20 Mart 2016 Pazar

HALKIN LİDERİNİN MİRASI...

Naim PINAR
naimpinar@gmail.com
HALKIN LİDERİNİN MİRASI...
4 Haziran 1878 antlaşmasıyla Kıbrıs, Osmanlılar tarafından İngilizlere kiralanmıştır. Bu antlaşma 1914’de kadar devam etmiş ve bu süre zarfında Kıbrıs, İngiliz Yüksek komiserleri tarafından yönetilmiştir. Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı sırasında İttifak devletlerinin yanında yer almasıyla İngilizler Kıbrıs’ı ilhak ettiklerini açıklarlar. 1923 senesinde imzalanan Lozan Antlaşması ile de bu ilhak Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınır. Bu tarihten itibaren İngilizler adanın idaresi için artık Yüksek Komiser yerine Ada’ya Vali atamaya başlarlar.  İngilizler adaya gelir gelmez siyasetlerine  (Böl ve Yönet) hizmet edecek bir de meclis kurarlar. İngilizler adaya geldikten kısa süre sonra 1882’de yeni bir Anayasa yürürlüğe koymuştu. Bu yeni anayasasya göre; Kavanin Meclisi yasama görevi yapacaktı. Meclisin yapısı ise İngiliz çıkarlarına göre belli bir denge içermekteydi: 9 Hıristiyan, 3 Müslüman ve 6 resmi üyeden oluşacak olan meclise aday olan vekillerden hıristiyan üyeyi hıristiyanlar, müslüman üyeyi müslümanlar seçecekti. Mecliste yapılan oylamalarda oyların eşit çıkması durumunda, Yüksek Komiser’in oyu ayırıcı oy olacaktı. Kavanin Meclisi seçimleri için İngilizler Ada’yı Lefkoşa-Girne, Mağusa- Larnaka ve Limasol-Baf olmak üzere üç seçim bölgesine ayırmışlardı. Her seçim bölgesinde 1’i müslüman, 3’ü hıristiyanlarca seçilmek üzere 4 üye görev yapacaktı. Kavanin Meclisi adıyla kurdukları meclise seçilecek milletvekilleri halkın haklarının savunulması açısından hayati önem taşımaktaydı.
İngiliz Sömürge Yönetimi Kıbrıs Halklarını iyi etüt etmişti. İlk olarak halkların bağımsızlıklarına ulaşmamalarında en etkili yolun mevcut statükonun korunması yani dini esaslı cemaat anlayışının pekişmesini sağlayacak yapıların güçlendirilmesinden geçtiğini tespit etmişlerdi.Türk ve Elen halklarının birlikte mücadelesini engellemek için Kavanin Meclisi’nde bulunan 9 Rum üyeye karşın 6 resmi üye (İngiliz) ile 3 Türk üyenin birlikte hareket etmesini neredeyse zorunlu hale getirmişti.
Böl ve Yönet politikalarının bir gereği olarak da Osmanlı’dan kalan Evkaf İdaresinin başına hükümetle işbirliği yapacak ılımlı (İşbirlikçi) şahsiyetler özenle getirilmiştir. İngilizler bu dönemde Kıbrıs Türk Halkını müslümanlık kimliğine sıkıştırarak ulusal bilinçle hareket etmesini engellemiştir. 1925’e gelindiğinde İngiliz Hükümeti Kıbrıs Türk Halkına adeta ikinci sınıf muamele yapmaktaydı. Kıbrıs Türk Halkının içinden ekselanslarının sömürge yönetimine tam bağımlı kuklalar seçmişler, halkın ağır vergiler altında zor günler yaşamasına, esnafın tefecilerin eline düşmesine sebebiyet veren işbirlikçi seçkin bir zümre yaratılmasına zemin hazırlamışlardı. Kıbrıs Türk Halkı ise çaresizlik içerisinde hükümetle iyi ilişkileri olan bu bencil zümrenin şahsi çıkarlarını ve ekselanslarının politikalarını ön planda tuttuğu yıllarda artık gelecekten umudunu kesmiş, bitap durumdaydı.  
Bu düzenin değişmesinin gerektiğini düşünen genç bir adam kalbindeki sesi dinleyerek büyük bir cesaret gösterir. Necati Özkan 1930’da Kavanin Meclisi seçimlerine yanına aldığı ezilen halkın sesine kulak veren arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sömürge Yönetimi’nin desteklediği “Evkafçı” adaylara karşı “Halkçılar” olarak aday olurlar. İşte halkın üzerindeki umutsuzluk perdesi ilk kez o zaman kalkar. Necati Özkan ve arkadaşları, halkın yıllardır çektiği sıkıntıları ve işbirlikçi evkafçıların halka ihanetlerini en iyi görenlerdi. Bu duruma son vermek ve Kıbrıs Türk halkının menfaatlerini korumak için aday olmuşlardı. O güne kadar bütün Kavanin Meclisi seçimlerini İngilizlerin desteklediği ve hükümet imkanlarını sınırsız kullanan evkafçı grup kazanmaktaydı. Bu düzeni yıkmak için Necati Özkan’ın birinci seçim bölgesi olarak belirlenen ve Evkaf Murahhası Sir Münir’in de aday olduğu Lefkoşa-Girne kazasından aday olması gerekiyordu. Necati Özkan 1925’de daha Lefkoşa Belediye azalığı görevini yürütürken mevcut durumu değiştirmenin tek çaresinin; yani halkının onurunu iade edecek, halkın cesaretini yerine getirecek ilk adımın bu birinci seçim bölgesinde ekselanslarının desteklediği Evkafçıların Lideri konumundaki Münir Bey’in karşısına çıkarak olabileceğini görmüştü. İngilizlerin desteklediği bu grup tüm hükümet imkanlarını kullanmakta, rüşvet almakta, halkına ihanet ederek kamu işlerinin yolsuzluklarla yürütülmesini çanak tutuyorlardı. İngiliz çıkarlarına asla ters düşmemeye özen gösteren bu vekiller Kavanin Meclisi’nde de halkın zararına olacak birçok işe imza atmaktaydılar. O günlerde yayınlanan Söz Gazetesinin baş muhabiri Muallim Mehmet Remzi Bey’in devamlı suretle evkafçıların halka ihanetini yansıtan köşe yazıları içler acısı durumu ortaya koymaktaydı. Necati Özkan ise neden aday olduğunu her fırsatta halkına anlatıyor ve halkın düşmanı olan bu işbirlikçilere karşı cesurca konuşmalar yapıyordu. Yine Söz Gazetesi’nin yazarlarından Avukat Ahmet Raşit Bey’in bir köşe yazısında Kavanin Meclisi’nde milletvekilliği yapan bu halk düşmanlarına karşı yönettiği sorular oldukça dikkat çekicidir: “... 1- Bir kimse Kavanin azası iken, bu sıfata haiz olduğu salâhiyeti suistimal ederek birisinden rüşvet alırsa, böyle bir adam milletvekili olabilir mi? 2- Rüşvet maddesinden dolayı cinayet mahkemesi huzurunda cürümünü kabul ederek tecil-i ceza ile kefalete rabdedilen bir Kavanin azası tekrar intihab (seçilme hakkı) olunmak için milletçe ehliyete malik midir? 3- 1925 senesinde Evkaf’ın siyasete karışması aleyhinde olan ve evkaf partisi aleyhinde olarak Kavanin azalığına çıkan bir kimse, intihabı kazandıktan sonra aleyhinde bulunduğu evkafçılığa iltihak eder ve onun bütün memleketin başında yolunması için adeta bir fedai gibi çalışırsa halkın kendisini intihab ettiği esasa hinayet etmiş ve bu seretle halkı aldatmış olmuyor mu? Ve artık böyle bir kimse şayan-ı itimat mıdır? 4- Lise komisyonu aza-i tabiyesi sıfatıyla mektebin tedrisat (öğretim), inzibat (asayiş) ve sairesini yakından teftiş etmek vazifesi iken, mümeyiz-i mahsus ünvanına takılarak bu mektebin imtihanlarında bulunduğu günler zarfında ağır yevmiyeler alan ve fakir halkın hazinesine bar olan bir adam halkın zararına olarak kendi menfaat-ı şahsiyesi için çalışmış olmuyor mu? 5- Bir lise idaresinde milletin adem-i iktidarından bahsederek milli mevcudiyetimizin temelini sarsan ve liseyi “koleje” tahvil için baş vurmadık vasait bırakmayan bir milletvekili, vazifesini hüsn-ü ifa etmiş olur mu? 6-Şeref ve haysiyetini, hukuk ve menfaatini müdefaaya mecbur olduğu milleti, Kavanin salonunda en ağır hakaret olan cehaletle itham ve teşhir eden bir kimsenin, millet namına öyle bir mecliste bulunmasına cevap var mıdır? 7- Mektebin başına bir İngiliz müdür getirmek için kıyamet koparan ve ondan sonra da iki sene zarfında hemen hemen semtine hiç uğramayan bir Kavanin azası fikirlerinde samimi olarak kabul edilebilir mi? ...” 1
Evkafçılar olarak bilinen ve ekselanslarının sözünden çıkmayarak halkın sıkıntılarını görmezden gelen Kavanin vekillerinin liderliğini üstlenen Sir Münir’ün karşısında artık halkının tam güvenini kazanan samimi bir lider vardı. Halkın Liderinin gittiği her köy, kasaba ziyaretinde mersin dalları yollara seriliyor, halktan ise “Geç öne doğru yol göster Necati, bağrımız yanıktır, su ver Necati” sloganları yükseliyordu. Artık mücadele bir halk hareketine dönüşmüştü. Halkın Liderinin yarattığı ruhla artık etrafa mersin kokuları yayılıyor, halkın arasında da onur, adalet ve dürüst insanların sıcaklığı “biz” bilincini yeniden bina ediyordu.
2 Ekim 1930 Perşembe günü akşam saat 20.00’de Necati Özkan liderliğindeki Halkçı grubun konuşmalarını dinlemek için Lefkoşa’ya gelen yaklaşık 3000 civarı insan heyecanla beklemekteydi. Ekselanslarının uşakları ve evkafçıların destekçileri para karşılığı bir grup sarhoşu halkı rencide ve tahrik etsinler diye bu miting alanına yollamışlardı. Bu sarhoşların sağa sola sataşarak Necati Özkan’ın konuşmasını engellemek için geldiği açıktı. Bu çok çirkin durum karşısında orada bulunan binlerce halk patlamaya hazır bir volkan gibi öfkeyle dolmuştu. Halkın Liderinin tek bir cümlesi bu kendini bilmez 5-10 kişilik grubun linç edilmesini sağlayabilirdi. Fakat Necati Özkan bunun bilinçli bir provakasyon olduğunu bildiğinden, halkının yek vücut bir mücadele için cepheleşmesine hizmet eden bir reaksiyona izin vermeyerek, onların bağırma ve çağırması arasında konuşmasına devam etmiştir. Necati Özkan, halkın çıkarları yerine hükümet ve şahsi çıkar peşinde koşanların başında Sir Münir Bey’in geldiğini ve bunun halkına ihanetten başka birşey olmadığı mealinde konuştuktan sonra halkın kudretinin herşeyin üzerinde olduğunu vurgulamıştır.  O günün unutulmaz olaylarından biri de Halkın Liderinin konuşmasının ardına heyecanlanan Avukat Fadıl Niyazi Korkut’un toplantının huzurunu kaçırmak için gelen sarhoş gruba hiddetlenerek otele çıkıp tüm kuvvetiyle: “Halkın Sesi, halkın sesidir ve bir avuç sarhoşun gürültüsü ile bu ses susturulamaz.” demiştir.  Ardından kürsüden söz alarak Halkın Liderinin yanında olmanın halkın yanında olmak anlamına geldiğini söyleyerek konuşmasına başlayan Söz Gazetesi Baş Muhabiri Muallim Mehmet Remzi halka şöyle seslenmişti: ... Kımıldayış, çok mühim ve kıymetlidir efendiler. Lefkoşa ve Girne kazalarını baştanbaşa gezdik. Halk ile yakından temasa geldik. Dertlerimiz birdir. Menfaatlerimiz müşterektir. Halkın bizi istikbal etmesi, halkın bize yanaşması ve halkın bakışı aşikâr gösteriyor ki meselemiz, kurtuluş davamız halk tarafından anlaşılmış ve benimsenmiştir. Onun için diyoruz ki bu, halkın kımıldanışıdır. Halkın hareketi en cebbar kuvvetleri bile devirir. Halkın pazusunu bükecek bir kuvvet yoktur. Bu hareketi durdurmak ve halkın hak isteyen sesini boğmak isteyenler ve buna çalışanlar vardır; fakat bunlar halka yanaşmaktan korkuyor, saklanıyorlar ve kendi namlarına işte size bu keyifli ve şataretli çocukları gönderiyorlar. Eğer Münir Bey’in halka hürmeti olsaydı şüphe etmeyiz ki bu sarhoşları buraya göndermez ve sizi mütemadiyen rahatsız etmeye tenezzül etmezdi. Sevininiz, eğleniniz çocuklar, çünkü sevincinizin son saatlerini yaşıyorsunuz. Şimdi halk ağlıyor siz neşeleniyorsunuz. Yarın halk gülecek ve siz susmağa mecbur olacaksınız.2
Kıbrıslı Türk Halkının siyasal tarihinde gurur yıllarıdır O’nun 1930 Kavanin Meclisi seçimlerindeki cesur duruşu. Necati Özkan , sömürge yönetiminin işbirlikçilerine karşı çıkmıştı. Halkını ezen, şahsi menfaatten, rüşvetten başka hiçbir düşüncesi olmayanlara karşı bu mücadelede cesurca öne atılarak halkını umutsuzluktan kurtarmıştı. Halkın ayaklar altına alınan onurunu korumak için çıktığı yolda halkını karanlıktan aydınlığa doğru götürmüştü.  Direnişin sembolü mersin dalıydı. Halkın bağrı yanıktı,  sömürgeden yana olanlar ise çok rahattı. Fakat kısa sürede ortaya çıkan bu temiz ve cesur yürekler işbirlikçi halk düşmanlarının nihayet huzurunu bozmuştu. Halkın Lideri konumuna gelen Necati Özkan’ın her söyleminde evkafçıların mevcut kokuşmuş tarafgil siyasetleri adeta boğuluyordu.  Mersin Dallı Halkın Liderine, Ada’nın her yerinde halkı sahip çıkıyordu. Lefke’de Yıldız Kıraathanesini açmaya hazırlanan meşhur kahveci Haşim Ağa, Necati Bey’i her yerde kötüleyerek destek arayan Evkafçı grubun Lefke’yi ziyaret edeceğini duyunca gelecek olan sömürge yanlısı ekibe hemen halkın diliyle muazzam bir karşılama hazırlar. O gün Haşim Ağa baştan aşağı mersin dalıyla süslediği eşeğe ters binerek arkasına aldığı kalabalık kitleyle Lefke çarşısına girmeye çalışan Sir Münir taraftarlarına “Necati ve yalnız Necati” naralarıyla Halkın kudretini bir kez daha göstermiş olur.
Sandık günü gelip çatmıştı. 15 Ekim günü sandıkların kurulduğu mahaller adeta halk tarafından zapt edilmişti. Necati Özkan’ın halkına verdiği güven ve umutla o gün Kıbrıs’ın dört bir yanı mersin dallarıyla süslenmiş bir festival alanına dönüştürülmüştü. Bu halkın yeni bir başlangıç yapması anlamına geliyordu. Artık söz sırası halkındı. Sandıklar sayılmaya ve alınan oyların duyurulmaya başlanmasıyla Necati Özkan’ın halkın sevgilisi ve tek lideri olduğu tescillenmiş oluyordu. Adına halk tarafından sloganlar ve şiirler yazılan ilk ve tek lider olan Necati Özkan’ın en önemli sırrı, meşruiyetini halkından almasıydı. 1930 Kavanin Seçimleri sırasında halkını “biz” bilinciyle birleştirmeyi başarması bu topraklarda nasıl var olacağımızın ipuçlarını bizlere göstermektedir. Siyaset yapacak olanların da halkın sıkıntılarına sırt çevirince, halkın her şart ve baskı altında isyan bayrağını açacağını göstermesi açısından önemli bir tarihsel olay olarak da belleklerimize kazınmıştır.
Kavanin Meclisi seçimlerinden ilk kez halk zaferle çıkmıştı. Necati Özkan artık halkın sesi, gözü ve kulağıydı... 1930 Kavanin Seçimleri, Kıbrıs siyasi tarihinde Halkın Liderini belirlediği dönem olarak tarih sayfalarında yerini alırken, Halkın Liderinin bizlere işaret ettiği noktada halkın kudretinin nelere kadir olacağının izlerini görmekteyiz. O gün Necati Özkan önderliğinde Halkçıların ortaya koyduğu mücadele ruhu halen bu topraklarda halk düşmanlarına karşı bir hayalet olarak kol gezmektedir. Halkın Liderinin bizlere bıraktığı en büyük miras ise, hak, adalet uğruna bu topraklarda hayat bulan temiz ve dürüst insanların yüreklerinde “biz” olma bilincini yaratan o muazzam cesaret tohumlarıdır...

Dipnotlar
1 Girne Milli Arşivi, Söz Gazetesi, 9 Ekim 1930, Sayı:458, Sayfa:1
2  Girne Milli Arşivi, Söz Gazetesi, 9 Ekim 1930, Sayı:458, sayfa:2-3





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder