştik, çünkü
girdiğimiz evler İngilizlere ait çıkıyordu: O zaman göçmenler sadece Rumların
terk ettiği evlere girebiliyordu. Yani ilk girdiğimiz evler Rum evi değildi. İskândan
adamlar gelip çıkın diyordu. Ülke içinde göçebelik yaşadık. Hatırladığım kadar,
1977’de Girne limanında babam, pamuk şekeri makinesi alıp, 20 Temmuz kutlamamalarında
10 günlüğüne bu işi yapmaya başlamıştı. Bugün, Dome Taksi’nin durağının olduğu
yerde stand kurmuştuk. Dome Hotel’i ilk görüşüm o gündü…
v Poli: Çocukken hangi mesleklere ilgi
duyardınız ve çocukluk hayaliniz neydi?
v Erol Höyük: Belki
birçok insana tuhaf gelecek ama benim çocukken hayal ettiğim meslek Dome Hotel’de
belboy olarak çalışmaktı. O gün (20 Temmuz 1977) babamla sohbet eden arkadaşlarının konuştuğu
konu; Dome Hotel’de çalışan belboy’un çok iyi tips aldığı ve hatta maaşından
fazla para kazandığı şeklindeydi. İlk kez o gün aklımdan geçti; Dome Hotel’de belboy
olmak. Yani artık bu benim hayalimdeki iş olmuştu. Fakat bu hayalimin gerçekleşmesi
için 9 yıl beklemek zorunda kalacaktım…
v Poli: Dome Hotel’de işlemeye nasıl
başladınız?
v Erol Höyük: Babamın
(Namı değer Ayhan Işık NP) dönemin siyasileriyle arası iyiydi;1986 yılında
Girne Kaymakamı İlkay Kamil’in aracılığıyla Dome Hotel’de ilk olarak kat
hizmetlerinde işe başladım. O günlerde yeni nişanlanmıştım ve işe ihtiyacım
vardı. Maalesef ülke gerçekleri böyle biri konuşmadan, aracı olmadan işe girmek
mümkün değildi. Üç yıl bu bölümde Kat Valesi olarak çalıştıktan sonra 1989
tarihinde Hotel’e yeni müdür atanan Mustafa Değirmencioğlu sayesinde hayalim
olan belboyluğa geçiş yaptım. Bu olay; yeni gelen müdürün, genç, eli yüzü temiz
kişilerden yeni bir ekip kurmak istemesi sayesinde gerçekleşmişti. 1989’dan
itibaren belboy olarak Dome Hotel’de çalışıyorum. 24 yıldır bu işi severek
yapıyorum. İşlediğim her gün, rahmetli anneannemin küçükken söylediği; “Hayır
duam dutsun seni, toprağı dutasın da altın olsun, para verenlerin çok olsun”
sözleri kulaklarımda çınlar. Bu dua beni hayatım boyunca çelik bir zırh gibi
korudu. Yani ben böyle inanırım…
v Poli:
Mesleğinizi biraz anlatır mısınız?
v Erol Höyük: Bu
işi yapabilmek için insanları sevmek, sabırlı olmak ve güler yüzlü olmak lazım.
Bendeki sabrın yarısına sahip olana peygamber denir. 24 yıl boyunca onlarca belboy
geldi ve gitti. Bu işin en zor yanlarından biri, düzenli bir çalışma saatinin (Vardiya)
olmamasıdır. Örneğin, 24-08 vardiyasında çalışan belboylar çok zorlanıyor ve
genelde işi bırakıyorlardı. Ben, bu vardiyada 24 yılın içerisinde ortalama 2500
gece çalıştım. Sabırla çalıştım. Bu mesleğin benim için en güzel yanı, birçok
insan tanıyor olmam ve tabi ki misafirlerin duydukları memnuniyetten ötürü
verdikleri bahşiş’dir. Bugüne kadar 24
yıl içerisinde binlerce kişiyi tanıdım. Ortalama 100 bin kişiden para aldım,
diyebilirim. Bu beni çok zengin biri yapmadı, fakat hiçbir zaman parasız da
kalmadım. İnsanlarla konuşmayı, yeni insanlar tanımayı çok severim. Özellikle belboy’luk
yaparken tanışıp da halen görüşüp konuştuğum dostlarım vardır. Dome Hotel
Kıbrıs’ın ilk hoteli olmasından ötürü de çok uzun süre buraya kalmaya gelen
aile gibi olduğumuz konuklarımız vardır. Bugün eski misafirlerin bir kısmı
hayatta değil, bir kısmının ise artık torun ve çocukları geliyor. Kısaca, Dome
Hotel tanıtım reklamlarında “Dome is Home” diye söylenen söz aslında reklamdan
çok bir tarihsel gerçektir…
v Poli: Meslek hayatınızda başınızdan
geçen ilginç anılar olmuştur. Bu anılardan bir- iki tanesini bizlerle paylaşır
mısınız?
v Erol Höyük: …1990’ların
başıydı, dönemin TC Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Abdullah Tenekeci hotelimizde
kalıyordu. O dönem, Başbakan olan Dr. Derviş Eroğlu, 3. Katta Tenekeci’yi
koridorda bekliyordu. Ben, Dome Hotel’in resepsiyonunun önünde duruyordum; bu
arada Cumhurbaşkanı Denktaş makam aracıyla geldi, arabadan iner inmez Başbakan
Derviş Bey’in nerede olduğunu sordu? Kapıdaki korumalar Derviş Bey’in 3. Katta
koridorda Abdullah Tenekeci’yi beklediğini söylediler. Denktaş Bey buna çok
sinirlendi: “Söyleyin insin aşağı, hiç Başbakan adam bir bakanı koridor da
bekler mi?” dedi. Hemen korumalar 3. Kata çıkıp Derviş Bey’e haber vermişlerdi…
Bir da hiç unutmadığım bir başka siyasi hikâye
var; gene 1990’larda tam tarih hatırlayamıyorum ama 90’lardı: Azerbaycan’dan
KKTC’yi tanıtmak için davet edilen milletvekilleri hotelimizde konaklıyorlardı.
Ayrılacakları gün odadan arayıp Belboy istediler. Oda numaraları hala hatırımdadır:
311 nolu odaydı. Bagajlarına yardımcı olmak için yukarıya 311nolu odaya gittim
ve kapıyı çaldım: beni içeriye aldılar, bir tanesi bana küçük bir Azerbaycan
halısı ve bir şişe Azerbaycan konyağı gösterdi, ilk olarak, ben sandım ki
memnuniyetlerini göstermek için hediye olarak takdim ediyorlar. Fakat daha
sonra bunlara kaç dolar verebileceğimi soruncalar olayı anladım ve teşekkür
ederim, istemem dedim. Daha da ısrar
ettiler. Israrlı pazarlamaya yenik düştük ve 20 Türk lirasına halıyı ve konyağı
da almış bulunduk. Dome Hotelin basamaklarını elimde bir şişe Azerbaycan
konyağı ve bir halı ile inerken içimden; bunların, KKTC’ye katkısı olmak bir yana donumuza kadar
alacaklar diye geçirdiydim…
v Poli: Kıbrıslı Türkler arasında memur
olma isteği, devlette iş bulma arzusu çok yüksektir. Fakat işsizlik oranı çok
ciddi boyutlara ulaşan ülkemiz de gençlere son olarak söylemek istediğiniz
sözler ve öneriler var mıdır?
v Erol Höyük:
Her işin kendine göre zorlukları vardır. Sabırlı olmak gerekir. Üniversite
okuyan gençlerin severek yapacakları meslekleri seçmelerini öneririm. İşten
korkmamalarını ve yaptıkları iş ne olursa olsun saygı duyup, işlerinde başarılı
olmayı düşünmeleri gerektiğini söyleyebilirim. İnsan istedikten sonra her şeyi
başarır. Örneğin, pazarda bir yer kiralayıp, zeytinyağı, zeytin, hellim satıp
ailesini geçindirebilir. Namusu ile çalıştıktan sonra utanmaya çekinmeye gerek
yoktur. Bunun için de bizim gençlerin girişken olması ve hiçbir meslekten
utanmaması gerekir. Alın teriyle ve emek verilen her iş yapılabilir. Devlet’te
memur olmak işin kolay tarafıdır. Ama hayatta devlet işinden daha farklı
yapılacak çok meslek, başarılacak çok yön vardır. Özel sektörde de emeğiyle
çeşitli zorluklara göğüs gererek çalışan insanlarımız vardır. Bizler, Dome
Hotel’de şanslı olanlardanız, zira sendikalıyız ve özlük haklarımız güvence
altındadır. Umarım ileride tüm özel sektör emekçileri böylesi bir güvence
altında alın terlerini akıtma şansı bulur.
v Poli: Bizimle hayatınızdan bir kesit
paylaşıp vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Kolay gelsin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder