Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
KAVGA
BÜYÜK SEBEP KÜÇÜK II
İngiliz Hükümetinin 1931 yılında başlayan sıkıyönetim kanunları yüzünden Kıbrıslılar baskı altında zor günler geçirmiştir. Bu dönemin sonlarına doğru ikinci dünya savaşının patlak vermesi, İngiliz Hükümeti’ni Ada Halklarına karşı yumuşamaya zorlamıştır. Kıbrıslılar, bir savaşın fayda sağladığı ender halklardandırlar. “İkinci Dünya Savaşı’nın Kıbrıs’a yalnızca ekonomik ve sosyal bakımdan değil siyasi bakımdan da yararı olmuştur. Çünkü savaş dolayısıyla çok sıkışık duruma düşen İngiltere Kıbrıs halkının (Halklarının NP) gönlünü almak, onu hoş tutmak ve böylece kendi saflarında kalmasını sağlamak amacıyla adada reform sayılacak girişimlerde bulunmuştu. Yüzyıllardan beri tefecilerle faizci, fırsatçı tüccarların elinde ezilen taşınır ve taşınmaz malları borçlarından dolayı hacizler ve mecburi satışlarla sudan ucuza elinden alınan köylü, borçtan olduğu gibi, geliştirilen kooperatifler sayesinde gelecekte tefeciye, tüccara bağımlılıktan da kurtarılıyordu. Ada’da yapılan askeri harcamalar ve Kıbrıslıların ücretli askerlikleri de ülke ekonomisine hatırı sayılır maddi bir katkı olmuştu. Siyasi yönden ise, 1931 ayaklanmasıyla konan çeşitli kısıtlamalar kaldırılmış, temel işçi hakları geri verilmiş, siyasi parti kurmak serbest bırakılmıştı.”1
1941 yılına gelindiğinde İngiliz Hükümeti, serbest
seçimlerin yapılmasını olanaklı kılacak kanunu çıkartmıştı: Fakat ikinci dünya
savaşının sürmesi ve Nazi tehdidinin devam etmesi seçimleri daha sonraki
yıllara ötelemişti. İkinci Dünya
Savaşı’nın sonunda İngilizlerin Kıbrıs için Muhtariyet (Özerklik,
Sel-Government NP) vaadinde bulunması ve Kıbrıslı Rumların Enosis talepleri
arasında sıkışıp kalan Kıbrıslı Türkler, dağınık, birlikten uzak bir cemaat
görünümündeydi. İşte bu siyasal ortamda, 21 Mart 1943 yılında Belediye
Seçimleri gerçekleşmişti. Bu serbest seçimler için, 12 yıllık sıkıyönetim
kanunlarından sonra, Kıbrıslılar siyasete geri döndü diyebiliriz. Aynı zaman da
bu, Kıbrıslı Türkler için de ilk siyasi rekabet anlamına da geliyordu,
İngilizlerin hiç hazmedemediği Necati Özkan ve Genç Bozkurt Dr. Küçük ilk kez
karşı karşıya geleceklerdi.
“SÖZ” KÜÇÜK’ÜN “SU” NECATİ’NİN
1943
Seçimlerinde Lefkoşa Belediyesi Azalığı için yarışacak olan Kıbrıslı Türkler,
iki grup halinde seçimlere katılmıştı. Halk Partisi olarak seçimlere giren grupta;
Dr. Fadıl Küçük, Şükrü Veysi, Necmi Avkıran ve Hasan Fahri Uzman vardı. Bu
grubun Liderliğini Dr. Küçük üstlenmişti. Diğer grup ise; M. Necati Özkan, Av.
Fadıl N. Korkut, Dr. Pertev ve M. Rüstem’den oluşmaktaydı. Bu grubun Lideriyse
tabi ki Necati Bey’dir. Burada belirtmem gerekir ki, 1943 seçimlerinde Söz
Gazetesi Halk Partisi adaylarını açıkça desteklemektedir. İngiliz Hükümetinin
12 yıllık baskı dönemi ardından Necati Bey’in popülaritesi azalmıştı. Ama halen
İngiliz Hükümetinin kara listesinin başındaydı. Bunla beraber Dr. Küçük’ün
siyaset sahnesinde yer alması, Türkçü söylemleriyle halka hitap etmesi ve
İngiliz Hükümeti’nin bundan rahatsız olmaması da ilginç değil mi? Burada
İngilizlerin Ada’dan ayrılmamak için, cemaat yerine yeni koşullarda etnik
unsurlara dayalı “böl ve yönet” politikasını sürdürme gayesi yatmaktaydı. İngiliz
Hükümeti’nin bu yöndeki politikalarına en iyi örnek; 1943 seçimleri öncesi
Lefkoşa Belediye Reisi Dr. Themistoklis Dervis’in (Dr. Gigi NP) Kıbrıslı
Türklerin yoğun olduğu yerlerdeki semt isimlerini ulusal öğelerle
değiştirmesine ses çıkartmamasıdır. Tarihi Sarayönü’nün adı “Atatürk Meydanı”
olurken, Rumların en yoğun olduğu Hacı
Sava Kapısı ise “Metaxas Meydanı” oluyordu.
Seçim propagandaları sırasında İngilizlerin bu gelişmelere ses
çıkartmaması, ileriki projeleri için zemin yaratma gayelerinden başka bir şey
değildi. Lefkoşa Belediye Başkanı ve yeniden aday olan Dr. Gigi’nin yapmış
olduğu bu icraatı yani yeni ulusal meydan isimlerine Söz Gazetesi, 7 Mart 1943
tarihli sayısında şöyle yer vermekteydi:
“… Memnuniyetle öğrendiğimize göre Lefkoşa Belediyesi Sarayönü Meydanı’na
Atatürk Meydanı ismini vermiş ve meydanın muhtelif yerlerine “Atatürk Meydanı”
yazılı levhalar asmıştır. Dr. Gigi’yi bu hareketinden dolayı takdir ederken
Belediye Seçiminin pek yakın olduğu bugünlerde Türk halkının kendine karşı
sempatisinin bir kat daha artmasına vesile olacağını tahmin ederiz.”
Burada hemen belirtmeliyim ki, İngilizlerin muradı; ulusallaşmaya
kapıyı açtığı bu dönemle gelecekte uygulamaya koyacağı projesine zemin hazırlamaktı.
İşte bu ortamda seçimler yaşanacaktı…
Dr. Küçük liderliğindeki Halk Partisi seçimlere
girerken, “Sayın Türk Halkına” başlıklı ilk seçim bildirilerinde; “Gayemiz: Koltuk işgali, şeref payesi
değil, ancak Türk cemaatine elimizden gelen hizmeti yapmak olacaktır.
Programımız;
1-Başkâtip
Muavinliğine bir Türk getirilmesi,
2-
Belediye Muamelelerin Türkçe ve Rumca olması,
3-
Nüfus nispetinde Türk memur ve işçi istihdamı,
4-
Bakımsız kalan Türk mahallelerinin imarı,
5-
Türk halkı ve esnafının haklı şikâyetlerinin dinlenmesi ve Belediye meclisinde
müdafaası.
Halk
Partisi Namzetleri
Dr.
Fadıl Küçük, Şükrü Veysi, Necmi Avkıran, Hasan Fahri Uzman”2
Seçim propagandalarının kızıştığı bu dönemde,
adaylar için o günlerde çıkan tek Türkçe gazete olan “Söz Gazetesi” önemli bir
propaganda silahıydı. Bu silah, daha çok Dr. Küçük ve ekibine hizmet
etmekteydi. Söz Gazetesi’nde Dr. Küçük’ün seçim arifesinde “Niçin Çıkıyoruz”
başlıklı yazısında şu cümleler yer alıyordu: “Senelerden beri birbirinden uzak, birbirinin halinden anlamak istemeyen
teşkilatsız bir Türk cemaati vardır ki; istikbali, hergün biraz daha karanlığa
biraz daha tedenniye (gerileme) yaklaşmaktadır. Acaba bunun mesuliyetini kimlerde
araya biliyor ve kimleri mahkûm edebiliyoruz? İtiraf edeceğimiz bir hakikat
vardır ki mesul ne hükümet ne de diğer unsurlardır. Kabahatlı yalnız ve yalnız
bütün memleket Türklüğüdür. Çünkü iptidadan (önceden) şimdiye kadar hükümetin
bize verdiği haklardan istifade etmesini bilmedik. Çünkü birbirimizle
uğraşmaktan birbirimizin boğazına sarılmaktan, mania (engel ) olmaktan başka
hiçbir iş yapmaya vakit bulamadık. Yani başımızdaki unsurlar (toplumlar) her
fırsattan istifade edebilmesini bilmiş, cemiyetler (dernekler) kurmuş, varlık
göstermiş milli benliklerini tenmiye ettiği (tenkiye: İç temizliği) halde
bizler önümüze hizmet maneviyesini (moralini) kırmak kahramanlığını
gösterebilmişizdir. İşte bugün de karşımıza yeni bir fırsat çıkmış bulunuyor.
Hiç olmazsa bundan olsun istifade etmesini bilmeliyiz. Bu da; cemiyetin varlık
ve refahıyla alâkadar bir imtihan kapısı önünde bulunuyoruz. İyice bilmeliyiz
ki kaybedilen her fırsat Türk cemaatine pek ağır ve pahalıya mal olacaktır. (…)
Artık uyanmak zamanı gelmiştir. Bugün belediyeden isteyeceğimiz birçok haklı
taleplerimiz vardır. Hergün acı şikâyetler kulaklarımıza kadar gelmektedir.
Memurların Rum olmasından lisan bilmeyen Türkler müşkülata maruz kalıyorlar.
İşte daha buna mümasil (benzer) birçok mesail (işler) vardır ki bunların
hallini (çözümünü) ancak mefkureli (idealist) sabit fikirli vekiller temin
edecektir. (…) İyice anlamalısınız ki hatır gönül veya birkaç para
mukabilinde(karşılığında) vereceğiniz reyinizle hem size hem de cemaatinize en
büyük fenalık ve hinayeti yapmış olacaksınız. Size uzatılacak birkaç kağıt
parçası ile memleket ve şerefinizi satacak olursanız gelecek nesillerin
ilelebet lanetleriyle yad edilecek (anılacak) ve millet hainlerinin kara listesinde isminiz
daima görülecektir. (…) 3
Yine Söz Gazetesinde seçimlere kısa bir süre kala
Kıbrıslı Türk adaylarının yaptığı ilk miting konuşmalarını sayfalarında şöyle
yansıtıyordu: “ Belediye Aza Namzetleri
Pazar Günü Halka İlk Hitabede bulundular. Halk Partisi azaları Pazar sabahı
havanın soğuk ve yağmurlu olmasına rağmen Girne Kapısı meydanlığına toplanan
yüzlerce dinleyiciye ilk hitabelerini yapmışlardır. Türk bayrakları ile donanan
hitabet kürsüsünde ilk söz alan Dr. Fadıl Küçük halkın coşkun tezahürleri ve
yaşa! Sesleri arasında dinleyicilerine hitap etmeye başlamış ve heyecanlı
sözleri birçok yerinde alkışlarla kesilmiştir. Halka büyük hizmeti geçen genç
doktorumuz itimat verici bir sesle dinleyicilerine temiz mazisinden ve ümit
dolu istikbalden bahsederek cemaati uğruna yorulmadan çalışacağını vaat etmiş
ve kendileri için Gigi veya Kliridis4 partilerinin mevzu bahis olmayıp
ancak Türk cemaatinin menfaatlerinin icap ettirdiği şekilde çalışacaklarına ve
bunun için rey sahiplerinin kendi partisini seçmelerini istemiştir.
Daha
sonra söz alan Necmi Avkıran Belediye işlerine temasla mevcut Türk azalarının
cemaatin menfaatini hakkıyla müdafaa edemediklerinden ve orada hâsıl olan
yolsuzluklardan bahsederek hükümetin halka vekillerini seçmek salahiyetini
vermekle çok yerinde hareket etmiş olduğunu söylemiştir. (…) Alkışlar arasında
çekilen Necmi Avkıran yerini tanınmış tüccarlarımızdan Hasan Fahri Uzman’a
bırakmıştır. Gelecek için halka parlak ümitler vadeden Uzman, partisi ile
birlikte kazandığı takdirde cemaatine daha faydalı işler yapmaya çalışacağını
ve bugün Türkiye’de iş başında olan hükümet adamlarıyla mebusların gençlerden
olduğuna işaretle burada da artık gençlerin iş başına geçme zamanının geldiği
kanaatinde olduğunu bildirmiştir. (…)
Söz Gazetesi, “Halk Partisi” adaylarının
konuşmalarını muntazam bir şekilde okuyucusuna aktarmış, fakat Necati Özkan ve
arkadaşlarının kurmuş oldukları grubun miting konuşmalarına yorumlar katarak
özetle bahsetmiştir. Ayrıca Necati Özkan’ın karizmatik liderlik vasıflarından
“Halk Partisi”ni korumak maksadıyla bu gruba, Av. Fadıl Partisi adını vermiş ve
böylelikle Necati Beyle uğraşmaktan ziyade ekibinin üzerinden propaganda
yapılmıştır. Şimdi Söz Gazetesi’nin Avukat Fadıl Partisi dediği, Necati
Özkan’ın bulunduğu grubun miting konuşmalarını nasıl aktardığına bakalım; “Aynı gün ö.s. (öğleden sonra) Asmaaltı
meydanında toplanan Avukat Fadıl Partisi mensupları söz söylemişler ve halka
programlarını izah ederek onlara yaptıklarından ve yapacaklarından uzun uzadıya
bahseylemişlerdir. Orada söylenenleri zapt edemediğimiz (not edemediğimiz) için
burada teferruatı (ayrıntıları) ile bahsedemeyeceğiz. Yalnız Bay Necati
Özkan’ın gazetemizi alakadar eden mahiyette sarfeylediği birkaç cümle üzerinde
de durmak istiyoruz.”5 Söz Gazetesi başyazarı,
bu girişten sonra adeta savaşırcasına Necati Özkan’a sayfalarca cevap veriyordu.
Tamamen taraf tutmaya başlayan Söz Gazetesi, Dr. Küçük liderliğindeki Halk
Partisi’ni genç, dinamik ve halkçı ilan ederken, Necati Özkan’a karşı ise çok
dikkatli bir saldırı yapmaya başlamış, Necati Bey’in grubuna önce “Av. Fadıl
Partisi” daha sonraları “Muhalif Parti” diyerek küçültücü imalarla yayın
yapmıştır. Bu minvalde Söz Gazetesi’nin 17 Mart 1943 tarihli sayısı önemlidir.
Bakın, Söz Gazetesi’nde neler yazılmıştı: “(…)
Vakit Ö.S. saat iki Partinin söz söyleyeceği eski iplik pazarına halk akın
ediyordu. Aksi gibi yağmur da bu akın eden halkı hafiften ıslatıyor ve incecik
damlaları ile yüzleri serinletiyordu. Muhtelif hacimde şerefli bayraklarımızla
donanan balkonda az sonra muhalif fırka namzetleri görünmüştür. İlk sözü alan
Bay Necati Özkan, 1932 tarihinde milletvekili iken başardığı işler hakkında
izahat vermiş ve o büyük işleri başarırken şimdi Halk Partisi namı ile ortaya
atılanların o zaman uykuda olduğunu ve şimdi akalliyetle (azınlıkta) bulunan
Türk cemaatinin haklarının ancak kendi ve partisi tarafından müdafaa
edilebileceğini ilave etmiştir. Hiç şüphe yok ki Bay Necati bunları söylerken
Halk Partisi azalarının uykuda değil Dr. Fadıl’ın İsviçre’de, Şükrü Veysi’nin
de lisede tahsilde ve Hasan Fahri Uzman’ın her zamanki gibi halk işleri ile
uğraşmakta, Necmi Avkıran’ın da kendi ile beraber çalışmakta olduğunu
unutmuşlardır. (…) Bay Necati’den sonra sözü Dr. Pertev almış ve kısa olan
konuşmalarında Türk cemaatinin eski bir emektarı olduğunu, Türk hastalarına haftanın
bir gününde değil her gününde baktığını, bu gibi fakir hastalara kliniğinin
açık bulunduğunu (…) sözlerine ilâve etmiştir. Bunlardan sonra söz alan Avukat
Bay Fadıl Korkut oradaki kalabalığın hayalinde on sene evvelki intihap (seçim)
günlerini canlandırdığını söylemekle sözlerine başlamış ve kendi ile
arkadaşlarının geçmişte yaptıkları faydalı işlerden bahisle partisinin
tecrübeli insanlar olduğunu ve geçmiş tecrübelerine dayanarak halkın huzuruna
çıkmış bulunduklarını, elde mevcut tecrübelerin kendilerine eskilerden miras
kaldığını, eskilere de onlardan evvelki nesilden kalma olduğunu söyledikten
sonra “Eskileri inkâr tarihimizi inkârdır” demiştir. (…) Avukat Fadıl’dan sonra
partinin en yaşlı azası olan Bay Rüstem’in de söz söylemesini herkes beklemişse
de bu zat nedense buna lüzum görmeyerek şapkasını başına giymiş ve
arkadaşlarının arkasından o da balkondan çekilmiştir.6
Seçimlerde karşılıklı
eleştiriler yanı sıra kim daha çok ulusal konuşma yapar yarışı da yaşanmıştır.
Özetle bu seçimlerde siyaseten yeni yeni palazlanan genç Bozkurt Dr. Küçük,
puan toplamıştı. Fakat bugün çocuklarımıza öğretilen o muhterem halkçı kişiliği
için bir örnek olarak haftada bir, her Çarşamba meccani (ücretsiz) hastalara
bakması nedense o zamanlar Dr. Pertev’in de dikkatini çekmiş olacak ki, bunu propaganda
konuşmalarında tenkit etmiştir. Zira o dönemde geriye kalan günlerde, yani
haftanın 6 veya 5 günü Dr. Küçük paralı hizmet vermekteydi. Bugün, 21 yüzyılda
halen Meclisimizde vekillerimizin çoğunun doktor olması işte bu siyasal
deneyimlerin getirdiği bir gelenek olsa gerek. Toplumun fakirliğe mahkûm olduğu
1930’lu yılların ardında yurt dışında tahsil imkânı bulmuş olan “Liderlerimiz”
halkımıza ücretsiz tedavi imkânı tanımış fakat bunu da her fırsatta o dönemin
gazetelerinde afişe etmekten geri kalmamıştırlar. 1943 Belediye azalığı
seçimleri sonucunda Halk Partisi ağırlıklı olarak seçimden zaferle çıkmıştır.
21 Mart günü sadece erkeklerin oy kullandığı bu seçimlerde Lefkoşa’da sonuç
şöyleydi: “Dr. Fadıl Küçük 548, Necmi
Avkıran 521, Şükrü Veysi 492 ve Necati Özkan ise 455 oy alarak seçilmişlerdi.
Halkçı Parti’den Hasan Fahri Uzman sadece 5 oy farkla seçimi kaybetmişti”. 7
1943 Seçimleri, İngiliz Hükümeti’nin katkılarıyla,
Kıbrıslı Türkler arasında bir birlikte hareket etme ruhu yaratmıştı. Fakat bu
seçimler nedeniyle ilk kez karşı karşıya gelen Dr. Küçük ve Necati Özkan artık
toplumsal liderlik yarışına da girmiş oluyorlardı.
EKSELANSLARI
“K.A.T.A.K”I İŞARET ETTİ…
İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru 14 Ağustos
1941’de, ABD Başkanı Roosevelt ve İngiltere Başbakanı Churchill’in imzaladığı
Atlantik Belgesi, Kıbrıs’taki halkların geleceği için çok önemliydi. Ayrıca bu
belge ile İngilizlerin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki çıkarları Ada’da yeniden
bir düzen kurmasını zorunlu hale getiriyordu. Belge, İngilizlerin uzun vadeli
stratejik planlarının sağlıklı işlemesi için hayati önem taşımaktaydı. Bu
belgede özetle şöyle denmekteydi; “Bütün
halklar kendi yönetim şekillerini seçmede özgür olmalı. Egemenlikleri ve kendi
kendilerini yönetme hakkı ellerinden zorla alınmış olanlara bu hakları geri
verilmelidir”.
21 Mart 1943 Belediye seçimlerinin ardından Nisan
ayı başlarında, İngilizlerin meşhur Lordlar Kamarası’nda Sömürgeler Bakanlığı
Müsteşarı, Devonshire Dükü, şu minvalde konuşmuştu: “1882’de Gladstone tarafından Ada’ya verilen anayasal düzenin iyi
çalışmadığını, şimdi ise Kıbrıs’ta demokratik kurumların daha sağlam temeller
üzerinde yeniden yapılanması gerektiğini belirterek, Ada’nın kendi kendini
yönetmesi yolunu hazırlamaktayız.”8
Daha sonra Lordlar Kamarasında konuşan İşçi Partisi
vekili Lord Faringdon, kısa süre önce adayı ziyareti sırasında edindiği
izlenimleri şöyle anlatmıştı: “Yunanistan
gerçekten Kıbrıs’ın anavatanı değildir. Ada’nın İngiltere’den elde ettiği
yararları Yunanistan sağlayamaz. Kıbrıs halkının, bir bütün olarak Yunan
Kralına bağlılık duyması olanağı yoktur. Kıbrıs’taki halkın üçte birini
oluşturan Türkler ilhaka karşıdır ve böyle bir şey olursa Türk toplumu pek
küçük bir azınlık durumuna düşecektir”.9
İşte bu yeni koşullarda, Kıbrıslı Türklerin “resmi”
tarihine ilk siyasi örgüt olarak geçecek olan K.A.T.A.K kurulacaktır. Tabi ki
Ekselanslarının teşvikleriyle…
DEVAM
EDECEK…
Dipnotlar
1 Gürkan, Haşmet
Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa,
1996, S:122
2 Söz Gazetesi 9
Mart 1943’den naklen Gürkan, Haşmet
Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa,
1996, S:123
3 Söz Gazetesi 10
Mart 1943’den naklen Gürkan, Haşmet Muzaffer,
Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa, 1996, S:124-125
4 1943
Seçimlerinde, Lefkoşa Rum Belediye Başkan adayları Dr. T. Dervis’in (Dr. Gigi) grubu ve Yanni Kliridis’in grubu
yarışmaktaydı.
5 Söz Gazetesi 16
Mart 1943’den naklen Gürkan, Haşmet
Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa,
1996, S:125-127
6 Söz Gazetesi 17
Mart 1943’den naklen Gürkan, Haşmet
Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa,
1996, S:126-127
7 Gürkan, Haşmet
Muzaffer, Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Galeri Kültür Yayınları, 2. Baskı, Lefkoşa,
1996, S:127
8 Söz Gazetesi, 10
Nisan 1943’den naklen Gazioğlu, Ahmet, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs II, Enosis
Çemberinde Türkler, CYREP yayınları, Nisan, 1996, S:335
9 Söz Gazetesi, 9
ve 13 Nisan 1943’den naklen Gazioğlu, Ahmet, İngiliz Yönetiminde Kıbrıs II,
Enosis Çemberinde Türkler, CYREP yayınları, Nisan, 1996, S:335-336
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder