Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
HALKIN
LİDERİNİN MİRASI...
İngiliz Sömürge Yönetimi Kıbrıs Halklarını iyi etüt
etmişti. İlk olarak halkların bağımsızlıklarına ulaşmamalarında en etkili yolun
mevcut statükonun korunması yani dini esaslı cemaat anlayışının pekişmesini
sağlayacak yapıların güçlendirilmesinden geçtiğini tespit etmişlerdi.Türk ve
Elen halklarının birlikte mücadelesini engellemek için Kavanin Meclisi’nde
bulunan 9 Rum üyeye karşın 6 resmi üye (İngiliz) ile 3 Türk üyenin birlikte
hareket etmesini neredeyse zorunlu hale getirmişti.
Böl ve Yönet politikalarının bir gereği olarak da
Osmanlı’dan kalan Evkaf İdaresinin başına hükümetle işbirliği yapacak ılımlı
(İşbirlikçi) şahsiyetler özenle getirilmiştir. İngilizler bu dönemde Kıbrıs Türk
Halkını müslümanlık kimliğine sıkıştırarak ulusal bilinçle hareket etmesini
engellemiştir. 1925’e gelindiğinde İngiliz Hükümeti Kıbrıs Türk Halkına adeta
ikinci sınıf muamele yapmaktaydı. Kıbrıs Türk Halkının içinden ekselanslarının
sömürge yönetimine tam bağımlı kuklalar seçmişler, halkın ağır vergiler altında
zor günler yaşamasına, esnafın tefecilerin eline düşmesine sebebiyet veren
işbirlikçi seçkin bir zümre yaratılmasına zemin hazırlamışlardı. Kıbrıs Türk
Halkı ise çaresizlik içerisinde hükümetle iyi ilişkileri olan bu bencil
zümrenin şahsi çıkarlarını ve ekselanslarının politikalarını ön planda tuttuğu
yıllarda artık gelecekten umudunu kesmiş, bitap durumdaydı.
Evkafçılar olarak bilinen ve
ekselanslarının sözünden çıkmayarak halkın sıkıntılarını görmezden gelen
Kavanin vekillerinin liderliğini üstlenen Sir Münir’ün karşısında artık
halkının tam güvenini kazanan samimi bir lider vardı. Halkın Liderinin gittiği
her köy, kasaba ziyaretinde mersin dalları yollara seriliyor, halktan ise “Geç
öne doğru yol göster Necati, bağrımız yanıktır, su ver Necati” sloganları
yükseliyordu. Artık mücadele bir halk hareketine dönüşmüştü. Halkın Liderinin
yarattığı ruhla artık etrafa mersin kokuları yayılıyor, halkın arasında da onur,
adalet ve dürüst insanların sıcaklığı “biz” bilincini yeniden bina ediyordu.
2 Ekim 1930 Perşembe günü akşam saat
20.00’de Necati Özkan liderliğindeki Halkçı grubun konuşmalarını dinlemek için
Lefkoşa’ya gelen yaklaşık 3000 civarı insan heyecanla beklemekteydi.
Ekselanslarının uşakları ve evkafçıların destekçileri para karşılığı bir grup
sarhoşu halkı rencide ve tahrik etsinler diye bu miting alanına yollamışlardı. Bu
sarhoşların sağa sola sataşarak Necati Özkan’ın konuşmasını engellemek için
geldiği açıktı. Bu çok çirkin durum karşısında orada bulunan binlerce halk
patlamaya hazır bir volkan gibi öfkeyle dolmuştu. Halkın Liderinin tek bir cümlesi
bu kendini bilmez 5-10 kişilik grubun linç edilmesini sağlayabilirdi. Fakat
Necati Özkan bunun bilinçli bir provakasyon olduğunu bildiğinden, halkının yek
vücut bir mücadele için cepheleşmesine hizmet eden bir reaksiyona izin
vermeyerek, onların bağırma ve çağırması arasında konuşmasına devam etmiştir. Necati
Özkan, halkın çıkarları yerine hükümet ve şahsi çıkar peşinde koşanların
başında Sir Münir Bey’in geldiğini ve bunun halkına ihanetten başka birşey
olmadığı mealinde konuştuktan sonra halkın kudretinin herşeyin üzerinde
olduğunu vurgulamıştır. O günün
unutulmaz olaylarından biri de Halkın Liderinin konuşmasının ardına
heyecanlanan Avukat Fadıl Niyazi Korkut’un toplantının huzurunu kaçırmak için
gelen sarhoş gruba hiddetlenerek otele çıkıp tüm kuvvetiyle: “Halkın Sesi, halkın sesidir ve bir avuç
sarhoşun gürültüsü ile bu ses susturulamaz.” demiştir. Ardından kürsüden söz alarak Halkın Liderinin
yanında olmanın halkın yanında olmak anlamına geldiğini söyleyerek konuşmasına
başlayan Söz Gazetesi Baş Muhabiri Muallim Mehmet Remzi halka şöyle
seslenmişti: ... Kımıldayış, çok mühim ve kıymetlidir efendiler. Lefkoşa ve
Girne kazalarını baştanbaşa gezdik. Halk ile yakından temasa geldik.
Dertlerimiz birdir. Menfaatlerimiz müşterektir. Halkın bizi istikbal etmesi,
halkın bize yanaşması ve halkın bakışı aşikâr gösteriyor ki meselemiz, kurtuluş
davamız halk tarafından anlaşılmış ve benimsenmiştir. Onun için diyoruz ki bu,
halkın kımıldanışıdır. Halkın hareketi en cebbar kuvvetleri bile devirir.
Halkın pazusunu bükecek bir kuvvet yoktur. Bu hareketi durdurmak ve halkın hak
isteyen sesini boğmak isteyenler ve buna çalışanlar vardır; fakat bunlar halka
yanaşmaktan korkuyor, saklanıyorlar ve kendi namlarına işte size bu keyifli ve
şataretli çocukları gönderiyorlar. Eğer Münir Bey’in halka hürmeti olsaydı
şüphe etmeyiz ki bu sarhoşları buraya göndermez ve sizi mütemadiyen rahatsız
etmeye tenezzül etmezdi. Sevininiz, eğleniniz çocuklar, çünkü sevincinizin son
saatlerini yaşıyorsunuz. Şimdi halk ağlıyor siz neşeleniyorsunuz. Yarın halk
gülecek ve siz susmağa mecbur olacaksınız.2

Sandık günü gelip çatmıştı. 15 Ekim
günü sandıkların kurulduğu mahaller adeta halk tarafından zapt edilmişti. Necati
Özkan’ın halkına verdiği güven ve umutla o gün Kıbrıs’ın dört bir yanı mersin
dallarıyla süslenmiş bir festival alanına dönüştürülmüştü. Bu halkın yeni bir
başlangıç yapması anlamına geliyordu. Artık söz sırası halkındı. Sandıklar sayılmaya
ve alınan oyların duyurulmaya başlanmasıyla Necati Özkan’ın halkın sevgilisi ve
tek lideri olduğu tescillenmiş oluyordu. Adına halk tarafından sloganlar ve
şiirler yazılan ilk ve tek lider olan Necati Özkan’ın en önemli sırrı,
meşruiyetini halkından almasıydı. 1930 Kavanin Seçimleri sırasında halkını “biz”
bilinciyle birleştirmeyi başarması bu topraklarda nasıl var olacağımızın
ipuçlarını bizlere göstermektedir. Siyaset yapacak olanların da halkın
sıkıntılarına sırt çevirince, halkın her şart ve baskı altında isyan bayrağını
açacağını göstermesi açısından önemli bir tarihsel olay olarak da
belleklerimize kazınmıştır.
Kavanin Meclisi seçimlerinden ilk kez
halk zaferle çıkmıştı. Necati Özkan artık halkın sesi, gözü ve kulağıydı... 1930
Kavanin Seçimleri, Kıbrıs siyasi tarihinde Halkın Liderini belirlediği dönem
olarak tarih sayfalarında yerini alırken, Halkın Liderinin bizlere işaret
ettiği noktada halkın kudretinin nelere kadir olacağının izlerini görmekteyiz. O
gün Necati Özkan önderliğinde Halkçıların ortaya koyduğu mücadele ruhu halen bu
topraklarda halk düşmanlarına karşı bir hayalet olarak kol gezmektedir. Halkın
Liderinin bizlere bıraktığı en büyük miras ise, hak, adalet uğruna bu
topraklarda hayat bulan temiz ve dürüst insanların yüreklerinde “biz” olma
bilincini yaratan o muazzam cesaret tohumlarıdır...
Dipnotlar
1
Girne
Milli Arşivi, Söz Gazetesi, 9 Ekim
1930, Sayı:458, Sayfa:1
2
Girne
Milli Arşivi, Söz Gazetesi, 9 Ekim
1930, Sayı:458, sayfa:2-3