Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
KAVGA
BÜYÜK SEBEP KÜÇÜK III
1943 Seçimlerinde Lefkoşa Belediye Azalığına seçilen
dört Kıbrıslı Türk üye; Necati Özkan, Dr. Fadıl Küçük, Necmi Avkıran ve Şükrü
Veysi’nin çağrısı üzerine, 18 Nisan 1943 tarihinde Sir Mehmet Münir Bey’in
Evkaf Dairesi’nde toplanan 76 kişi tarihi bir karara imza atmışlardı.
K.A.T.A.K’ın kuruluşunda İngiliz Hükümeti’nin teşviki açıktı: Kıbrıslı Türk
cemaatinin bir bütün olarak hareket edemediğini gören İngilizler, şimdi yeni
koşulların dayatmasıyla ulusal kimlikleri ön plana çıkartmak istiyordu.
Kıbrıslı Rumlara karşı denge unsuru olarak derli toplu tek bir Kıbrıslı Türk
organizasyon istiyordu. Kısaca tek bir muhatap istiyordu. Bunun içinde en
güvendiği isim olan Sir Mehmet Münür’ü görevlendirmiştir. Zira zaman daralıyor,
Kıbrıslı Rumların Enosis talepleri ciddi boyutlara ulaşıyordu. K.A.T.A.K’ı
kuran 76 kişi içerisinde kimler yoktu ki; Sir Mehmet Münür, 1930 Kavanin
Meclisi seçimlerinin İngiliz yanlısı tefecilikle halkın kanını emen Delal
Salim, siyasette Necati Bey’e karşı yeni zafer kazanmış genç “Bozkurt” Dr.
Fadıl Küçük, yine Ekselanslarına hizmete her zaman hazır Çoronik’in Ahmet…
Bunun yanı sıra K.A.T.A.K’da, yükselen Enosis ve
Muhtariyet söylemlerine karşı olan Kemalist aydınlar ve Liderleri Necati
Özkan’da 76 kişilik kurucular kurulundaydı. K.A.T.A.K kurulurken Sir Mehmet
Münür Bey’in çok istekli olduğunu görüyoruz. Bir anda toplumsal bir sinerji
oluşmuş, birlik havaları esmeye başlamıştır. Bakın K.A.T.A.K’ın kuruluşuna
giderken Dr. Küçük’ün Hükümet (İngiliz Sömürge Hükümeti NP) tarafından 3 aydır
kapalı olan Halkın Sesi gazetesi yayın hayatına 90 gün aradan sonra başlıyor ve
Dr. Küçük ilk yazılarını birlik üzerine yazıyordu. Particiliği ve toplumu bölen
söylemleri yerden yere vuruyordu. 21 Nisan 1943 tarihli Halkın Sesi Gazetesi’nde
Dr. Küçük hem ekselanslarına hem de cemaate hitaben “Tekrar Başlarken” başlıklı
yazısında şöyle diyordu: “(…) Burada
açık bir kalp, iyi bir niyetle bir kere daha tekrar edeceğim ki biz bazı
kimselerin zannettiği gibi ne İngiliz aleyhtarlarıyız ne de bunu aklımızdan
geçirmişizdir. Bizim düşman olduğumuz aksak hareketlerdir. Medeni her ferd için
haksızlığa uğramak, yerinde olmıyan bir muameleye tabi tutulmak muhakkaktır ki
ruhi bir isyan uyandırır. Demek oluyor ki bizim umdesiz öksüz bir cemaatin
terakki ve tealisidir. Haykırışlarımız bu cemaatin arasından çıkan feryatların
bir aksi sedasıdır. Hak ve adalet için çetin bir savaşa atılan ve bu mefkure
uğrunda milyonlarca evladını seve seve veren demokrat bir hükümetten biz sadık
tebaaları yalnız ve yalnız yanı başımızdaki unsurlara reva görülen ayni
muamelenin bize de bahşedilmesini isteriz. Çünkü bizde Rum vatandaşlarımız
kadar hassas, onlar kadar zeki ve bizim fazla olarak Türk olmak gibi büyük bir
meziyetimiz vardır. Düşünülmelidir ki biz Kıbrıs Türkü’nün milli Kâbesi olan
Ankara bugün İngiltere’nin sadık ve ayrılmaz bir müttefiki bulunurken, biz
nasıl olurda başka bir siyaset, başka bir yol tutabiliriz? Bizim rehberimiz,
yolumuz bize Anavatan’ın gösterdiği meşaledir. Eğer biz onun siyasetinden
aykırı bir siyaset, gittiği yoldan gitmeyüp de aksi bir yoldan gidecek olursak,
hem ona hem de onun müttefikine karşı en büyük nankörlük ve en büyük hıyaneti
işlemiş bulunacağımızı da pek ala biliyoruz. Böyle bir aksi hareket ise Türk
halkının hiçbir ferdinden beklenmez ve beklenmemelidir. Biz Kıbrıs Türkü de
Anavatan kadar açık bir kalp ve iyi bir niyetle çalışıyoruz ve çalışacağız. Anavatan
nasıl ki her milletin müşkül anlarında sadık bir dost gibi hareket etmekten
çekinmemiştir. Biz de ayni yolun yolcularıyız. Bulanık suda balık avlamak
Türk’e yaraşmaz çirkin hareketlerden biridir. İngiliz İdaresinin ilk kurulduğu
günden bu ana kadar sadık bir tebaa olarak tanınan bizler, yarın da ayni
sadakat ve itaati göstereceğiz. Hükümetin her emrine seve seve itaat eden Türk
Cemaatinin yegâne arzusu daha evvel de söylediğimiz gibi yalnız ve yalnız ayni
mühif içinde yaşıyan unsurların malik oldukları hakkı hayaldan bizim de istifade
etmemizdir. Bunun için sesimizi yükseltiyoruz. Şimdi artık ümid ederiz ki biz
sadık bir tebaaya bunlar çok görülmeyecek ve demokrat hükümetimizin bize rehber
olarak terakki ve teali yollarına ulaşmamıza yardım edecektir” 1
Aynı tarihli Halkın Sesi Gazetesi’nde ilk sayfadan
K.A.T.A.K nedir? Başlıklı bir açıklama ve hemen yan sütunda da “Türk Azınlığının Haklarını Koruyacak Yeni
Bir Cemiyet Kuruldu” başlığı altında kuruluş hakkında şunlar yazıyordu: “Lefkoşa Türk Belediye azalarının daveti
üzerine 18 Nisan 943 (1943 NP) Pazar günü Lefkoşa’nın bütün Türk avukatları,
doktorları, eczacıları, Meşveret Meclisi azaları, tüccarları ve her kulüpten
ikişer mümessil ve her mahalleden bir kişi ve 38 sanat vekillerinden müteşekkil
76 kişinin iştirakiyle Evkaf Dairesinde bir cemiyet kurulmuş ve bu cemiyete
Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu adı verilmiştir. K.A.T.A.K’ın gayesi Kıbrıs
Türk Azınlığının haklarını aramak, korumak ve Kıbrıs Türklerinin ilmi, içtimai,
iktisadi, sınai seviyelerini yükseltmek ve umumiyetle Kıbrıs Türklerinin
menfaatlerini temine çalışacaktır. İçtimaa anayasayı hazırlayan kıymetli
avukatlarımızdan Fadıl Niyazi Korkut muvakkatten riyaset etmiştir. Anayasa
erken bir zamanda lav edilerek bir şilin mukabilinde cemiyet menfaatine
satılacaktır. Anayasa pek yakında Kıbrıs’ın diğer kaza merkezlerinde, kasaba ve
köylerde teşmil edilmek üzere maddeleri da ihtiva etmektedir. 30 maddeden
ibaret olan bu anayasa, madde madde okunarak bazı tadilat ile kabul olunmuş ve
rey çoğunluğu ile 9 kişilik bir Heyet-i Faale ve 2 müfettiş seçilmiştir. Seçilen
faal heyet azalarının isimlerini rey sırası ile aşağıya yazıyoruz: 1- Meşveret
Meclisi Azası Bay Dr. Rauf, 2- Meşveret Meclisi Azası Hâkim İzzet Bey, 3- Av.
Bay Fadıl Korkut, 4- Dr. Bay Pertev Zühtü, 5- Belediye Azası Bay Necmi Avkıran,
6- Belediye Azası Fabrikatör Bay M. Necati Özkan, 7- Belediye Azası Bay Dr. Bay
Fadıl Küçük, 8- Belediye Azası Tüccar Bay Şükrü Veysi, 9- Eczacı Bay M. Münir.
Ayrıca müfettiş olarak İddihar Bankası Müdürü Bay İbrahim Orhan ve Kitapçı Bay
Seyfi Akdeniz rey birliğiyle seçilmişlerdir.
İçtimada hazır bulunan kıymetli Evkaf Murahhasımız Münir Bey bu kurumun
devamını özlediğini ve hükümetimiz nezdinde yapılacak her türlü arzularımızı
cemiyet kanunlarına riayet ettiği takdirde yapmağa amade olduğunu ve Evkaf
sandığından da daima muavenetle bulunacağına söz vermişlerdir. İçtimadan sonra
orada bulunan vatanseverler ve hamiyetperverler tarafından kurum namına 746
Lira toplanmış ve bunun 237 Lirası İslam İddihar Bankasına teslim edilmiştir.
Geriye kalan 509 Lira makbuz mukabilinde toplanarak bankaya teslim edilecektir.
Küçük, büyük, zengin, fakir her sınıf halkımızın bu hayırlı maksat uğrunda
gücünün yettiği kadar seve seve ianede bulunacaklarını ümid ederiz. Teberruatta
bulunan kimselerin isimlerini aşağıda dercediyoruz…”2
Bu açıklayıcı bilgiden sonra bağış da bulunan katılımcıları verilen meblağa
göre sıralayarak veren Halkın Sesi Gazetesi’nde dikkat çeken en yüksek ikinci
bağışı yapanın 100 Lira ile Delal Salim Aziz olmasıdır. Delal Salim o sıralar
halkın kanını emen tefecilerin en meşhurudur. Özellikle Halkın Sesi
Gazetesi’nde ilk sayfadan, “Lefkoşada,
Atatürk meydanındaki dükkânlarımda, 1 Teşrinievvel 1943’ten (1 Ekim 1943NP)
itibaren her gün saat 9-12 arasında müzayede ile eşya satışına başlanacaktır.
M. Salim Aziz, Asmaltı, No:3 Lefkoşa. ”3
şeklinde verdiği ilanlarla fakir halktan aldığı malları satışa çıkarttığını
anlıyoruz. Bu zatı muhterem de K.A.T.A.K’da kurucu olarak cemaatin bütünlüğü
için çalışacak olanlardandı.
Kısa kesip meselemizin özüne dönelim, K.A.T.A.K kurulurken particiliği nefret
edilecek bir illet olarak gören Dr. Küçük ve arkadaşlarının sesi konumundaki
Halkın Sesi Gazetesi 21 Nisan 1943 tarihli yayınında, “Yavuz” takma ismi ile
yazan Kazım Bedevi’nin kalemiyle şekillenen Günün Cilveleri bölümünde “Particiliğe Paydos!” başlıklı bir de
birlik yazısı yayınlıyordu: “Hafızamı toplayarak bir an düşünüyorum. Zihnimde
maziyi tecessüm ettirerek kendimi hatırladığım çağdan bugüne kadar Kıbrıs Türk
Cemaatinin içtimai hayatında geçirdiği bin türlü tahavvülleri, çekişmeleri ve
bunların en belalı tarafı olan particiliği hayalimde canlandırarak geçen bu
kıymetli uzun yıllar karşısında titremekten kendimi alamıyorum. Bu yeşil adanın
azınlığını teşkil eden bizler, bu uzun yıllar zarfında bir birimizi baltalamak
hodbinliğin aramızda saçtığı ikilik denilen o menhus tohumu saçmak ve
yekdiğerimizi beğenmiyerek eşraf ve mütehayyizan!. Denilen o yaldızlı ünvanın
perdesi arkasında bir kaçımızın mühim bir kitleyi mağrur nazarlarle hakir ve
kıymetsiz görmek gibi en tehlikeli huylarımızın varlığımıza endirdiği yıkıcı
darbeler yüzünden bir çok haklarımızın kendi elimizle nasıl gömüldüğünü
kalbimiz sızlayarak göz önüne getirirsek Kıbrısta ilk defa olarak yeni doğan “Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu”nun
kıymet ve ülviyetini takdirde zerre kadar tereddüt etmiyeceğimize şüphe yoktur.
Yalnız bizim iddiamızla değil.. Geçmiş zamanın olayları ve Türk Matbuatının
koleksiyonları ile de sabittir ki bu memlekette Evkafle halk arasında meşhur
Çin Seddini andıracak bir şekilde daima aşılmaz bir mania bulunmuş ve yıllarca
bu iki taraf birbirine zıt yabancı birer düşman vaziyeti almıştı. İşte
yıkılması imkansız gibi görünen bu korkunç maniayı ve o menhus ayrılığı ortadan
kaldırmak şerefini kurumun doğmasında görüyoruz. Açık bir alın, temiz bir kalp
ve hüsnü niyetle teşekkül eden K.A.T.A.K hiç şüphe yoktur ki bir taraftan
yetmiş bin Türk varlığını temsil ettiğinden göğsümüz sevinçle iftiharle
kabarırken grurla söyleyebiliriz ki bu topluluğu bizden ümit etmiyen sair
unsurların da hayret ve hayranını mucip olmuştur. Evkafın tehlikeli bir barıt
fıçısı, haklıda yanaşılmaz yırtıcı bir sürü sananlar şimdi anlamıştır ki, ne
Evkafta, ne de halkta bu iki ağır töhmet hakikat olmayıp yine kendimiz
tarafından vurulmuş sahte bir damgadan başka bir şey değildir. Bunu son hadise
teyit etmiş değil midir? Bilinmelidir ki varlığına ve şerefine sarsıntı verecek
herhangi bir tehlikenin baş göstermesi karşısında bu asil millet her şeyi
unutur ve hemen yıkılmaz bir kale gibi yekvücut olarak şeref ve varlığının
bütünlüğü uğruna umulmadık bir anda topluluk ve mucizeler yaratmasını bilir ve
bunun hakkından da gelebilir. İşte 20 yıldan sonra gömdüğü ikilik ve yarattığı
topluluk timsali “K.A.T.A.K” Türk bağrından doğmuştur.”4
O günlerin atmosferinde “Particiliğe” lanet yağdıran
Dr. Küçük ve arkadaşları nasıl olmuştu da 23 Nisan 1944 yılına gelindiğinde
K.A.T.A.K’tan ayrılarak yeni bir parti “Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi”ni
kurmuşlardı. Bu konuya daha sonra derinliğine değineceğiz fakat önce
K.A.T.A.K’ın ilk bir yılına ve yaşananlara bakalım. Bu arada 1943 Belediye
seçimleri sonunda Necati Özkan’dan daha fazla oy almayı başaran Dr. Küçük
ilginç şekilde K.A.T.A.K’ın ilk oturumundaki seçimde Necati Bey’in gerisinde
kalmıştır. Kısa sürede Faal üyelerin gayretiyle Ada’nın dört bir köşesinde
örgütlenen K.A.T.A.K bir birliktelik türküsü haline gelmiştir. Ona yazılan
milli duyguların sel olduğu şiirler ve övgüler her gün gazete sayfalarını
süslemekteydi. Artık Dr. Küçük ve Necati Bey’in adları aynı şiirde iftiharla
yazılmaktadır. Fakat K.A.T.A.K’ın kurulmasından daha 12 gün sonra Dr. Küçük
gazetesinde “KATAK Açılırken” başlıklı yazısında şu şekilde bir açıklama yapma
ihtiyacı duymuştu: “ Kıbrıs Türk
Cemaatinin son refah ve saadet noktası olacağı muhakkak olan KATAK kurulurken
yine bazı başıboş, işsiz güçsüz, daha doğrusu tabiri amiyanesiyle serserilerin
büyük faaliyet ve enerji sarfettiklerini görmekle cidden büyük acı ve azap
duymaktayız. (…) Deniliyor ki Dr. Küçük KATAK’ın aleyhindedir. Bunu tamamile
reddeder ve bu çirkin propagandayı yapanların suratlarına yine bu gayrı nezih
sözlerini fırlatırım. Ben pek ala biliyor ve takdir ediyorum ki bu bütün Kıbrıs
Türklüğünün son halâs noktasıdır. Yine bu adamlara diyeceğim ki benim de bütün
gaye ve maksadım mensup olmakle iftihar duyduğum Kıbrıs Türk Cemaatine gücümün
kuvvetimin yettiği kadar maddi ve manevi yardım yapmak ve onu bugünkü yüz
kızartıcı vaziyetten kurtarıp medeni milletlere yaraşır bir mevkie yükseltmek
çıkartmaktır. Bunu muhaliflerimin böyle bilmesini rece ederken şeref peşinde
koşmadığımı, sandaliye işgal için de uğraşmadığımı da anlatmak ister. Çünkü
şeref ancak budalalar için bir meziyettir. Kendimin en fazla iftihar duyduğu
ise mesleğimdir. Ben daha evvel de izah ettiğim gibi ortaya atılmış
bulunuyorsam yalnız ve yalnız cemaate bir hizmettir, bir yardımdır…”5
Günler günleri aylar da ayları kovalamış ve tarih 9
İlk Kanun 1943 Salı (9 Aralık 1943 NP) gününü gösterdiğinde Lefkoşa’da,
K.A.T.A.K Lefkoşa Federasyonu seçimi olmuştur. Dr. Küçük seçimi kıl payı
kazanarak ilk 6 kişi arasına zorlayarak girmişti. Herhalde Doktor, şeref ve
koltuk peşinde olmadığından olacak ki bunu hazmedememiş ve yine kaleme sarılıp
gazetesinde birkaç gün sonra “Seçim
Böyle mi Olur” başlıklı bir yazı döşemiştir: “… Bakınız, iyice dinleyiniz: Bayramın ikinci günü reylerini kullanmağa
gelen köylülerimiz Katak merkezine yaklaştıkları zaman karşılarında katip
kendilerini Bay Necati Özkan’ın evine gönderiyor ve orada bayram tebriki
yapılacağı söyleniyor. İyi düşünce ile hareket eden ve hiçbir fena niyet sahibi
olmıyan temiz köylüler de gösterilen yere gidiyor ve orada kahve ve sigara ile
ağırlanarak ellerine küçücek Arap harfleriyle yazılı birer kâğıt parçası
sıkıştırılıyordu ve kati talimat veriliyordu. Dikkat diye emir buyruluyordu
şimdi federasyon azalarını seçmeğe gidiyorsunuz içimizden temizlemek
istediğimiz fena adamlar vardır. Bunlara sakın reylerinizi vermeyiniz.
Ellerinizdeki kâğıtta mevcut 6 ismi rey kâğıtlarına yazarsınız. O gün erken
saattan evimden ayrılmamak mecburiyeti hâsıl olduğundan içtimaya ancak bir
çeyrek saat sonra gidebilmiştim. Müzakere başlamış herkes reylerini veriyordu.
Seçim yapılmış ve daha evvel ilan edilen şahıslar intihap edilmişti. Kapının
önüne çıktığımız zaman beni çok iyi tanıyan bu köylü kardeşlerim etrafımı
sarmış ve Bay Necati’nin evinde cereyan eden bu çirkin propagandayı
teessüflerle anlatmağa başlamışlardır. Ve ceplerinden çıkardıkları küçük bir
kâğıt parçasını bana uzatarak işte dediler. Bize bu isimlere rey vermemizi
tenbih (tembih) etmiş ise de biz aldırmadık; çünkü zannettikleri gibi köylüler
boğazlarına ip takılarak çekilecek insanlar değildir. İyi veya fenayı ayırt
edecek kadar aklımız vardır. Kâğıda göz gezdiriyorum. Şu isimleri okuyorum:
İzzet Bey, Av. Fadıl Bey, Necmi Avkıran Bey, Dr. Rauf Bey, Dr. Pertev Bey,
Necati Bey. Bu mühim malûmat üzerine henüz oradan ayrılmayan Katak başkanına ve
kÂtibine meseleyi izah ederek evime döndüm. Düşündüm ve düşünüyorum. 65 bin
Türkün varlığile alâkadar bu en kudsi Katak’dan bile nasıl ve ne suretle
istifadeye kalkışılıyor ve onu şahsi emeller uğruna nasıl alet ediyorlar. Şimdi
acaba sormaz mıyız? Böyle bir intihabın kıymeti nedir? Ve hangi kanun buna
müsaade edebilir? Kararı efkârı umumiye ye bırakırım.”6
Dr. Küçük kendisine karşı yapıldığını iddia ettiği “kombinacılıktan” uzak temiz
bir siyasetçi olarak gözyaşı döküyordu. Acaba durum bumuydu? Dr. Küçük öyle
diyor! Dr. Küçük sonra gazetesinde Necati Bey’in kavgalı olduğu kardeşi Osman
Nurettin Mısırlızade imzalı ve “Evvelâ Cemiyet Böyle mi Olur” başlıklı bir
yazıyı yayınlayarak Necati Özkan’ın kardeşinin bile kendisine karşı olduğunu
yazarak yazının sonunda şöyle diyecektir.
“Kardeşinin bu yazılarına acaba Bay Necati ne cevap verecektir. Yoksa bu
satırlarda (Seçim Böyle mi olur) başlıklı yazı gibi sükütle mi karşılanacaktır?”7 Siyasal
deneyimlerimizde listecilik ve kombinacılık hastalığının kökenleri üzerine iyi
bir örnek olarak da değerlendirilebilecek olan bu olay, aslında böyle gelişmiş
olmasa bile bunun siyaset deneyimlerimiz arasında bir realite olarak karşımıza
çıkması, bugünlere kadar siyasetçilerin bunu başarılı siyasetçi profiline
yazmış olması ne kadar dramatik değil mi? Bugün partilerin delegeleri bile aynı
uğurda savaşan “Siyasetçi”lerin maşaları olmaktan öteye gidemiyorlar. Siyaseti
İngiliz’den öğrenmiş atalarımızın gurur duyduğu çocuklarıyız. Hiçbir zaman
şeref ve koltuk peşinde koşmayanların propaganda için bir aileyi birbirine
düşürmekten geri kalmadığı o dönemlerde siyasetimizin temelleri de atılıyordu.
Bugünlere gelmek kolay olmadı! Necati Bey’e gelince bu olayları “evet” sukutla
karşılamıştır. Fakat ne fayda yakında yapılacak olan Kardeş Ocağı Azalığı
seçimi için şeref ve koltuk peşinde olmayanlar hazırlanırken yine hüsrana
uğrayacaklardır. Ve o zaman da Necati Bey yine hedef olacaktır. Ama bu defa
ipler fena halde kopacaktır. Zira Dr. Küçük, kendisine yollandığını iddia
ettiği imzasız bir mektubu Halkın Sesi’nde “Yeni Edebiyat Numuneleri…” başlığı
altında şöyle yayınlayacaktı:
“Ey
eşek Dr. Fadıl Küçük. Be namussuz, kara cahil, küstah herif, sen ne adam oldun
ki bizim kulübümüze Kardeş Ocağına aza olmak istedin. Senin yerin babanın
ahırları ve Çetinkaya Kulübü olduğunu bilmiyor musun?(...)”8 Mektup böyle
başlıyordu. Fakat gerisine gerek yoktu. Çünkü Dr. Küçük yazısında bu mektup
aracılığıyla belli kimselere gereken mesajı yollayacaktı. Bu mektuba istinaden
Kardeş Ocağını hususi bir kahvehaneye benzeten Dr. Fadıl Küçük ve arkadaşları,
hiçbir zaman koltuk peşinde koşmamış olmalarının hırsıyla neler yazıyorlar
neler. Gelecek hafta, siyasal deneyimlerimize ışık tutacak olan İngiliz’den
olma, Kıbrıslı Türk’ten doğma K.A.T.A.K’ımızın siyasal deneyimlerimize neler
kattığını ve Dr. Küçük – Necati Özkan çatışmasını en acımasız boyutları ile siz
değerli okuyucularımıza sunmaya çalışacağım.
Devam Edecek…
DİPNOTLAR
1Girne Milli
Arşiv, Halkın Sesi Gazetesi, “Tekrar Başlarken”, 21 Nisan 1943, Sayı:253,
Sayfa:1
2Girne Milli
Arşiv, Halkın Sesi Gazetesi, “Türk Azınlığının Haklarını Koruyacak Yeni Bir
Cemiyet Kuruldu”, 21 Nisan 1943, Sayı:253, Sayfa:1
3Girne Milli
Arşiv, Halkın Sesi Gazetesi,1 Ekim 1943, Sayı:322, Sayfa:1
4Girne Milli
Arşiv, Halkın Sesi Gazetesi, “Günün Cilveleri-Particiliğe Paydos!-”, 21 Nisan
1943, Sayı:253, Sayfa:2
5Girne Milli
Arşiv, Halkın Sesi Gazetesi, “KATAK Açılırken”, 30 Nisan 1943, Sayı:257,
Sayfa:1
6Girne Milli
Arşiv, Halkın Sesi Gazetesi, “Seçim Böylemi olur?”, 16 Aralık 1943, Sayı:352,
Sayfa:1
7Girne Milli
Arşiv, Halkın Sesi Gazetesi, “Evvela Cemiyet Böyle mi Kurulur?”, 25 Aralık
1943, Sayı:356, Sayfa:1
8Girne Milli
Arşiv, Halkın Sesi Gazetesi, “Yeni Edebiyat Numuneleri…”, 18 Aralık 1943, Sayı:353,
Sayfa:1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder