10 Ağustos 2015 Pazartesi

HAŞİM AĞA'NIN KAHVEHANESİNDEKİ O KABADAYI...

Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
Haşim Ağa’nın Kahvehanesindeki O Kabadayı…
Lefkoşa Sarayönü’nde eski Barclays ve bir dönem de Vakıflar Bankası olarak kullanılan bina meşhur kahveci Lefkeli Haşim Ağa’nın kahvehanesi olarak bilinmekteydi. Haşim Ağa’nın kahvehanesi dönemin en işlek en meşhur kahvehanesidir. Kahvehanedeki sohbetler o dönemin nabzını da tutmaktaydı. Lefkoşa eşrafı için hayat adeta Haşim Ağa’nın kahvehanesinde şekillenmekteydi. Dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik konuları yanı sıra tüm dedikoduları da buradan yola çıkmak üzere her gün bir konuğu tarafından kahvehaneye sızmaktaydı. Kahvehane, nargileleri ve nargilecileriyle de nam salmıştı. 28 Yaşında gençliğinin doruğunda esmer tenli oldukça yakışıklı bir deli kanlı olan Halit Arap (Halit Aziz) her zaman nargilesini tüttürmek için Haşim Ağa’nın kahvehanesine giderdi. Kahvehaneye girdiğinde hep bir sessizlik bir korku bulutu çökerdi içeriye. Halit Arap, kabadayı denilen insanlardandı. Evli ve 3 çocuk sahibi olmasına rağmen çapkınlığıyla da bilinmekteydi. Kebabcılık ve hayvan cambazlığı yapmaktaydı. Halit, döneminin paralı sayılan kişilerinden biridir. Her zaman giyimine kuşamına önem verirdi. Geçtiği yerde bıraktığı güzel kokular ve sağlam adımları gölgesinin ağırlaşmasına neden olur, etraftakilere kendini hissettirirdi. Kahvehanede atılıp kapılması, dik kafalılığı, kavgacı mizacı ve mertliğiyle bilinmekteydi. Gürkan’a göre; “Siyahî bir polis subayının beyaz bir kadından doğan oğluydu. Bir dönemin ünlü simalarından Dellâl Sâlim Aziz, Halit’in ana bir baba ayrı kardeşiydi… Üvey kardeşlerine karşı çok cömert davranmaktadır. Bu nedenle onlar ve babalığı Aziz ağa kendisini öz kardeş, öz oğul gibi sevmektedir.”1
Yakışıklı ve paralı Halit, çakır gözlü, beyaz tenli, kumral saçlı güzel bir kadın olan dönemin tanınmış gözde aşüftelerinden Gülsüm hanımın dikkatini çekmekte gecikmez. Kısa süre sonra Halit ile ilişki kurmaya başlayan Gülsüm Hanım, bunu canıyla ödeyeceğini hiç düşünmemiştir. Gülsüm hanım Halit ile biraz gönül eğlendirdikten, biraz parasını yedikten sonra ona sırt çevirir. Halit’in parası vardır fakat şakası yoktur. O kahvehanenin kabadayısıdır. Halit’in içkili olduğu bir akşam Gülsüm hanımın kapısına giderek ret edilmesi ve hakarete uğramasının sonucunda bu vaziyete oldukça içerlemiştir. Halit, içkinin de etkisiyle Lefkoşa sokaklarını bir kabadayının kızgın adımlarıyla yeniden ölçer. O gece Halit, Lefkoşa sokaklarında volta attıktan sonra yeniden Gülsüm hanımın kapısına dayanır.Bu kez Gülsüm hanımın; kim o? sorusuna Rumca benim anlamına gelen “Ego ime” sözüyle yanıt verir. Kapı açılır açılmaz da Gülsüm hanımı saçlarından yakalayarak bağrışmaları arasında tek kelime etmeden elindeki Lapta çakısını tam 21 kez Gülsüm hanıma saplayarak hıncını alır. İçkinin etkisiyle kendisini de yaralayan Halit Arap hızlıca kaçarak kardeşi Sâlim’in evine giderek üstünü başını temizler. Kardeşinden bir de ceket alan Halit Arap’ın artık aklında tek bir şey vardır. Beşparmak dağlarını aşarak gizlice kıyıya inerek bir sandal ayarlamak ve karşıya (Anadolu) geçmektir. Gülsüm hanımı hınçla bıçaklarken yaralanan Halit’in bacağı şişmişti. Lefkoşa sokaklarını güçlü adımlarıyla inleten O kabadayının artık bir ayağı basamıyordu. Bu nedenle dinlenmek için Ayharida’da bir mağaraya sığınmıştı. Gün ağarınca bir ihbar üzerine yakalanan Halit Arap için artık Haşim Ağa’nın kahvesine dönmek ancak başka birinin dili aracılığıyla kahvehaneye sızdırılacak dedikodular sayesinde mümkün olacaktı. Gülsüm hanımın Halit Arap tarafından bıçaklanmasını canlı olarak izleyen tek görgü tanığı Tanzimat Sokağı’nda oturan Gülsüm hanımın karşı komşusu ve devamlı takipçisi “Tıflıların Şerife” diye bilinen bir kadındı. Bu cinayete de alışkanlık ettiği kapısının anahtar deliğinden bakarken şahit olmuştu. Tıflıların Şerife, hem bir kabadayının hıncını hem de Gülsüm hanımın hareketli hayatının nasıl son bulduğunu an be an izlemişti. Halit Arap yakalandıktan sonra mahkeme Şerife’nin evine dek giderek olay yerini incelemiş ve Halit Arap’ı idama mahkûm etmiştir. Halit’in kardeşi Sâlim o dönemin en meşhur avukatlarından Theoharis’i kardeşini savunması için tutmuştu. Fakat kanıtlar ve görgü şahidi açıkça cinayeti Halit Arap’ın işlediğini söylemekteydi. 1924 yılında idam edilen meşhur Halit Arap’ın dramı kısa sürede destanlaştırılmıştır. Panayırlarda ve kahvehanelerde özellikle dönemin destan ozanı olarak tanınan “Aynalı” tarafından anlatılmaya gelecek kuşaklara aktarılmaya başlanmıştı. Lefkeli Haşim Ağa’nın kahvehanesinden o gün çıkıp Gülsüm hanımı öldüren O kabadayı, Aynalı sayesinde tekrardan kahvehanelere geri dönmüştü.
Halit Arap’ın Gülsüm hanımla tanışması ve idamına kadar olan macerası Aynalı tarafından uzun süre panayırlarda ve kahvehanelerde söylenmiştir:
HALİT ARAP DESTANI
Gülsüm hanım bildiğimiz bir kadın
Çok beylerden yedi hesapsız altın
Çünkü bir kişi ile kalmazdı
Olmuş idi bayağı bir firavun.
***
Kendisi çok genç değil, parlaktı
Mavi gözlü hem semiz, yuvarlaktı
Saçları lâpiska, kaşları çatık
Hâsılı beyaz, hünkârlara layıktı.
***
Bir beyden diğer beye kaçar gider
En sonunda kalmıştı naçar
Büyüklerden itibarın kaybetmiş
Bilmecburi gider Halit’e çatar.
***
Halit Arap dediğimiz bir kişi
Kebapçılık, cambazlıktı işi
Kendi beyaz değil esmerdi
Sağ tarafta vardı bir altın dişi.
***
Ne çok uzun ne çok kısaydı boyu
Öyle Arap değil idi koskoyu
Nerde olsa bağırır çağırırdı
Severdi bordozluğu.
***
Bazı pantolon giyer bazı şalvar
Geçtiği yer tüterdi gül ile bahar
Gezmekteyken kendini görenler
Zannederdi kesesinde para var.
***
Ufak büyük tanımazdı, saymazdı
Söz verdiği şeyden asla caymazdı
Efe gibi kollarını sallayarak
Hiçbir dernekten gerü kalmazdı.
***
Sarayönü Meydanında dükkânım
Beni candan bezdirdin Gülüm Hanım
Bu ne gönül bu ne sevda a canım
Ateş içinde yanıyor her yanım.
***
Akşam olsun iki tekcik atayım
Gülsümün kapısına çatayım
Eğer beni kabul etmez olursa
Kafasını gövdesinden ayırayım.
***
Palto omuzda giderim kıyı kıyı
Gitmem ile hemen vurdum kapıyı
Elinde gizlenmiş olarak bilenmiş
Açık tutardım çakıyı.
***
Gülsüm kapıyı açtığı zaman
Dedi buradan kaçasın Halit heman
Sonra polisi çağırırım
Halin olur pek yaman.
***
Gel Gülsüm barışalım her ikimiz
Çünkü yarınki gün var muhakememiz
İşte merkezi cebimde tutarım
Hükümete cezalar vereceğiz.
***
Haydi git Halit buradan karışmam
Ben sana çok fena küstüm barışmam
Sen bir fena kokan Arapsın
Ben sana artık yakışmam.
***
Hemen ele geçirdim onun gamzesini
Dizim üstüne koydum ensesini
Kasap gibi başladım işletmeye
Sonunda soktum yirmi birincisini
***
O gece kaçarken tekerlendim
Elimden ayağımdan berelendim
O korkulu geceyi savmak için
Vali paşa tepesinde eylendim.
***
Meyhaneye daima gider, atardı
Kendine laf söyleyene çatardı
Çok defalar sarhoş olduğunda
Gider polislerde yatardı.
***
Çok defalar mahpus gelir giderdi
On gün, bir ay yatar giderdi
Kağat, Kumar oynamaksızın
Çoklarından paralar çekerdi.
***
İskele mülâzımı Derviş ile
Geçen sene kavga etti el ele
Musanın Ahmedi öldürsün
İsterdi bile bile.
***
Üç dört gün uğraştı yeni dükkânı süslesin
Paçacılık kebapçılık işlesin
Biraz para kazanmak için
Çocuklarını beslesin
***
Polise gelirdi hemen kanat
Etse idi en ufak bir kabahat
Yetişti adı edepsiz söylendi
Asla durmazdı rahat.
***
Geçti ele mümkün değil kaçamaz
Kanatlı kuş olsa bile uçamaz
Bu gibi edepsizlik edenlerin
Vali kardeşi olsa gene bir şey yapamaz.
***
Yeter artık bunu burada bırakalım
Meseleyi başka yüzden açalım
Halit ile Gülsüm hanımın işi
Nasıl oldu okuyalım bakalım.
***
Buldum bir eski dizlik, yamalı mintan (yakası olmayan erkek gömleği NP)
Geydim tanımasın beni her insan
Eğer polislere rast gelirsem
Kullanacaktım tatlı bir lisan
***
Polis geldi sokakta buldu leşi
Kumandan başta şahit bin kişi
Ben firar etmiştim oradan
Olmuş idim adeta vahşi
***
Tam on beş gün geziyordum dağlarda
Tahir çavuş buldu beni mağarada
Gel buraya teslim olasın Halit
İşte mendil yaralarını bağla da.
***
Yeyecek aldım tavukçudan, çobandan
Mahrum idim nargileden dumandan
Geldi Onyedi’nin otomobili içi asker dolu
Hem de Sariş (Surridge) kumandan
***
Hemen derdest edüp getirdiler polise
Zaptı dâva için girdik reise
Bir girdik iki girdik
Tehir oldu dâva Büyük Meclise.
***
Teşrini sanide (kasım NP) yedim idam cezayı
Divane olmuştum vallah bayağı
Marazımdan erimiştim, akmıştım
Su çıkardı sıksa idim kayayı.
***
Trimidyalı bir Rum buldum hapiste
Adı İstilli babasının da Kosta
Sen de katil mi oldun arkadaş
İkimizi de yiyecek o müthiş susta
***
Hükümsüzken günde iki saat gezdirirlerdi
Bizi canımızdan bezdirirlerdi
İki nefer, bir onbaşı, bir çavuş
Bu dört kişi bize nazar ederler.
***
Emir geldi ne istersek yeyelim
Üç şilini geçirmeyelim
İpte bağlı besli kuzular
Gibi biz de semirelim.
***
Halidin canı ister alina
Suyuna da hellimli makarına
Her amirden affımı talep ederdim
Beni atardı yarına.
***
Bizi bilen ahbaplar geldi gördü
Bilmeyenler bile öğrendi
Küçük çocuğumu severken
Yüreğim büküldü.
***
Bir nargile getirdiler Haşım’dan
İçeyim merak defolsun başımdan
Söyleyiniz babam dellâl Azize
Her gün öpsün Havvacığımı başından.
***
Demirler arasında bakar Halit
Yırtıcı bir kuş gibi koca babayiğit
Sanki kaçacakmış gibi zindandan
Kapısının üstünde demir kilit.
***
Sağım polis, solum polis her yanım
Zindanlarda prangada elim ayağım
Gece gündüz biz dualar ederiz
Canımızı bağışlasın Allahım.
***
En son defa Meclise giderek
Sarayönü doldu kadın ve erkek
Hep reisler meşveret ettiler
Halit Arap asılacak diyerek.
***
O da katil ben de katil ikimiz
Birbirine benzer idi yaptığımız iş
Tavuk, baklava, pilav idi
Hükümetten yediğimiz.
***
Mezarımı yakınına kazdırınız
Üzerine tarihimi yazdırınız
Sâlim Kardaş sana vasiyetim olsun
Çocuklarımı hem beni arayınız.
***
Ezan okur hem de namaz kılardım
Yaradanın huzurunda el bağlardım
Her beş vakit secdede oturur
Niyaz eder Allahıma ağlardım
***
Çeşit çeşit istidalar yapıldı
Fayda yoktur diye cevap yazıldı
O mahpusta sağ iken
Mezarlıkta kabirciği kazıldı.
***
İşte geldi son saat dakikası
Komiser geldi elinde varakası
İki ufak torbacıklar ile
Setroldu katillerin kafası
***
Halit hemen eyledi avaz
Kılsın diye iki rekâtçık namaz
Helâl etti orada olanlara
Çünkü artık başka vakit bulamaz.
***
Altı kişi sağlı sollu tuttular
Karavaça üstüne durduttular
Sabunlu ip, yağlı kolanlar ile
İkisini de bir hamlede boğdular.
***
Tam bir saat armut gibi asıldı
Kelepçe, kolanlarda kasılı
Katillik edeceğinde insan
Asla düşünmez bu faslı
***
Halidimin altın dişi ağzında
Kendir ipi çifte ilmek boynunda
Birçok vasiyetler etti rahmetlik
Bir gün asılmazdan evvel sağlığında
***
Mezarımı uzun kazın boyuma
Geliyorum Gülsüm Hanım uyuma
Aşkına dayanarak geliyorum
Aç mezarı al beni de koynuna.
***
Saat dokuzda hekim muayene etti eyice
Gitti iki delikanlı koskoca
Orada hazır idi bir papaz
Hem de yeşilbaşlı hoca.
***
Taş kuleye siyah bayrak açıldı
Etrafa bir büyük keder saçıldı
Ahaliye olmak için numune
O bir nişandır ki katiller asıldı.
***
Efendiler, hanımlar, beylerim
Destanımdan almanızı dört göz ile beklerim
Sevindiriniz Aynalı fakiri
Acımayınız veriniz iki tane bakırı.2

Lefkoşa’nın eski kabadayılarına meraklı olan çok değerli dostum Aral Moral’a Halit Arap’ın resmi için teşekkürü borç bilirim.
Dipnotlar
1 Gürkan, Haşmet Muzafer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, 1996, Lefkoşa, Sayfa: 82-83.
2 Gürkan, Haşmet Muzafer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, 1996, Lefkoşa, Sayfa: 83-89


Halit Arap'ın resmi, Altay Sayıl'ın Özel Arşivindendir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder