14 Mayıs 2013 Salı

SİYASETTE YERÇEKİMİ KURAMI


Naim PINAR

SİYASETTE YERÇEKİMİ KURAMI
Prematüre doğan cılız bir çocuğun hikâyesiyle başlar, Yerçekimi Kuramı. Çelimsiz bedeni büyüyüp Cambridge Üniversitesini bitirdiği 1665 yılında İngiltere’yi kırıp geçiren salgın hastalık nedeniyle ülkedeki bütün okullar kapatılır. Okulların tatil edilmesi, çelimsiz dahi için fırsat olur. Doğumundan önce kaybettiği babasının çiftliğine yerleşir. Burada doğayla baş başa geçirdiği iki yıl İnsanlık tarihinin yüzyıllarca yararlanacağı buluş olan “Yerçekimi Kuramı”nın (Gravitasyon) temellerini atmasını sağlar. Issac Newton’un zihninde şekillendirdiği buluşu yazıya dökmesi ancak yirmi yıl sonra, Halley kuyruklu yıldızını bulan astronom dostu Edmund Halley’in teşvik ve yardımlarıyla gerçekleşir. Bilim dünyasının en büyük yapıtı olarak kabul gören ve genellikle Newton’un “Principia”sı olarak bilinen “Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri”ni dostunun maddi katkılarıyla 1687 tarihinde yayınlar.
Newton’un “Gravitasyon” dediği kuvvet gezegenlerin eliptik yörüngeleriyle yerküredeki serbest düşmeyi açıklayan evrensel bir güçtür. Buna göre, evrende var olan herhangi iki nesne birbirini kütlelerinin çarpımıyla doğru, aralarındaki mesafenin karesiyle ters orantılı olarak çeker.”1

İlişkinin matematiksel ifadesi ise şöyledir: F = G ( M1 M2 ) / r2

Buradaki denklemde;
F iki kütle arasındaki çekim kuvvetinin büyüklüğü,
G Evrensel çekim sabiti 6.68x10-11 N m2 kg-2,
M1 birinci kütlenin büyüklüğü,
M2 ikinci kütlenin büyüklüğü,
r ise iki kütle arasındaki mesafedir.

Siyasette Yerçekimi Kuramı söz konusu olur mu? Söz konusu siyaset, Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılıyorsa bal gibi olur.

Dünya’dan izole yaşamaya alışmış/alıştırılmış toplumumuz, Sarayönü’nü mesken tutan siyaset çığırtkanları ve tabi bir de bu işi bilimsel zeminde yaptığını sanan “Bilimsel Sarayönü Politikacıları arasındaki ilişkiyi açıklamak için birçok sosyolog ve araştırmacı kuzey Kıbrıs’ın siyasi yapısı üzerine çeşitli tespitlerde bulunmuşlardır. Bunların arasında en ciddi tespit olan Dr. Salih Egemen’in “Patronaj Sistemi” büyük ölçüde bizlerin siyasi geleneğinin nasıl oluştuğunu özetlemektedir. Bu tespite tamamen katılıyorum. Bu tespitin yanı sıra kuzey Kıbrıs’taki zehirli siyasetin ancak mevcut atmosferin dışına çıkılırsa son bulacağının altını çizmek istiyorum. Bizim siyasetin “devlette” kurumsallaşamadan, siyasette kuramsallaşmış olduğunu düşünüyorum. 
Siyasette Yerçekimi Kuramı derken; bu çarpık yapının kütlelerini (Kitlelerini) oluşturan seçmen ve siyasetçi ile aralarındaki mesafeyi oluşturan rant ilişkisinin boyutlarından bahsediyorum. Newton’un kuramındaki evrensel çekim sabiti ise bizim siyasetteki yerçekimi kuramına göre; patronaj sisteminin argümanları tarafından şekillenmektedir. Bu değişken olmayan argümanlar, birinin adamı olmak, mikro bölgecilik, kendi partin içerisinde bile liste yaparken bu konuyu kamuoyu önünde diğer partilerden örnekler vererek kınayacak yüzsüzlüğe sahip olmak, doktor olmak, siyasetten anlamamak fakat geniş bir aileye sahip olmak, feodal ilişkilerde kendini yetiştirmiş olmak, doksan yaşına kadar yaşayacağının hissini seçmene aktaracak enerjiye sahip olmak, kahvehanelerde her türlü kâğıt oyununa hâkim olmak, meclisten çok halk arasında gezip bazen kendi partine dahi küfredecek kadar kişiliksiz olmak, her seçim parayla satın alınacak kilit kitleleri keşfetme zekâsına sahip olmak, her seçim -eğer varsa- partinin ortaya koyduğu politikalar yerine kendi adına bazen af dileyerek bazen söz vererek seçmeni kandıracak yeteneğe sahip olmak, bu sabitlerin değişmediği atmosferde “Siyasetteki Yerçekimi Kuramı” aşağıdaki gibi özetlenebilir:
                         
İlişkinin matematiksel ifadesi şöyledir:  F= P ( S1 S2 ) / r2



Buradaki denklemde;
F (Fiyasko) İki kitle arasındaki çekim kuvveti arasındaki büyüklük
P (Patronaj Sisteminin Argümanlarının toplamı) Siyasi çekim sabiti
S (Seçmen Kitlesi)
S (Siyasetçi Kitlesi)
r (Rant) iki kitle arasındaki mesafedir.

Siyasetçilerimizin devamlı suretle “ayakları yere basan projeler” ürettiklerini ve bunu da bizlerin de katkı koyduğu “Siyasette Yerçekimi Kuramı”na bağlı kalarak yaptıklarını söylemek zorundayız. Bizim kuramın siyasi çekim sabiti olan  “Patronaj Sisteminin Argümanları”nın değişmesi mümkün mü? Doğrusu bu siyasal atmosferde biraz zor görünüyor. Fakat atmosferi değiştirme şansını elinde bulunduran da yine bizler yani seçmenlerdir. Tek yapmamız gereken bu denklemden çıkarak, yeni bir Siyasi kuram geliştirmektir. Siyasetteki Yerçekimi Kuramı, bizlerin geleceğini karanlığa çekmekte ve maalesef ülkemizin tamamında bile söz sahibi olmaktan mahrum bırakmaktadır. Burada seçmenler olarak gereken hassasiyet gösterilirse, Siyasi çekim sabiti olarak adlandırdığım Patronaj Sisteminin Argümanları ortadan kaldırılabilir. Eğer ki, seçmen kitlesi bunu yapamazsa tek umut siyasetçinin beslendiği siyasi çekim sabitinin yine siyasetçi tarafından yapılan düzenlemelerle ortadan kaldırılmasını umutla beklemektir. Bu da çok uzun yıllar demektir. Fakat bizlerin o kadar zamanı var mıdır? Bilemiyorum!

Ülkedeki sorunları bir bütün olarak gören, analiz eden proje ve programlar üreterek yeniden birleşik bir Kıbrıs hedefiyle mücadele etmek, bizim siyasal atmosferimizin de değişmesine katkı koyacaktır. Kuzey Kıbrıs siyasi partilerinin tamamı iktidar planlarını yukarıda anlattığım Siyasette Yerçekimi Kuramı’nda yer alan siyasi çekim sabitindeki –Patronaj Sisteminin Argümanlarının varlığına dayandırmaktadırlar.  Bu uğurda çalışan siyasetçilerimizin başarılı veya başarısız olması hiçbir şey değiştirmeyecektir. Zira bizim denklemin r harfiyle sembolize edilen rant seçmen kitlesiyle siyasetçi kitlesi arasındaki mesafenin ne kadar açık olursa olsun sonuca tesir etmeyecektir. Olacak olan, iki kitle arasındaki çekim kuvvetinin yani F=Fiyasko’nun daha da büyümesi olacaktır. Bugünlerde siyasi partilerde hareketlilik dikkat çekiyor, belki bir umut diyor herkes, sonra bakıyorsunuz ki, Siyasette Yerçekimi Kuramı kendini belli ediyor, Siyasi çekim sabitiyle (Patronaj Sisteminin Argümanları)  dimdik duruyor karşımızda…

Albert Einstein, “Bilim insanı umduğu başarıya otuz yaşından önce ulaşamamışsa, daha sonra bir şey beklemesin!” demişti. Siyasetin bir bilim olduğunu söyleyen dostlarımıza hatırlatmak isterim, eğer 30 yaşınızdan önce bu halkın geleceği için kaygı duymamışsanız, bundan sonra da duymazsınız. Eğer 30 yaşınızdan önce hiç emek vermeden yaşamışsanız emekçiyi de anlamazsınız. Eğer halen öyle yaşamayı seçiyorsanız, sosyalizmi de anlamamışsınız demektir. Gelecek kuşaklara yerçekimsiz bir siyaset kuramı bırakmak için hep birlikte bu denklemi etkisizleştirelim…




DİPNOTLAR
1 Yıldırım, Cemal, Bilimin Öncüleri, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları 9, 22. Basım, Mart 2005, S: 119