Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
HALKIN
LİDERİNİN MİRASI...
4 Haziran 1878 antlaşmasıyla Kıbrıs, Osmanlılar
tarafından İngilizlere kiralanmıştır. Bu antlaşma 1914’de kadar devam etmiş ve
bu süre zarfında Kıbrıs, İngiliz Yüksek komiserleri tarafından yönetilmiştir.
Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı sırasında İttifak devletlerinin yanında yer
almasıyla İngilizler Kıbrıs’ı ilhak ettiklerini açıklarlar. 1923 senesinde
imzalanan Lozan Antlaşması ile de bu ilhak Türkiye Cumhuriyeti tarafından
tanınır. Bu tarihten itibaren İngilizler adanın idaresi için artık Yüksek Komiser
yerine Ada’ya Vali atamaya başlarlar. İngilizler adaya gelir gelmez
siyasetlerine (Böl ve Yönet) hizmet
edecek bir de meclis kurarlar. İngilizler adaya geldikten kısa süre sonra
1882’de yeni bir Anayasa yürürlüğe koymuştu. Bu yeni anayasasya göre; Kavanin
Meclisi yasama görevi yapacaktı. Meclisin yapısı ise İngiliz çıkarlarına göre
belli bir denge içermekteydi: 9 Hıristiyan, 3 Müslüman ve 6 resmi üyeden
oluşacak olan meclise aday olan vekillerden hıristiyan üyeyi hıristiyanlar,
müslüman üyeyi müslümanlar seçecekti. Mecliste yapılan oylamalarda oyların eşit
çıkması durumunda, Yüksek Komiser’in oyu ayırıcı oy olacaktı. Kavanin Meclisi
seçimleri için İngilizler Ada’yı Lefkoşa-Girne, Mağusa- Larnaka ve Limasol-Baf
olmak üzere üç seçim bölgesine ayırmışlardı. Her seçim bölgesinde 1’i müslüman,
3’ü hıristiyanlarca seçilmek üzere 4 üye görev yapacaktı. Kavanin Meclisi
adıyla kurdukları meclise seçilecek milletvekilleri halkın haklarının savunulması
açısından hayati önem taşımaktaydı.
İngiliz Sömürge Yönetimi Kıbrıs Halklarını iyi etüt
etmişti. İlk olarak halkların bağımsızlıklarına ulaşmamalarında en etkili yolun
mevcut statükonun korunması yani dini esaslı cemaat anlayışının pekişmesini
sağlayacak yapıların güçlendirilmesinden geçtiğini tespit etmişlerdi.Türk ve
Elen halklarının birlikte mücadelesini engellemek için Kavanin Meclisi’nde
bulunan 9 Rum üyeye karşın 6 resmi üye (İngiliz) ile 3 Türk üyenin birlikte
hareket etmesini neredeyse zorunlu hale getirmişti.
Böl ve Yönet politikalarının bir gereği olarak da
Osmanlı’dan kalan Evkaf İdaresinin başına hükümetle işbirliği yapacak ılımlı
(İşbirlikçi) şahsiyetler özenle getirilmiştir. İngilizler bu dönemde Kıbrıs Türk
Halkını müslümanlık kimliğine sıkıştırarak ulusal bilinçle hareket etmesini
engellemiştir. 1925’e gelindiğinde İngiliz Hükümeti Kıbrıs Türk Halkına adeta
ikinci sınıf muamele yapmaktaydı. Kıbrıs Türk Halkının içinden ekselanslarının
sömürge yönetimine tam bağımlı kuklalar seçmişler, halkın ağır vergiler altında
zor günler yaşamasına, esnafın tefecilerin eline düşmesine sebebiyet veren
işbirlikçi seçkin bir zümre yaratılmasına zemin hazırlamışlardı. Kıbrıs Türk
Halkı ise çaresizlik içerisinde hükümetle iyi ilişkileri olan bu bencil
zümrenin şahsi çıkarlarını ve ekselanslarının politikalarını ön planda tuttuğu
yıllarda artık gelecekten umudunu kesmiş, bitap durumdaydı.
Bu düzenin değişmesinin gerektiğini düşünen genç bir
adam kalbindeki sesi dinleyerek büyük bir cesaret gösterir. Necati Özkan 1930’da
Kavanin Meclisi seçimlerine yanına aldığı ezilen halkın sesine kulak veren
arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sömürge Yönetimi’nin desteklediği “Evkafçı”
adaylara karşı “Halkçılar” olarak aday olurlar. İşte halkın üzerindeki
umutsuzluk perdesi ilk kez o zaman kalkar. Necati Özkan ve arkadaşları, halkın
yıllardır çektiği sıkıntıları ve işbirlikçi evkafçıların halka ihanetlerini en
iyi görenlerdi. Bu duruma son vermek ve Kıbrıs Türk halkının menfaatlerini
korumak için aday olmuşlardı. O güne kadar bütün Kavanin Meclisi seçimlerini İngilizlerin
desteklediği ve hükümet imkanlarını sınırsız kullanan evkafçı grup
kazanmaktaydı. Bu düzeni yıkmak için Necati Özkan’ın birinci seçim bölgesi
olarak belirlenen ve Evkaf Murahhası Sir Münir’in de aday olduğu Lefkoşa-Girne
kazasından aday olması gerekiyordu. Necati Özkan 1925’de daha Lefkoşa Belediye
azalığı görevini yürütürken mevcut durumu değiştirmenin tek çaresinin; yani halkının
onurunu iade edecek, halkın cesaretini yerine getirecek ilk adımın bu birinci
seçim bölgesinde ekselanslarının desteklediği Evkafçıların Lideri konumundaki
Münir Bey’in karşısına çıkarak olabileceğini görmüştü. İngilizlerin
desteklediği bu grup tüm hükümet imkanlarını kullanmakta, rüşvet almakta, halkına
ihanet ederek kamu işlerinin yolsuzluklarla yürütülmesini çanak tutuyorlardı. İngiliz çıkarlarına asla ters düşmemeye özen gösteren bu vekiller Kavanin
Meclisi’nde de halkın zararına olacak birçok işe imza atmaktaydılar. O günlerde
yayınlanan Söz Gazetesinin baş muhabiri Muallim Mehmet Remzi Bey’in devamlı
suretle evkafçıların halka ihanetini yansıtan köşe yazıları içler acısı durumu
ortaya koymaktaydı. Necati Özkan ise neden aday olduğunu her fırsatta halkına
anlatıyor ve halkın düşmanı olan bu işbirlikçilere karşı cesurca konuşmalar
yapıyordu. Yine Söz Gazetesi’nin yazarlarından Avukat Ahmet Raşit Bey’in bir
köşe yazısında Kavanin Meclisi’nde milletvekilliği yapan bu halk düşmanlarına
karşı yönettiği sorular oldukça dikkat çekicidir: “... 1- Bir kimse Kavanin
azası iken, bu sıfata haiz olduğu salâhiyeti suistimal ederek birisinden rüşvet
alırsa, böyle bir adam milletvekili olabilir mi? 2- Rüşvet maddesinden dolayı
cinayet mahkemesi huzurunda cürümünü kabul ederek tecil-i ceza ile kefalete
rabdedilen bir Kavanin azası tekrar intihab (seçilme hakkı) olunmak için
milletçe ehliyete malik midir? 3- 1925 senesinde Evkaf’ın siyasete karışması
aleyhinde olan ve evkaf partisi aleyhinde olarak Kavanin azalığına çıkan bir
kimse, intihabı kazandıktan sonra aleyhinde bulunduğu evkafçılığa iltihak eder
ve onun bütün memleketin başında yolunması için adeta bir fedai gibi çalışırsa
halkın kendisini intihab ettiği esasa hinayet etmiş ve bu seretle halkı aldatmış
olmuyor mu? Ve artık böyle bir kimse şayan-ı itimat mıdır? 4- Lise komisyonu aza-i tabiyesi
sıfatıyla mektebin tedrisat (öğretim), inzibat (asayiş) ve sairesini yakından
teftiş etmek vazifesi iken, mümeyiz-i mahsus ünvanına takılarak bu mektebin
imtihanlarında bulunduğu günler zarfında ağır yevmiyeler alan ve fakir halkın
hazinesine bar olan bir adam halkın zararına olarak kendi menfaat-ı şahsiyesi
için çalışmış olmuyor mu? 5- Bir lise idaresinde milletin adem-i iktidarından
bahsederek milli mevcudiyetimizin temelini sarsan ve liseyi “koleje” tahvil
için baş vurmadık vasait bırakmayan bir milletvekili, vazifesini hüsn-ü ifa
etmiş olur mu? 6-Şeref ve haysiyetini, hukuk ve menfaatini müdefaaya mecbur
olduğu milleti, Kavanin salonunda en ağır hakaret olan cehaletle itham ve
teşhir eden bir kimsenin, millet namına öyle bir mecliste bulunmasına cevap var
mıdır? 7- Mektebin başına bir İngiliz müdür getirmek için kıyamet koparan ve
ondan sonra da iki sene zarfında hemen hemen semtine hiç uğramayan bir Kavanin azası
fikirlerinde samimi olarak kabul edilebilir mi? ...” 1
Evkafçılar olarak bilinen ve
ekselanslarının sözünden çıkmayarak halkın sıkıntılarını görmezden gelen
Kavanin vekillerinin liderliğini üstlenen Sir Münir’ün karşısında artık
halkının tam güvenini kazanan samimi bir lider vardı. Halkın Liderinin gittiği
her köy, kasaba ziyaretinde mersin dalları yollara seriliyor, halktan ise “Geç
öne doğru yol göster Necati, bağrımız yanıktır, su ver Necati” sloganları
yükseliyordu. Artık mücadele bir halk hareketine dönüşmüştü. Halkın Liderinin
yarattığı ruhla artık etrafa mersin kokuları yayılıyor, halkın arasında da onur,
adalet ve dürüst insanların sıcaklığı “biz” bilincini yeniden bina ediyordu.
2 Ekim 1930 Perşembe günü akşam saat
20.00’de Necati Özkan liderliğindeki Halkçı grubun konuşmalarını dinlemek için
Lefkoşa’ya gelen yaklaşık 3000 civarı insan heyecanla beklemekteydi.
Ekselanslarının uşakları ve evkafçıların destekçileri para karşılığı bir grup
sarhoşu halkı rencide ve tahrik etsinler diye bu miting alanına yollamışlardı. Bu
sarhoşların sağa sola sataşarak Necati Özkan’ın konuşmasını engellemek için
geldiği açıktı. Bu çok çirkin durum karşısında orada bulunan binlerce halk
patlamaya hazır bir volkan gibi öfkeyle dolmuştu. Halkın Liderinin tek bir cümlesi
bu kendini bilmez 5-10 kişilik grubun linç edilmesini sağlayabilirdi. Fakat
Necati Özkan bunun bilinçli bir provakasyon olduğunu bildiğinden, halkının yek
vücut bir mücadele için cepheleşmesine hizmet eden bir reaksiyona izin
vermeyerek, onların bağırma ve çağırması arasında konuşmasına devam etmiştir. Necati
Özkan, halkın çıkarları yerine hükümet ve şahsi çıkar peşinde koşanların
başında Sir Münir Bey’in geldiğini ve bunun halkına ihanetten başka birşey
olmadığı mealinde konuştuktan sonra halkın kudretinin herşeyin üzerinde
olduğunu vurgulamıştır. O günün
unutulmaz olaylarından biri de Halkın Liderinin konuşmasının ardına
heyecanlanan Avukat Fadıl Niyazi Korkut’un toplantının huzurunu kaçırmak için
gelen sarhoş gruba hiddetlenerek otele çıkıp tüm kuvvetiyle: “Halkın Sesi, halkın sesidir ve bir avuç
sarhoşun gürültüsü ile bu ses susturulamaz.” demiştir. Ardından kürsüden söz alarak Halkın Liderinin
yanında olmanın halkın yanında olmak anlamına geldiğini söyleyerek konuşmasına
başlayan Söz Gazetesi Baş Muhabiri Muallim Mehmet Remzi halka şöyle
seslenmişti: ... Kımıldayış, çok mühim ve kıymetlidir efendiler. Lefkoşa ve
Girne kazalarını baştanbaşa gezdik. Halk ile yakından temasa geldik.
Dertlerimiz birdir. Menfaatlerimiz müşterektir. Halkın bizi istikbal etmesi,
halkın bize yanaşması ve halkın bakışı aşikâr gösteriyor ki meselemiz, kurtuluş
davamız halk tarafından anlaşılmış ve benimsenmiştir. Onun için diyoruz ki bu,
halkın kımıldanışıdır. Halkın hareketi en cebbar kuvvetleri bile devirir.
Halkın pazusunu bükecek bir kuvvet yoktur. Bu hareketi durdurmak ve halkın hak
isteyen sesini boğmak isteyenler ve buna çalışanlar vardır; fakat bunlar halka
yanaşmaktan korkuyor, saklanıyorlar ve kendi namlarına işte size bu keyifli ve
şataretli çocukları gönderiyorlar. Eğer Münir Bey’in halka hürmeti olsaydı
şüphe etmeyiz ki bu sarhoşları buraya göndermez ve sizi mütemadiyen rahatsız
etmeye tenezzül etmezdi. Sevininiz, eğleniniz çocuklar, çünkü sevincinizin son
saatlerini yaşıyorsunuz. Şimdi halk ağlıyor siz neşeleniyorsunuz. Yarın halk
gülecek ve siz susmağa mecbur olacaksınız.2
Kıbrıslı Türk Halkının siyasal
tarihinde gurur yıllarıdır O’nun 1930 Kavanin Meclisi seçimlerindeki cesur
duruşu. Necati Özkan , sömürge yönetiminin işbirlikçilerine karşı çıkmıştı.
Halkını ezen, şahsi menfaatten, rüşvetten başka hiçbir düşüncesi olmayanlara
karşı bu mücadelede cesurca öne atılarak halkını umutsuzluktan kurtarmıştı.
Halkın ayaklar altına alınan onurunu korumak için çıktığı yolda halkını
karanlıktan aydınlığa doğru götürmüştü.
Direnişin sembolü mersin dalıydı. Halkın bağrı yanıktı, sömürgeden yana olanlar ise çok rahattı.
Fakat kısa sürede ortaya çıkan bu temiz ve cesur yürekler işbirlikçi halk
düşmanlarının nihayet huzurunu bozmuştu. Halkın Lideri konumuna gelen Necati
Özkan’ın her söyleminde evkafçıların mevcut kokuşmuş tarafgil siyasetleri adeta
boğuluyordu. Mersin Dallı Halkın Liderine,
Ada’nın her yerinde halkı sahip çıkıyordu. Lefke’de Yıldız Kıraathanesini
açmaya hazırlanan meşhur kahveci Haşim Ağa, Necati Bey’i her yerde kötüleyerek
destek arayan Evkafçı grubun Lefke’yi ziyaret edeceğini duyunca gelecek olan
sömürge yanlısı ekibe hemen halkın diliyle muazzam bir karşılama hazırlar. O
gün Haşim Ağa baştan aşağı mersin dalıyla süslediği eşeğe ters binerek arkasına
aldığı kalabalık kitleyle Lefke çarşısına girmeye çalışan Sir Münir
taraftarlarına “Necati ve yalnız Necati” naralarıyla Halkın kudretini bir kez
daha göstermiş olur.
Sandık günü gelip çatmıştı. 15 Ekim
günü sandıkların kurulduğu mahaller adeta halk tarafından zapt edilmişti. Necati
Özkan’ın halkına verdiği güven ve umutla o gün Kıbrıs’ın dört bir yanı mersin
dallarıyla süslenmiş bir festival alanına dönüştürülmüştü. Bu halkın yeni bir
başlangıç yapması anlamına geliyordu. Artık söz sırası halkındı. Sandıklar sayılmaya
ve alınan oyların duyurulmaya başlanmasıyla Necati Özkan’ın halkın sevgilisi ve
tek lideri olduğu tescillenmiş oluyordu. Adına halk tarafından sloganlar ve
şiirler yazılan ilk ve tek lider olan Necati Özkan’ın en önemli sırrı,
meşruiyetini halkından almasıydı. 1930 Kavanin Seçimleri sırasında halkını “biz”
bilinciyle birleştirmeyi başarması bu topraklarda nasıl var olacağımızın
ipuçlarını bizlere göstermektedir. Siyaset yapacak olanların da halkın
sıkıntılarına sırt çevirince, halkın her şart ve baskı altında isyan bayrağını
açacağını göstermesi açısından önemli bir tarihsel olay olarak da
belleklerimize kazınmıştır.
Kavanin Meclisi seçimlerinden ilk kez
halk zaferle çıkmıştı. Necati Özkan artık halkın sesi, gözü ve kulağıydı... 1930
Kavanin Seçimleri, Kıbrıs siyasi tarihinde Halkın Liderini belirlediği dönem
olarak tarih sayfalarında yerini alırken, Halkın Liderinin bizlere işaret
ettiği noktada halkın kudretinin nelere kadir olacağının izlerini görmekteyiz. O
gün Necati Özkan önderliğinde Halkçıların ortaya koyduğu mücadele ruhu halen bu
topraklarda halk düşmanlarına karşı bir hayalet olarak kol gezmektedir. Halkın
Liderinin bizlere bıraktığı en büyük miras ise, hak, adalet uğruna bu
topraklarda hayat bulan temiz ve dürüst insanların yüreklerinde “biz” olma
bilincini yaratan o muazzam cesaret tohumlarıdır...
Dipnotlar
1
Girne
Milli Arşivi, Söz Gazetesi, 9 Ekim
1930, Sayı:458, Sayfa:1
2
Girne
Milli Arşivi, Söz Gazetesi, 9 Ekim
1930, Sayı:458, sayfa:2-3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder