30 Ağustos 2015 Pazar

SİYASETTE ALGORİTMA EKSİKLİĞİ ÜZERİNE…

Naim PINAR
naimpinar@gmail.com

SİYASETTE ALGORİTMA EKSİKLİĞİ ÜZERİNE…
Latince algorismus kelimesinden türeyen “Algoritma” terimi; M.S. 835 yılında aritmetik yöntemler üzerine bir kitap yazan İranlı matematikçi Muusa al-Khowarizm’in (el-Hârizmi) adından gelmektedir. Muusa al-Khowarizm’nin bu kitabı on ikinci yüzyılda Bathlı Adelard ve Chesterlı Robert tarafından Latinceye çevrilmiştir. “Algoritma, asırlar boyu hem basit hem de sonucu itibariyle dört dörtlük diyebileceğimiz sağlamlıktaki mekanik bir süreç olarak addedildi. 1930’larda Alan Turing, Kurt Gödel ve Alonzo Church’ün öncülüğündeki çalışma, bu terimden bugün anladığımız anlamı aşağı yukarı ortaya koydu.”1 Algoritma kısaca, belli bir problemi çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için çizilen yol olarak tanımlanabilirAlgoritmaların, her birinin tanımlanması oldukça karışık olan üç anahtar özelliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz: Birincisi, Substrat nötralliği’dir. İkincisi, Akla başvurma gereksinimi duymama, üçüncüsü ise, Garanti sonuçlar’dır. Bu üç özelliği çağımızın önemli filozoflarından Daniel Dennett şöyle tanımlamaktadır:“Substrat nötralliği; Uzun bir bölme işlemini ister kurşun kalemle, ister tükenmezkalemle, ister kâğıda, ister tirşe üzerine, isterseniz neon ışıklarıyla gökyüzüne yazarak yapın; hiç önemi yoktur. Yöntemin gücü mantıksal yapısından kaynaklanır. İşlem sırasında devreye giren maddelerin nedensel güçleri kurallarla saptanmış adımları atmaya yetiyorsa, onlardan başka bir şey beklenmez. Akla başvurma gereksinimi duymama:  Yöntemin tüm tasarımı göz alıcı ve enfes olabilir veya parlak sonuçlar doğurabilir; ama her bileşen basamak, basamaklar arası geçişler de dâhil olmak üzere son derece basittir. Ne kadar basit? Görevine bağlı bir aptalın veya özelliksiz bir mekanik aygıtın bile gerçekleştirebileceği kadar basit. Algoritmalar ders kitaplarındaki standart tanımlarında, acemi aşçılar tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış, çeşit çeşit tariflere benzetilir. Aşçıbaşıları için hazırlanmış, yemek tarifleri içeren bir kitapta şöyle bir cümle geçebilir. ‘Balığı uygun miktarda şarap içinde iyice pişirin. ‘Fakat aynı işlem bir algoritmayla şöyle tanımlanabilirdi: ‘Üstünde sek yazan bir beyaz şarap şişesi alın, bir tirbuşonla şişenin mantarını çekin, tavaya 2,5 santim kadar şarap dökün, ocağın ateşini yüksek ayara getirin…’ Tarifi okuyacak kişiyi usandıracak cinsten, akla dayanan hiçbir karar veya değerlendirme gerektirmeyen basit adımlar. Garantili sonuçlar: Bir algoritma yapmak üzere tasarlandığı işi her zaman yapar; tabii eğer uygulayıcı yanlış bir adım atmazsa. Bir algoritma her zaman dört dörtlük bir tariftir.”2
Siyasette algoritma kavramını tanımlamadan önce ilkin Siyaset felsefesinin belli başlı konularına bakılmalıdır. Siyaset felsefesi; en iyi siyasal örgütlenme biçimi nedir? Siyasal otoriteye itaat nasıl meşrulaştırılabilir? Adalet nedir, nasıl gerçekleştirilebilir? Sosyal adalet diye bir şey var mıdır, varsa nasıl sağlanabilir? Özgürlük nedir? Bireysel özgürlüklerin sınırları nelerdir? Toplumsal refah nasıl sağlanır? Gibi sorulara insan evladının tarih boyunca sistematik cevap bulma uğraşı olarak bakılabilir. Bu bağlamda insan evladının siyasi sorunlara sistematik bir şekilde toplumsal olarak yanıt aramayla geçen geçmişini günümüze kadar ele alacak olursak; sosyo-ekonomik, siyasal ve kurumsal olarak dört başlıkta değerlendirebiliriz. Tarihsel açıdan bakıldığında: Antik dünyanın polis (site-devleti) düzeni, Orta Çağ’ın feodal sistemi, modern dönemin ulus-devlet yapısı ve post-modern dönemin ulus-devletlerin sınırlarının kaybolmaya başladığı küreyerel yapısı esasında dikkatle incelenmelidir. Fakat burada esas konumuza girebilmek için ön bir bilgi olarak bu dönemlere ait hâkim olan siyaset felsefelerinden bahsetmek yeterli olur kanaatindeyim. Antik Çağ’a karşılık gelen hâkim siyasal yaklaşım, “erdem Siyaseti”dir. Orta Çağ’a karşılık gelen “iman siyaseti”, modern döneme karşılık gelen “çıkar siyaseti” ve günümüzün post-modern dönemine karşılık gelen “nihilist siyaset” yaklaşımlarıdır. Tarihsel olarak insanlığın siyasal geçmişindeki arayışın her dönemde farklılaşsa da öznesinin insan olduğu gerçeği apaçık ortada durmaktadır. Yalın olarak bakıldığında David Hume’un tarih bilimi hakkında ortaya koyduğu şu sözler oldukça manidardır: “İnsan türü tüm zamanlarda ve mekânlarda öylesine aynıdır ki, bu özellik nedeniyle tarih bize yeni ya da yabancı hiçbir şey hakkında bilgi vermez. Onun başlıca yararı ise bize insan doğasını birçok koşul ve durumda göstererek ve böylece gözlemlerimizi oluşturacağımız materyali sağlayarak ve bizi insan davranışının düzenli işleyişine aşina hale getirerek insan doğasının daimi ve evrensel ilkelerini keşfetmemize imkân tanımasıdır.”
Siyasal tarih boyunca ortaya konan yaklaşımlar, ideolojiler ve kavramlar yerli yerine oturtulup doğru tanımlanmadığı zaman sistematik yapıda sorunlar kaçınılmaz olmaktadır. Günümüzde toplumların sorunlarına tam manasıyla cevap veremeyen ideolojilerin (Liberalizm, Neo-Liberalizm- Komünizm- Sosyalizm) sorgulanır olduğu ve gittikçe birbirileriyle benzeşmeye veya bağnaz bir çerçeve içine gömülmeğe başladığını gözlemlemek mümkündür. İdeolojilerin sosyo-ekonomik sorunlara verdikleri cevaplar gittikçe esnekleşmekte ve var olan ideolojik kavramlar yeniden tanımlanmaya çalışılmaktadır. Yeni bir siyasal örgütlenme arayışı sadece ülkemizde değil tüm dünyada değişim taleplerini beraberinde getirmektedir. Fakat günümüzün post-modern yapısı içerisinde ortaya çıkan yeni koşullar ve sorunlar karşısında mevcut siyasal yaklaşımların çaresizliği yeni nesilleri yeni arayışlara doğru götürmektedir. Bu arayışların bir sonucu olarak belki de artık yeni bir ideolojik kavramın doğması ve bilimin başat rol oynayacağı siyasette algoritmik süreçlerin hâkim olacağı sistemlerin kurulmasının zamanı gelmiştir. Ülkemizde yeni siyaset arayışının ve toplumsal talebin altında yatan en büyük etken sistemin çökmüş olduğu gerçeğidir. KKTC’de kurulmuş olan 1974 sonrası düzenin toplumsal sorunlara yanıt veremiyor olduğu tüm mevcut siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri tarafından kabul görmektedir. Durum bu ise ilkin toplumsal olarak rahatsız olunan mevcut sistemin dayanaklarının tespit edilmesi ve yeni sistemin algoritmasının çıkartılması şarttır.
Toplumsal olarak bizlere düşen ne istediğimize karar vermektir. Siyasette bencil yaklaşımlara hayır derken özgecil yaklaşımlara yelken açan yeni bir sistemi güçlüce çağırmaktır.  Bilim, canlıların hayatta kalmak için Doğal Seçilimle evrim geçirerek varlıklarını sürdürdüğünü ortaya koymaktadır. Sanırım asıl soru şu olmalıdır: genlerimizin hayatta kalmak üzere DNA’larımıza kodladıkları bencil veriler mi yoksa özgecil veriler mi davranışlarımız da ağır basmalıdır.  Bir varlık eğer başka bir varlığının refahını artıracak biçimde davranıyorsa, özgeci olduğu söylenir. Bencil davranış ise bunun tam tersi etkiye sahiptir. Siyasette ve ülkemize hâkim olan mevcut sisteme göre, parası olmayana sağlık, eğitim ve barınma hakkı pek mümkün görünmemektedir. Burada esas sorun ideolojik değil sistematiktir. Yani kuzey Kıbrıs’ta kurulan sistemin içerisinde sol, sağ ve sosyal demokrat diye tanımlanan siyasal partilerin iktidarları döneminde benzeşmesindeki ana unsur mevcut sistemin algoritmik olmayan yapısında saklıdır. İdeolojik kısır münakaşalar veya bilimsel kavramların yanlış tanımlamasıyla ortaya çıkan sistem tartışmaları toplumsal sorunlara çare üretmek bir yana ana sorunlarımızın büyümesine yol açarken siyasete olan güvene de büyük zarar vermektedir. Siyasette algoritma eksikliği kendini her alanda hissettirmektedir. Örneğin, asrın projesi olarak uzun süredir reklamını gördüğümüz Anadolu’dan gelecek olan su hakkında siyasi partilerimizin hiçbirinin malumatı tam değildir. Siyasette algoritma eksikliği siyaseti kilitlemesinin yanı sıra toplumsal sorunlar karşısında da siyaset kurumunun neden bocaladığını ve mevcut sistemin içerisinde sistematik olmayan hükümet programlarının iki üç günde alelacele nasıl yazılabileceğini de gözler önüne serebilmektedir. Toplumun siyaset kurumuna saygısını ve güvenini kaybetmesindeki en önemli unsurlardan biri siyasette algoritma eksikliğinin ortaya çıkmasıdır. Toplum buna algoritma eksikliği demek yerine sistemsizlik demektedir. Fakat bu noksanlığı her ideolojiden, her kesimden insanımız artık açıkça görmektedir. Bu nedenle toplum değişim talep etmekte ve yeni bir sistemi, yeni bir siyaseti çağırmaktadır. Halen toplumsal sorunlara duyarsız kalan veya kavram kargaşaları içerisinde ideolojik tartışmalarla bu sorunlara çözüm arayan mevcut siyasi yapıların ki bunlara sendikaları da katmak zorundayım siyasette algoritma eksikliğini göz ardı etmeleri sonun başlangıcı olarak tezahür edecektir. Siyasette algoritma eksikliği üzerine söylenecek ve verilebilecek o kadar çok örnek var ki; sistemsizliğin hâkim olduğu kuzey Kıbrıs’tan güney Kıbrıs’a arabasıyla geçen birçok yurttaşın güneye geçerken kemerini taktığını fakat kuzeyde buna gerek duymadığını bilmenin verdiği acı gerçek ortadayken daha fazla karmaşık örneklemelere gerek kalmamaktadır.
Yeni bir siyasal örgütlenme arayışı sadece ülkemizde değil tüm dünyada değişim taleplerini beraberinde getirmektedir. Fakat günümüzün post-modern yapısı içerisinde ortaya çıkan yeni koşullar ve sorunlar karşısında mevcut siyasal yaklaşımların çaresizliği yeni nesilleri yeni arayışlara doğru götürmektedir. Bu arayışların bir sonucu olarak belki de artık yeni bir ideolojik kavramın doğması ve bilimin başat rol oynayacağı siyasette algoritmik süreçlerin hâkim olacağı sistemlerin kurulmasının zamanı gelmiştir. Bunun adını koymak şu anda pek mümkün görünmemekteyse de bu konu üzerine yeni yaklaşımların sancısı global olarak hissedilmektedir.  Ülkemizde ise bu sancıyı toplumun sıkıntılarındaki artış körüklemektedir. Siyasette algoritma eksikliğinin açıkça hissedilmesi siyasette değişimi kaçınılmaz kılmaktadır. Umarım siyaset yeniden şekillenirken toplumsal olarak huzuru, refahı ve mutluluğu yaşayacağımız günlere kavuşmamız kendi hatalarımız ve özgecil olmayan bencil arzularımız yüzünden daha fazla ertelenmez.
Dipnotlar
1 Dennett, Daniel, Darwin’in Tehlikeli Fikri, Alfa Yayınları, Birinci Basım, Şubat, 2013, S:58

2 Dennett, Daniel, Darwin’in Tehlikeli Fikri, Alfa Yayınları, Birinci Basım, Şubat, 2013, S:58-59





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder