15 Eylül 2013 Pazar

100 BİN KİŞİDEN BAHŞİŞ ALDIM!

Naim PINAR
100 BİN KİŞİDEN BAHŞİŞ ALDIM!
Kıbrıs’ın en köklü, tarihiyle büyüleyici Dome Hotel’in 28 yıllık emekçisi, iki çocuk, bir torun sahibi olan,  çalışkan, zeki ve alın teriyle geleceğe hep umutla bakan Erol Höyük. O’nun için pul, eski para koleksiyonu yapmak ve Kıbrıs’ın eski tarihini öğrenmek vazgeçilmez tutkular arasında... Bugün, 46 yaşında, halen yaptığı işi severek ve büyük bir saygıyla yaptığını söylüyor. Ayrıca esprili bir dille bir de itirafta bulunarak “meslek hayatımda ortalama 100 bin kişiden para aldım” diyor…

v  Poli: Erol Höyük kimdir?

v  Erol Höyük: 8 Temmuz 1967 Evdim (Düzkaya) doğumluyum.  Ailenin ilk çocuğuyum. Çocukluğum neşe içinde çok mutlu geçmiştir;1974-75 yıllarındaki kamp hayatı (Episkopi Göçmen Kampı NP) bile bizim mutluluğumuzu zerre etkilememişti. Savaştan sonra kuzeye göç edip Çatalköye yerleştik. Bu tarafa geldiğimizde 8 yaşındaydım. Buradaki yeni hayata ve çevreye uyum sağlamak çok kolay olmadı. Tam üç kez ev değiştik, çünkü girdiğimiz evler İngilizlere ait çıkıyordu: O zaman göçmenler sadece Rumların terk ettiği evlere girebiliyordu. Yani ilk girdiğimiz evler Rum evi değildi. İskândan adamlar gelip çıkın diyordu. Ülke içinde göçebelik yaşadık. Hatırladığım kadar, 1977’de Girne limanında babam, pamuk şekeri makinesi alıp, 20 Temmuz kutlamamalarında 10 günlüğüne bu işi yapmaya başlamıştı. Bugün, Dome Taksi’nin durağının olduğu yerde stand kurmuştuk. Dome Hotel’i ilk görüşüm o gündü…

v Poli: Çocukken hangi mesleklere ilgi duyardınız ve çocukluk hayaliniz neydi?

v  Erol Höyük: Belki birçok insana tuhaf gelecek ama benim çocukken hayal ettiğim meslek Dome Hotel’de belboy olarak çalışmaktı. O gün (20 Temmuz 1977)  babamla sohbet eden arkadaşlarının konuştuğu konu; Dome Hotel’de çalışan belboy’un çok iyi tips aldığı ve hatta maaşından fazla para kazandığı şeklindeydi. İlk kez o gün aklımdan geçti; Dome Hotel’de belboy olmak. Yani artık bu benim hayalimdeki iş olmuştu. Fakat bu hayalimin gerçekleşmesi için 9 yıl beklemek zorunda kalacaktım…

v  Poli: Dome Hotel’de işlemeye nasıl başladınız?

v  Erol Höyük: Babamın (Namı değer Ayhan Işık NP) dönemin siyasileriyle arası iyiydi;1986 yılında Girne Kaymakamı İlkay Kamil’in aracılığıyla Dome Hotel’de ilk olarak kat hizmetlerinde işe başladım. O günlerde yeni nişanlanmıştım ve işe ihtiyacım vardı. Maalesef ülke gerçekleri böyle biri konuşmadan, aracı olmadan işe girmek mümkün değildi. Üç yıl bu bölümde Kat Valesi olarak çalıştıktan sonra 1989 tarihinde Hotel’e yeni müdür atanan Mustafa Değirmencioğlu sayesinde hayalim olan belboyluğa geçiş yaptım. Bu olay; yeni gelen müdürün, genç, eli yüzü temiz kişilerden yeni bir ekip kurmak istemesi sayesinde gerçekleşmişti. 1989’dan itibaren belboy olarak Dome Hotel’de çalışıyorum. 24 yıldır bu işi severek yapıyorum. İşlediğim her gün, rahmetli anneannemin küçükken söylediği; “Hayır duam dutsun seni, toprağı dutasın da altın olsun, para verenlerin çok olsun” sözleri kulaklarımda çınlar. Bu dua beni hayatım boyunca çelik bir zırh gibi korudu. Yani ben böyle inanırım…
 
v  Poli: Mesleğinizi biraz anlatır mısınız?

v  Erol Höyük: Bu işi yapabilmek için insanları sevmek, sabırlı olmak ve güler yüzlü olmak lazım. Bendeki sabrın yarısına sahip olana peygamber denir. 24 yıl boyunca onlarca belboy geldi ve gitti. Bu işin en zor yanlarından biri, düzenli bir çalışma saatinin (Vardiya) olmamasıdır. Örneğin, 24-08 vardiyasında çalışan belboylar çok zorlanıyor ve genelde işi bırakıyorlardı. Ben, bu vardiyada 24 yılın içerisinde ortalama 2500 gece çalıştım. Sabırla çalıştım. Bu mesleğin benim için en güzel yanı, birçok insan tanıyor olmam ve tabi ki misafirlerin duydukları memnuniyetten ötürü verdikleri bahşiş’dir.  Bugüne kadar 24 yıl içerisinde binlerce kişiyi tanıdım. Ortalama 100 bin kişiden para aldım, diyebilirim. Bu beni çok zengin biri yapmadı, fakat hiçbir zaman parasız da kalmadım. İnsanlarla konuşmayı, yeni insanlar tanımayı çok severim. Özellikle belboy’luk yaparken tanışıp da halen görüşüp konuştuğum dostlarım vardır. Dome Hotel Kıbrıs’ın ilk hoteli olmasından ötürü de çok uzun süre buraya kalmaya gelen aile gibi olduğumuz konuklarımız vardır. Bugün eski misafirlerin bir kısmı hayatta değil, bir kısmının ise artık torun ve çocukları geliyor. Kısaca, Dome Hotel tanıtım reklamlarında “Dome is Home” diye söylenen söz aslında reklamdan çok bir tarihsel gerçektir…

v  Poli: Meslek hayatınızda başınızdan geçen ilginç anılar olmuştur. Bu anılardan bir- iki tanesini bizlerle paylaşır mısınız?

v  Erol Höyük: …1990’ların başıydı, dönemin TC Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Abdullah Tenekeci hotelimizde kalıyordu. O dönem, Başbakan olan Dr. Derviş Eroğlu, 3. Katta Tenekeci’yi koridorda bekliyordu. Ben, Dome Hotel’in resepsiyonunun önünde duruyordum; bu arada Cumhurbaşkanı Denktaş makam aracıyla geldi, arabadan iner inmez Başbakan Derviş Bey’in nerede olduğunu sordu? Kapıdaki korumalar Derviş Bey’in 3. Katta koridorda Abdullah Tenekeci’yi beklediğini söylediler. Denktaş Bey buna çok sinirlendi: “Söyleyin insin aşağı, hiç Başbakan adam bir bakanı koridor da bekler mi?” dedi. Hemen korumalar 3. Kata çıkıp Derviş Bey’e haber vermişlerdi…  Bir da hiç unutmadığım bir başka siyasi hikâye var; gene 1990’larda tam tarih hatırlayamıyorum ama 90’lardı: Azerbaycan’dan KKTC’yi tanıtmak için davet edilen milletvekilleri hotelimizde konaklıyorlardı. Ayrılacakları gün odadan arayıp Belboy istediler. Oda numaraları hala hatırımdadır: 311 nolu odaydı. Bagajlarına yardımcı olmak için yukarıya 311nolu odaya gittim ve kapıyı çaldım: beni içeriye aldılar, bir tanesi bana küçük bir Azerbaycan halısı ve bir şişe Azerbaycan konyağı gösterdi, ilk olarak, ben sandım ki memnuniyetlerini göstermek için hediye olarak takdim ediyorlar. Fakat daha sonra bunlara kaç dolar verebileceğimi soruncalar olayı anladım ve teşekkür ederim,  istemem dedim. Daha da ısrar ettiler. Israrlı pazarlamaya yenik düştük ve 20 Türk lirasına halıyı ve konyağı da almış bulunduk. Dome Hotelin basamaklarını elimde bir şişe Azerbaycan konyağı ve bir halı ile inerken içimden; bunların,  KKTC’ye katkısı olmak bir yana donumuza kadar alacaklar diye geçirdiydim…


v  Poli: Kıbrıslı Türkler arasında memur olma isteği, devlette iş bulma arzusu çok yüksektir. Fakat işsizlik oranı çok ciddi boyutlara ulaşan ülkemiz de gençlere son olarak söylemek istediğiniz sözler ve öneriler var mıdır?

v  Erol Höyük: Her işin kendine göre zorlukları vardır. Sabırlı olmak gerekir. Üniversite okuyan gençlerin severek yapacakları meslekleri seçmelerini öneririm. İşten korkmamalarını ve yaptıkları iş ne olursa olsun saygı duyup, işlerinde başarılı olmayı düşünmeleri gerektiğini söyleyebilirim. İnsan istedikten sonra her şeyi başarır. Örneğin, pazarda bir yer kiralayıp, zeytinyağı, zeytin, hellim satıp ailesini geçindirebilir. Namusu ile çalıştıktan sonra utanmaya çekinmeye gerek yoktur. Bunun için de bizim gençlerin girişken olması ve hiçbir meslekten utanmaması gerekir. Alın teriyle ve emek verilen her iş yapılabilir. Devlet’te memur olmak işin kolay tarafıdır. Ama hayatta devlet işinden daha farklı yapılacak çok meslek, başarılacak çok yön vardır. Özel sektörde de emeğiyle çeşitli zorluklara göğüs gererek çalışan insanlarımız vardır. Bizler, Dome Hotel’de şanslı olanlardanız, zira sendikalıyız ve özlük haklarımız güvence altındadır. Umarım ileride tüm özel sektör emekçileri böylesi bir güvence altında alın terlerini akıtma şansı bulur. 


v  Poli: Bizimle hayatınızdan bir kesit paylaşıp vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Kolay gelsin…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder