Naim PINAR
ONİKİNCİ
ADAMIN SIRRI
21 Aralık 1963 tarihinde Rum hâkim sınıfının
uygulamaya koyduğu Akritas Planı sonrası, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslı Türk
üyeleri (Cumhurbaşkanı Muavini, Bakanları ve Vekilleri) görevlerini bırakarak
Ada’nın kuzeyine geçerek bu hak ve görevlerini sürdürme kararı alırlar. Bu
amaçla, 1960 sonrası Kıbrıslı Türklerin ilk yönetsel örgütünü olarak ortaya
çıkan ve adına “Genel Komite” denen bir koordinasyon kurulu oluşturulur.
***
Genel Komite: Kıbrıs Cumhuriyeti’nde görevli
Cumhurbaşkanı Muavini Dr. Fazıl Küçük, Cemaat Meclisi Başkanı Rauf Raif
Denktaş, Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Dr. Orhan Müderrisoğlu, Kıbrıs
Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanı Osman Örek, Ziraat Ve Tâbii Kaynaklar Bakanı
Fazıl Plümer, Sağlık Bakanı Niyazi Manyera, Hâkim Mehmet Zeka ve Kıbrıslı
Türkleri temsil eden Milletvekilleri Şemsi Kazım, Ümit Süleyman, Halit Ali
Rıza, Necati Münir ve Ahmet Mithat Berberoğlu isimlerinden oluşturulmuştu. Bu
yönetsel yapıda dönemin TMT Lideri “Bozkurt / Bayraktar” Kenan Çoygun’da gizli
başkan olarak görev yapmaktaydı. Aslında resmi kayıtlarda Genel Komite Başkanı
Dr. Küçük ve Başkan Yardımcısı Rauf Denktaş görünmekteydi. Fakat Genel
Komite’ye “Koordinasyon Komitesi” isminin verilmesi komitenin işleyişi hakkında
ipuçları veriyordu.
***
TMT Lideri olan Bayraktar’ın kontrolünde Kıbrıs’ın
çeşitli kesimlerinde örgütlü askeri bir yapı mevcuttu. Bu yapı “Sancak” adı
verilen küçük birimlerin “Sancaktarlık” olarak belirlenen merkezlerden sevk ve
idare edilmelerini sağlıyordu. Sancaktarlıklar; Lefkoşa, Mağusa, Limasol,
Larnaka, Boğaz, Serdarlı, Baf ve Lefke olarak belirlenmişti. Bu yapı tamamen
askeri bir hiyerarşi ile işlemekteydi. Toplumun sosyo-ekonomik ve siyasal
gereksinimleri ise Genel Komite’nin sivil üyeleri tarafından
geçiştirilmekteydi.
***
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Ada’ya ilk
TC Büyükelçisi olarak atanan Emin Dırvana, Kıbrıslı Türkler arasındaki iki
farklı cepheyi hemen algılamıştı. Aşırı uç olarak değerlendirdiği milliyetçi
kesimleri kontrol altında tutmaya çalışırken diğer yandan da demokrat ve
barışçıl yöntemlerle siyasi hak ve özgürlüğümüzü savunmak kaydıyla ortak bir
federasyonda Rum vatandaşlarla yaşanabileceği konusunda hem fikir olduğu
kesimlerle yakınlık kurmuştur. Türkiye Hükümetlerine verdiği raporlarda
Kıbrıslı Türkler arasında kafası çalışan, zeki ve vizyon sahibi dostlarından
bahsetmeyi unutmamıştı. 1962 tarihinde aşırı milliyetçi grup olarak
değerlendirdiği Denktaş ve ekibinin propagandası nedeniyle Türkiye’ye
çağrılmıştı. Dırvana’nın ayrılmasından sonra Ada’da gittikçe artan bir
gerginlik gözlemlenmekteydi Bazılarına göre ise, Dırvana tam vaktinde görevden
alınmıştı. Zira Kıbrıs’ta olup biten olaylardan haberdar olmadığı gibi Makarios
tarafından da kullanılmaktaydı. Turgut Özakman, Çılgın Türkler Kıbrıs,
kitabında Akritas Planı öncesi Türkiye’yi ziyaret ederek Bakanlar Kurulu
toplantısına alınan ve İsmet İnönü’ye kadar çıkan Dr. Küçük, Rauf Denktaş ve
Osman Örek’in ziyaretlerini şöyle aktarıyordu: “Kıbrıslı Liderler ertesi gün Bakanlar Kurulu toplantısına alındılar.
Sözcü olarak Denktaş konuştu. Bütün bildiklerini ve yaşadıkları olayları
anlattı. Bu bilgilerin çoğunu eski Büyükelçi Dırvana’ya rapor olarak
vermişlerdi. İsmet İnönü Dışişleri Bakanına döndü: “Söyledikleri doğru ise
durum vahim”. Denktaş’ın verdiği bilgiler Bakanı da şaşırtmıştı. Dr. Küçük’ün
raporunun özetini dinlemişti. Ayrıntıları ilk kez duymaktaydı. Ayrıntılar için
“şimdi duyuyorum” dedi. Kıbrıslı liderler Bakanlar Kurulu toplantısından sonra
Dışişleri bakanlığında ilgili birimlerin yetkilileri ile görüştüler. Büyükelçi
Dırvana’nın raporları yollamadığını öğrenince şaşırdılar. Türkiye’nin bir süre
neden pasif davrandığı anlaşılıyordu. Dırvana Kıbrıs’ı sorunsuz bir ülke gibi
aktarmıştı.”
1
Emin Dırvana
döneminde Türk yetkililerle iyi ilişkiler kurmuş olan demokrat aydın kesim,
askeri yapılanmanın dışında, halkın refahı ve geleceği için çareler arayan
siyasiler olarak yurtlarına hizmet için uğraş veriyorlardı. Aynı zamanda
demokrat aydın yapıdaki insanlarımız yapılan temaslar sayesinde Türkiye
yetkilileri tarafından da sözleri dikkate alınan kültürlü insanlarımız olarak
tanınıyorlardı.
***
Genel Komite’nin doğduğu 21 Aralık 1963 tarihiyle
birlikte bu komitede görev yapan üyelerin nerdeyse tamamı gizli lider
“Bayraktar”a karşı hemen hemen hiçbir eleştiri veya karşı fikirde bulunmuyorlardı.
Fakat yalnızca biri ki bu kişi tüm resmi kayıtlarda Genel Komite listesinin
sonuna 12. adam olarak yazılıyor ve diğer 11 kişi tarafından da deyim
yerindeyse zurnanın son deliği muamelesi görüyordu. Bu kişi, 7 yıl kadar kısa
sayılabilecek bir süre sonra Kıbrıslı Türklerin İlk siyasal partisini kuracak
olan Girne Milletvekili Ahmet Mithat Berberoğlu’ydu.
***
Genel Komite’de herhangi bir konu hakkındaki karar, genelde
tartışılarak alınırdı. Fakat son sözü hep “Bayraktar” söylerdi. Bu
toplantılarda 11 kişinin “Bayraktar” Kenan Çoygun ile aynı görüşü paylaştığı
bilinmekteydi. Peki ama 12. adam olarak görülen ve eski Büyükelçi Dırvana’nın
çok övgüyle Türk yetkililere bahsettiği genç avukat A. Mithat Berberoğlu’nun görevi
neydi? Mademki bu kadar farklı düşüncelere sahipti neden “Bayraktar” onun
komitede kalmasını ısrarla istemekteydi.
***
Onikinci
Adam”ın sırrı neydi?
“Genel Komite toplantılarından birinde, yine ateşli
şekilde bildiği doğruları “Bayraktar”a cesaretle aktaran Ahmet Mithat
Berberoğlu toplantı sonunda Bozkurt Kenan Çoygun’un “-sen kal Mithat Bey” ricasıyla toplantı salonunda kalır. Bu olay,
toplantıyı terk edenlerin kafasında bu kez fazla ileri gitti, şimdi cevabını
alacak şeklinde değerlendirilir. Fakat Bayraktar Berberoğlu’na; “-senin fikirlerin bizler için çok önemli
biz senin bilgilerin ışığında değerlendirme yapmaktayız, sakın bildiğin yoldan
vazgeçme, çekinme burada olanlar ve tartışılanlardan etkilenme senin verdiğin
bilgiler bizleri doğru hamleler yapmaya yöneltti-”der. Bayraktar’dan bu
sözleri duyan Berberoğlu bunu hiçbir zaman unutmaz.
2
***
“… 1963
sonrası bence en önemli hareket Genel Komite adı altında bir örgütün kurulması
ve bu örgütteki görevliler aracılığıyla memleketin idaresini yürütme çabasında
bulunulmasıdır. Kıbrıslı Türklerin bazıları memleketten kaçtı, bazıları burada
kaldı. Fakat hükümet diye hiçbir şey yoktu. Ben o günlerde iddia ediyordum ki
biz 1960 Anayasası’na göre kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bize verdiği
yetkileri kullanmak için makamlarımızı bıraktık ve Kuzey’e geldik. Bu
yanlıştır. Günün birinde Güney’de kalan Rumlar bizim haklarımıza da el
koyacaklar ve çok zor bir durum içine girme olasılığı da mümkündür. Onun için
dedim gidelim orada mevkilerimizi muhafaza edelim. CTP daha yoktu, ben orada
bir milletvekili olarak hizmet ediyordum.”3
***
Yıllar sonra CTP’nin kuruluş aşaması sırasında
Türkiye’de çeşitli temaslar yaparak ülkeye dönen Berberoğlu, 20 Temmuz 1970
seçimlerinin sonrasında yeni partinin kurulacağını açıklar. Berberoğlu, Türkiye
yetkilileri ile istişare ederek Türkiye dış politikası zarar görmesin ve ülke
içinde sorun çıkmasın diye Partinin kuruluşunu seçimlerden sonraya bırakacaktır.
***
Siyasilere kişilikli, cesaretli ve yurdunu sevme
konusunda iyi bir örnek teşkil eden Berberoğlu, “Onikinci Adam” olarak
katıldığı Genel Komite toplantılarında gösterdiği cesaret ve yurt sevgisiyle
Türk yetkililerin de dikkatini çekmişti. Sadece hamasetle yönetilmeyen Türk dış
politikası için bu onikinci adam çok kıymetliydi. Yıllar sonra bu konunun
açıklığa kavuşmasında ve tarihe not düşülmesinde Berberoğlu ile yaptığı özel
bir sohbeti bizlerle paylaşan değerli yazar ve hocam Turhan Korun’a teşekkürü
borç bilirim.
***
Dipnotlar
1 Özakman, Turgut,
Çılgın Türkler Kıbrıs, Bilge
Yayınevi, 21. Basım, Nisan 2012, İstanbul, S:160-161
2 11 Ekim 2013,
Lefkoşa, Dr.Turhan Korun ile yapılan
söyleşiden.
3 Özuslu, Sami, Ankara’ya Kafa Tutan Adam, United Medya
Yayınları, 1. Baskı, Ocak 2011, Lefkoşa, S:21-22
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder