Naim PINAR
HÜKÜMET
OYUNLARI ( II )
DMP
ve 1990 Seçimleri sonrası…
6 Mayıs 1990 seçimleri öncesi Kıbrıslı Türkler, UBP’nin partizanca uygulamalarına ve ülkedeki rant kavgalarına tepki göstermekteydi. Muhalefet partileri, UBP’nin azınlık hükümetiyle kuzey Kıbrıs’ta yıkımı büyütmesine ve TC Başbakanı Turgut Özal ile başlayan ekonomik “tedbirler” adı altında halkı daha fazla ezmesine kayıtsız kalmamış, bu amaçla kurulan Demokratik Mücadele Partisi, hem Cumhurbaşkanlığına hem de genel seçimlere bir ittifak şemsiyesi altında girmiştir. DMP, muhalefet kesimlerinde bir umut hareketi olmuş, 1990 seçimleri DMP ve UBP arasında bir yarışa dönüşmüştü. Dönemin CTP genel başkanı Özker Özgür Yenidüzen’deki köşesinde DMP’nin ne olduğu ile ilgili şöyle diyordu:“…UBP’nin on beş yıllık iktidarının yarattığı yıkım büyüktür. Bunca olanak ve yardıma karşın kişi başına ortalama yıllık gelirin 2000 doları aşamaması UBP iktidarının yetersizliğini vurgular. Biriken yolsuzluk ve kaçakçılık dosyaları UBP’nin beceriksizliğine ve çürümüşlüğünü de ekler. Ancak bütün bunların ötesinde UBP’nin bu topluma yaptığı en büyük kötülük demokrasiye getirdiği harabiyettir. Devlet ve parti o denli birbirinin içine sokulmuştur ki UBP üyeliği ile yurttaşlık neredeyse eşanlamlı sayılmıştır. UBP dışında parti benimsemek devlete karşı suç işlemek kadar önemli bir olay sayılmıştır. (…) Sağ-duyu, UBP’nin bir dönem daha azınlık oylarıyla yönetmesine “HAYIR” diyordu. Demokratik Mücadele Partisi halkın sağ-duyusunun ürünüdür. Üç partinin (TKP-CTP-YDP) bir araya gelmesini halk gönülden istediği içindir ki, aşılmayacak gibi görünen sorunlar aşıldı. Halkın demokrasi bilinci üç parti üzerinde birleştirici rolünü oynadı ve UBP’nin nifak saçan hiçbir girişimi etkili olamadı. Dünya barış ve demokrasi yolunda ilerlerken Kıbrıs Türkü yerinde sayamazdı. Saymadı da. Toplumun mayasını oluşturan emekçiler, aydınlar ve dürüst iş adamları yeni bir dönem için ilk adımı attılar, DMP’ye hayat verdiler. DMP hareketi demokratik bir halk hareketidir…” 1
Evet,
DMP bir halk hareketi, bir isyandı. Fakat bu isyan Türkiye yetkililerinin
seçimlere direkt olarak karışması ve hatta bu uğurda TRT’nin bile
kullanılmasıyla bastırılmıştı. Genel seçimler öncesinde yapılan 22 Nisan 1990
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde DMP adayı İsmail Bozkurt oyların % 32,1’ni almış,
Denktaş Bey ise oyların % 66,7’sini alarak yeniden Cumhurbaşkanı olmuştu. UBP’de
yeniden iktidar olmak için her türlü devlet imkânını kullanmaktan geri kalmıyor
ve Türkiye yetkililerini de kullanarak 6 Mayıs 1990 seçimlerinden % 54,7 gibi
bir oy alarak, 34 sandalyeye sahip oluyordu. DMP ittifakı ise halkın feryadına
rağmen oyların % 44,5’ni alarak sadece 16 sandalye ile mecliste temsiliyet
kazanabiliyordu. Seçimlerin dış karışmacılık, partizanlık ve anti demokratik bir
yarışma halinde cereyan etmesi, büyük tepkilere yol açmıştır. 1990 seçimleri
sırasında önce Denktaş ve daha sonrada UBP’ne her türlü maddi olanağı sağlayan
iş insanı Asil Nadir bu uğurda varını yoğunu ortaya koyuyordu. Muhalif
gazetelere yansıyan haberlerden, Denktaş-UBP ikilisinin Asil Bey’e birçok çıkar
sağladığı ve bunun arkasının geleceği sözünü verdiklerini öğreniyoruz. Bu haberlerin halk kitleleri üzerinde ne kadar
etkili oldu bilinmez ama o günlerde gerek personeliyle gerekse de maddi
olanaklarıyla Denktaş ve UBP ikilisine inanılmaz hizmet eden Asil Nadir,
şimdilerde tutuklu olduğu İngiltere’de kurulu olan Polly-Peck şirketinin de
maddi gücünden oldukça yararlanmış olacak ki sonraki yıllarda ciddi suçlamalarla
karşı karşıya geldiği zaman yanında bulamadığı bu dostlarına nankörler
diyebilmiştir. Seçimlerin neticesinde Kıbrıs Türk siyasi tarihinde bir ilk daha
yaşanıyordu: DMP’nin 14 vekili, 18 Mayıs 1990 tarihinde mecliste yemin etmiyor
ve istifa ettiklerini açıklayıp erken genel seçim çağrısı yapıyorlardı. IV. Eroğlu Hükümeti çeşitli pazarlıklar ve
vaatlerle DMP içerisinden seçilen YDP milletvekilleri İsmet Kotak ve Ergün
Vehbi’nin meclise girmelerini sağlıyor, Kıbrıs sorununu bahane edilerek
milliyetçilik hortlatılıyor, 20 Haziran
1990 tarihinde kurulan IV. Eroğlu Hükümeti ise KKTC meclisinde tek parti
iktidarı ile demokrasiye ciddi yara veriyordu.Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile
genel seçimlerin iç içe girmesi Denktaş-Eroğlu ittifakını ve UBP içerisindeki
erk paylaşımını da etkilemişti: Bu doğrultuda Cumhurbaşkanı Denktaş’ın oğlu
Serdar Denktaş, ilk kez IV. Eroğlu Hükümetinde kabinede yer alıyordu.
Eroğlu’nun baba Denktaş’a verdiği bu taviz daha sonra Eroğlu’na çok pahalıya
patlayacaktı. Demokrasinin karalandığı, TC yetkililerinin kuzey Kıbrıs’ta cirit
attığı 1990 seçimleri, Kıbrıslı Türklerin umutlarının sisteme kurban edilip, “kendi
evinin efendisi olma” yolundaki iddiasının tecavüze uğradığı dönem olarak tarihe
geçiyordu. Seçimleri protesto ederek milletvekilliğini kabul etmeyen DMP’li 12
vekil yerine, yeniden 13 Ekim 1991’de ara seçimler yapılmış ve bu seçimlere
katılmayan muhalefet partileri (CTP-TKP ) dışında kalan UBP 11 vekil ve Hür
Demokrat Parti ise 1 vekil elde ederek meclisin eksik koltuklarını
tamamlıyorlardı. Ara seçimlerin ardından Derviş Eroğlu kabinede değişiklikler
yaparak, 1994 Ocak ayına kadar “Hükümet” ediyor, fakat UBP içine hükmedemiyordu. UBP, adeta ısınan bir yanardağ gibi patlamaya hazır hale gelmişti. Önce 15
Mayıs 1992 tarihinde kabineden istifa eden Serdar Denktaş sorunu ile çalkalanan
Eroğlu Hükümeti daha sonra gerçek patlamayı aralarında Serdar Denktaş’ın da bulunduğu
“dokuz milletvekilinin ” UBP’nden ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmalarına
başlamasıyla yaşıyordu. Kendilerine “Dokuzlar Grubu” diyen bu UBP vekilleri, daha
sonra Temmuz 1992 tarihinde de Hakkı Atun başkanlığında Demokrat Parti’yi
kurarak, seçimlere girecekti.
Denktaş-Eroğlu kavgasında gelinen son nokta DP’nin
doğmasına vesile olmuş, sağ ciddi bir bölünme yaşamıştır. Modern tarih anlayışı,
“tarih tekerrürden ibarettir” cümlesini hiçbir şekilde kabul etmese de
1990’ların hemen başında yaşanan bu kavganın bir benzeri bu yıl (2013) İrsen
Küçük ile Derviş Eroğlu çekişmesinde yeninden karşımıza çıkmıştır. Bu kez UBP
sekiz milletvekili ile ikiye bölünmüş ve ikinci büyük bölünmeyi yaşamıştır.
Sanırım yine bir Cumhurbaşkanı’nın UBP içerisindeki erk savaşından galip
çıktığını söylersek abartı olmayacaktır.
Konumuza geri dönersek, 1990’ların başında başlayan ve 12 Aralık 1993
genel seçimleriyle resmileşen yeni koşullar, DP ile CTP’nin yakınlaşmasına
imkân tanımıştır. Yeni koşullar ilk kez UBP dışında bir hükümetin kurulmasına
olanak sağlıyordu. 12 Aralık 1993 seçimleri sonrası DP oyların % 29,2’ni
alarak17 milletvekili çıkartmış, CTP ise oyların % 24,2’sini alarak 13
milletvekili çıkartmıştı. DP genel başkanı Hakkı Atun ile CTP genel başkanı
Özker Özgür çeşitli görüşmelerden sonra sonunda anlaşarak 1 Ocak 1994’de yeni
hükümetin adını koymuşlardı. Bu aynı
zamanda CTP’nin de ilk hükümet deneyimi olarak tarihe geçiyordu. I. Atun
Hükümeti olarak anılacak olan bu hükümet ilk ciddi krizi, 1995 Şubatında “İTEM”
yasası ile ilgili olarak görüş ayrılığı nedeniyle yaşamış, CTP genel başkanı
Özker Özgür ile Hakkı Atun’un basında karşılıklı atışmaya dönüşen tartışmaları
sonucunda hükümet, 24 Şubat 1995 tarihinde istifa etmişti. CTP’nin ilk hükümet
deneyimi böylelikle çok kısa sürmüştü. Bu gelişmelerin akabinde,
Cumhurbaşkanı’nın Hükümet kurma görevini teamül gereği ana muhalefet partisi
UBP genel başkanı Eroğlu’na vermesi gerekirken, 15 Mart 1995’de yeni hükümeti
kurma görevini UBP milletvekili Olgun Paşalar’a veren Denktaş, yeni bir
kavganın ateşleyicisi oluyordu. UBP içerisinde bitmek bilmeyen egemenlik
savaşları sonunda UBP, genel başkan Derviş Eroğlu’nun dışlanmasına karşı
kararlı duruş sergileyerek, Olgun Paşalar’a görevi iade ettirmesini salık
vermiştir. Paşalar, UBP yetkili organlarının aldığı karara uyarak iki gün
içerisinde görevi Cumhurbaşkanı’na iade etmiştir. Burada esas kavga, 15 Nisan 1995
tarihinde gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Rauf R. Denktaş’ın
Derviş Eroğlu’nu rakip olarak görmesiydi. Bu seçimleri iki turda atlatan
Denktaş, sonunda gönül rahatlığıyla Hükümet kurma görevini tekrardan DP genel
başkanı Hakkı Atun’a verecektir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Hükümet kurma görevini yeniden alan DP genel başkanı Hakkı Atun, çeşitli temaslar sonunda, DP’nin güçlenmesi gerektiği inancıyla da olacak ki yeniden CTP’nin kapısını çalmıştır. Atun’un 16 gün süren Hükümet arayışları nihayet 21 Mayıs 1995 tarihinde son bulmuş, II. DP-CTP koalisyon hükümeti kurulmuştu. Fakat sağ tandanslı basın tarafından eleştiriler gecikmeden yazılıp çizilmeye başlanmıştı bile. Genel söylem, “madem tekrardan hükümet olacaktınız ne diye bozduydunuz” du. Hükümet kurulmuştu kurulmasına ama bu kez CTP içerisinde de çeşitli tartışmalar yapılmaktaydı. Bu süreç sonunda CTP içindeki kavga giderek büyümüş ve Genel Başkan Özker Özgür’ün önce hükümetten daha sonra da CTP’den ayrılmasına yol açmıştı. Başbakan Hakkı Atun ise bu süreci CTP’nin parti içi bir tasarrufu olarak gördüğünü söyleyerek, 30 Ekim 1995 tarihi ile Başbakan Yardımcısı CTP genel başkanı Özker Özgür’ün istifasını kabul etmiştir. Bu istifanın ardından CTP’nin kabinedeki Sağlık Bakanı Ergin İlktaç, Tarım, Doğal Kaynaklar ve Enerji Bakanı Ferdi Sabit Soyer’in istifası II. Atun Hükümetini zora sokmuştur. Özker Özgür ve iki bakanın istifasının altında yatan neden olarak basında şu konular açıklanıyordu; koalisyon protokolüne uyulmaması, Kıbrıs sorunundaki entegrasyon-federasyon tartışmaları, yurttaşlık konuları ve kaçak işçi sorunu ile ortaya çıkan diyalog eksikliği ve uyumsuzluk. Fakat ana konu olan Cumhurbaşkanı Denktaş’ın DP üzerindeki ruhani liderliğinden açıkça bahsedilmiyordu. CTP içerisindeki tartışmalar da alevlenirken CTP Genel Sekreteri Alpay Avşaroğlu, 31 Ekim 1995 tarihinde basın mensuplarına yazılı bir açıklama yaparak CTP MYK toplantısından çıkan kararın gereği olarak, DP-CTP hükümet protokolüne bağlı kalacaklarını ve kabineden istifa eden üç parti temsilcisinin yerine de yeni isimlerin atanarak hükümete devam edeceklerini duyuruyordu. Fakat CTP’nin yeni kabineye önerdiği isimler; Mehmet Ali Talat ve Ömer Kalyoncu Cumhurbaşkanı R. R. Denktaş’ın vetosuna takılacaktı…
Dipnot
1
Girne Milli Arşivi, Yenidüzen, “Bakış”, 2 Nisan1990, Sayfa: 3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder